“Hayal Gücü İktidara” ve Sinema (Hakan TANITTIRAN)

Nejat Suphi Ağırnaslı’yı İŞİD gericiliğinin saldırısı altındaki Kobani’nin savunulması sırasında kaybedişimizin üzerinden sadece haftalar geçti. Onu tanımayanlar Nejat’ı ölümünün ardından bıraktığı mektubuyla tanımaya çalışıyor. Aslında Nejat tercih ettiği yaşam ve tercih ettiği ölüm ile kendini tanıttı herkese.

Bir devrimci militan olarak ölüme yürüyüşünün arkasında kendini geliştirme çabası, sanat ve edebiyattan siyasete kadar pek çok konuya ilgisi vardı. Bu çaba o kısa yaşamında, uzun yaşayan pek çok insandan daha birikimli hale getirdi Nejat’ı. O, zamanı hızlı yaşayan biri oldu. Kimse onun için genç öldü dememeli! Bir çoğumuzun uzun hayatına sığdıramayacağı kadar yaşam sığdırdı ömrüne.

“Söke'de kaçak doğmuş, Türkiyeli bir Duisburglu, Claubergli; Türkiye'deyse her neysem işte o…”

Onunla ilk tanışmamız, onun ilgiyle takip ettiğini söylediği Monthly Rewiev Türkçe dergisine makale çevirmeye talip olmasıyla gerçekleşti. O çevirileri yaparken yayımladığımız sinema kitaplarına ilgi gösterdi ve ben bunları da çeviririm deyince iş üzerine kaldı. 

“Ben bir hayat yaşadım ve hayatıma giren herkesten çok şey öğrendim; öğrendiklerimle bir tercih yaptım, hakikate veya hakikatlere şahit oldum ve hayatın diyalektiğinde öbür kutba geçtim...”

İki sinema kitabını bu süreçte Türkçeye kazandırdı. Elbette Nejat bu işi geçimini sağlamak için yapıyordu ama o durumda bile tercih yapıyordu.

Lafı fazla uzatmamak gerek. Nejat bize Kadıköy ile Kobani’nin birbirine ne kadar yakın olduğunu gösterdi. O, yanıbaşımızda bir halkın yaşadıklarına Kadıköy’den kulak kabartmanın “Büyük İnsanlık” olduğunu hatırlattı hepimize. Güle güle çocuk!

“Tek derdim asla büyümemek, büyüklerin dünyasının bir parçası olmamaktı, hep çocuk kalmak yani... Şimdi tıpkı Peter Pan gibi Neverland'a gidiyorum, asla büyümemek üzere. Bundan daha çok beni mutlu eden bir şey olamazdı.”

Sıra, Nejat’ın kendi dilinden, kendi çevirisinden bölümlerle, Türkçeye kazandırdığı kitapların tanıtımına geldi.

DOĞU ASYA SİNEMASI, David Carter, Kalkedon Yayınları.

“Bölgedeki bütün ülkelerden pek çok film, kendi ortak Budist ve Konfüçyanist miraslarının izlerini yansıtır. Çin toprakları ve Kuzey Kore filmleri de Komünist ideoloji ile şekillenmiştir. Bazı büyük yönetmenlerin yapıtlarında Doğu Asya'ya özgü görsel sanatlardaki geleneksel çizgilerin etkisini izlemek de mümkündür: imgelem, çerçeve içindeki kompozisyon, boşluk algısı gibi. Dövüş sanatlarının biçimleri de, en popüler eğlence ürünlerinden en başarılı sanatsal kazanımlara, filmlerin başarısına büyük oranda katkıda bulunmuştur. Her ülke, filmleri aracılığıyla kendi özgün dövüş sanatları formunu popülerleştirebilmiştir. Çince konuşan bölgelerde Kung-Fu ve Tai-chi, Japonya'da Kendo ve Karate, Kore'de (özellikle Güney Kore'de) Tekvando ve Taekgyeon öne çıkmıştır.

Güney ve Kuzey Kore sinemalarının ortak başlangıçları olduğu ve İkinci Dünya Savaşı'nın sonrasına kadar ortak bir tarihi paylaştıkları için bu kitaptaki tarihsel dökümde bunlar süreğen bir anlatının parçası olarak Japon hakimiyeti altındaki dönem, Güney Kore ve Kuzey Kore başlıklarında üç parçaya bölünerek sunulmuşlardır. Tayvan örneğinde Anakara Çin'den mülteciler tarafından kurulan yeni bir ülke olduğu ve Japon hakimiyeti boyunca çok az sayıda film üretildiği için bu ülkenin sinema tarihini Çin sinemasından bağımsız olarak sunmak mümkün olmuştur.

Bu kitap, Doğu Asya sinemasında başlangıcından günümüze kadar olan gelişmelere geniş bir bakış getirmeye çalışıyor. Seçilen yönetmenlere ve onların filmlerine sağlanan özet bilgilerin bu yönetmenlerin filmlerinin bütününü daha derinlikli incelemeleri için okuyucuları teşvik edeceği düşünüldü. Yazarın seçkisinde tarihsel önem, sanatsal başarı, yenilikçilik, tanrının önemli örneği olma, bir açıdan özgünlük, bir akımı temsil etme, kendi ülkelerindeki sosyal ya da kültürel bir temayı yansıtma ya da bir yönetmenin kariyerindeki dönüm noktalarını yansıtmak gibi kriterlerin bir ya da daha fazlasını sağlayan filmlere yer vermiştir.”


DÜŞÜK BÜTÇELİ FİLMLER (...Nasıl Yapılır ...Nasıl Dağıtılır), Paul Hardy, Kalkedon Yayınları, 2011.

“Bu kitapta, mümkün olan en az parayla film yapmak için bilmeniz gereken neredeyse her şeyi bulacaksınız. Şimdiye kadar karşılaştığım her düşük bütçeli film yapımcısının sahip olduğu en temel özellik "imkansız" diye bir kelime tanımamalarıydı. Bu insanlar sahip oldukları bütün kaynakları sonuna kadar kullanırlar ve illa ki istedikleri şeyi yapmanın özgün bir yolunu bulurlar. Beceri, bağlantılar ve kararlılığın doğru birleşimiyle çok pahalıymış gibi görünen ama aslında mütevazı bir cüzdana sığdırılabilecek bir bütçeye mal olmuş filmler yapabilirsiniz.

Teknoloji sizden yana! Mini-DV formatı ile makul bir görüntü kalitesi elde etmek çok kolaylaştı, video kurgulama artık oldukça sıradan bilgisayarlarda yapılabiliyor, ülke genelindeki atölyelerden ve medya merkezlerinden indirimli fiyatlara daha iyi donanım elde edilebiliyor.

Teknoloji ile geliştiremeyeceğiniz tek bir şey var, o da sizsiniz, yani filmi yapan kişi. Başlangıç için, hikâyesi olan bir dizi görüntüyü hayal edebilme yeteneğiniz olmalı. Bundan sonra sizi geliştirebilecek tek şey deneyimdir. Eleştirel bir gözle izleyebileceğiniz kadar çok film ve televizyon izlemelisiniz (özellikle de etkili birer kısa film olan reklâmları). Tabii ki öylesine dışarı çıkıp, bir kurgu çalışmasında kullanmak için görüntü çekiyor olsanız bile film çekmelisiniz.”


Her yürek devrimci bir hücredir!!! Hayalgücü iktidara!!!





0 yorum:

Yorum Gönder