Adım Adım Beyoğlu (Başak BAYSALLI)

Kitap, Yelda Türedi’nin şu cümleleriyle karşılıyor okuru:  “Yitip gitmiş bir kültürün kitabı değil bu; daha ziyade bugün yaşadığımız hoşgörü ve özgürlükle yoğrulmuş Beyoğlu kültürünün köklerini, nasıl geliştiğini ve buraya nasıl vardığımızı anlatıyor. Pera artık yok, Grand Rue de Pera da. Ama İstiklal Caddesi var, Beyoğlulu olmak var. Ne balo salonları, ne barlar, ne de birbirinden güzel taş binalar işin özü, bundan fazlasından bahsediyoruz; birbirini kabul etmekten, birbirinin alışkanlıklarına, yaşam biçimine, inançlarına, söz hakkına ve diline saygı duymaktan. Yeni fikirlere, yeni akımlara, sanata açık olmaktan, farklı olanı dışlamamaktan… Bütün bunlar pek çok acı dolu deneyimle bize ulaşmış. İstiklal Caddesi’nin çevresi hep değişimle yoğrulmuş, şimdi de hızla değişiyor. Ama ne kadar değişirse değişsin kendi olmaktan vazgeçmiyor.”
         
Düşünüyorum: Yitip gitmiş bir kültür? Pera? Beyoğlu? İstiklal Caddesi? Günbegün değiştirilen sokak ve cadde isimleri? Yaşam biçimine, söz hakkına ve dile saygı? Farklı olanı dışlamamak? Umutla yaklaşamıyorum bugüne ve yarına. Gün geçtikçe yitirdiğimizi düşünüyorum bu şehrin dokusuna, sesine ait olanları. Her sabah, daha da yabancılaştığım bir şehre uyanıyorum. Bu düşüncelerle çeviriyorum kitabın sayfalarını. “Galata, Pera, Beyoğlu: Bir Biyografi”; John Freely ve Brendan Freely’nin kaleminden Beyoğlu’na dair bir anlatı. Okuru, bugünden uzaklaştırıp geçmişe götüren, yıllar öncesinin sokaklarında dolaştıran, sonra geçmişe tanıklık etmiş bir sokağın ortasına ya da bir pasajın önüne bırakıveren bir kitap. Hüzün, merak ve heyecan duygularını yaşatan, İstanbul’un sokaklarını dolaşırken hissettiklerimize odaklanan, mekân-insan ilişkisi üzerine düşünmemizi sağlayan cümleler eşliğinde bir yolculuk…
         
Kitap, Haliç ve Karaköy’den Taksim Meydanı’na kadar olan bölgeyi anlatıyor. İstanbul’a dair kitaplar genellikle tarihi yarımadayı ele alır; ama “Galata, Pera, Beyoğlu: Bir Biyografi” Konstantinapolis yarımadasının karşısına yoğunlaşıyor. Bölgenin gelişimini ve toplumsal tarihini, Haliç’teki ilk yerleşimlerden Taksim ve çevresindeki son yerleşimlere kadar, sadece mimarisiyle değil, katillerinden mafyasına, fahişelerinden bankerlerine, diplomatlarından sosyetesine kadar, bütün sakinlerini inceleyerek sokak sokak takip ediyor.
         
Yüzyıllardır farklı kültürleri bir arada tutan, her gün biraz daha değişen, özünü yitirmemek için direnen caddeler, mahalleler, hanlar, pasajlar, geçitler… Evet, Yelda Türedi’nin söylediği gibi bütün bunlar acı dolu deneyimle bize ulaştı. Kitap, bölgeyi ele alırken bu “acı dolu deneyim”lere, Hıristiyan ve Yahudi nüfusun Beyoğlu’nu terk etmek zorunda kaldığı günlere de yer veriyor. Ve biz bir kez daha gerçek sahipleri tarafından terk edilen bir apartmanın önünde öylece durup yaşananları zihnimize kazımaya ve unutmamaya çalışıyoruz. Yok edilen kültürlerin üzerine kurulmaya çalışılan yeni bir yaşam biçiminin bir gün yerle bir olacağını düşünerek kendimizi rahatlatmaya çalışıyoruz. Ve biliyoruz ki İstanbul, yıllar önce çok sesli ve çok renkli bir şehirdi. Yalnızca Beyoğlu’nda değil, şehrin birçok semtinde farklı kültürler, diller, inançlar bir arada yaşıyordu. Herkesin aynılaştırılmaya çalışıldığı günlerden geçtik, bu süreç hâlâ devam ediyor. Her zihniyet, kendinden öncekini yok etmeye çalışıyor. Belki de bugün, bir arada yaşayabildiğimiz eski günleri bize hatırlatacak kitaplara daha çok ihtiyacımız var. Önünden geçip gittiğimiz bir mekânın hikâyesine odaklanarak geçmişle daha çok yüzleşmemiz gerekiyor. “Galata, Pera, Beyoğlu: Bir Biyografi” sırf bu nedenle bile okunması ve üzerine düşünülmesi gereken bir kitap.  

GALATA, PERA, BEYOĞLU: BİR BİYOGRAFİ, Brendan Freely-John Freely, Çeviren: Yelda Türedi, Yapı Kredi Yayınları, Eylül 2014          

0 yorum:

Yorum Gönder