Baştan söylemek gerekirse bu kitapta futboldan çok gezi yazıları, yemekler ve anılar okuyacaksınız. Aslında böyle olması kitabın okunabilirliği açısından belki de daha iyi olmuş.
Koyu bir Fenerbahçe taraftarı olarak Alp Eralp’in Fenerbahçe Seyahatnamesi 34’te 34’ü okumak, benim de izlediğim ortak maçları Eralp’in gözünden tekrar hatırlamak güzel bir deneyim oldu.
Alp Eralp ile bundan 1-2 ay önce, Kadıköy’de tanışmıştım. Yitik Ülke Yayınları’nın kurucusu Kadir Aydemir ile kitabının ikinci baskısını kutluyorlardı. 10 dakika sonra yazar yanımızdan ayrılınca bizde Mephisto’ya girdik. Kadir ağbi ile yeni çıkan kitapların kritiğini –aslında ‘dedikodu’ yerinde bir kelime olurdu- yapıyorduk. Genç bir kadın kapıdan girip doğruca Yitik Ülke Yayınları’ndan çıkan bir kitabı alınca mutlu olduk. O kasaya ilerlerken bizi de bir güç Moda’ya kadar sürüklemişti…
Kitaba geri dönersek Alp Eralp’in deplasman maceraları bir hayli ilginç. Cezalı maçlara bile girmeyi başaran Eralp, bir sezonun tüm maçlarına gitmeyi başarmış. Kitabın kapağını çevirdiğimde yazarın Fenerbahçe sevgisi beni duygulandırdı. Şöyle diyordu; “Önce ben daha 13 yaşındayken doyamadan kaybettiğim anneme… Onun kalbimdeki boşluğunu belki de Fenerbahçe sevgisiyle doldurmaya çalıştım çocuk aklımla. Anne sevgisinden yoksun kaldım ben de gittim Fenerbahçe’ye tutundum farkında olmadan.”
“Bordo Mavi Rize”
Her haftanın maç öyküsünü anlatıyor Eralp. İlk haftaları hızla okuyorum çünkü 14. haftadaki Rize deplasmanında bende Erzurum’dan maçı izlemeye gelmiştim stada… Tarih 7 Aralık 2013. Günlerden cumartesi. Üniversite arkadaşım Hüseyin Ceylan’ın ısrarı üzerine yollara düşüyoruz. Rize’ye yaklaştıkça hıncahınç dolu otobüs sabırsızlanıyor, marşlara eşlik etmeye başlıyoruz. Rize’ye az bir yolumuz kaldığında otobüsteki herkes ayakta... Şehir merkezine girerken bir grup Trabzonsporlu karşılıyor bizi. Tahmin edeceğiniz üzere hoş bir karşılama değil bu! Güç bela içeri girdiğimizde biraz olsun rahatlayacağımızı düşünüyoruz ancak Rize taraftarının arasında oldukça Trabzonspor taraftarı var. Çakmaklar, pet şişeler havada uçuşuyor. 1-0 yenik düştüğümüzde arka taraflara dalıyor gözüm, herkes yeneceğimize o kadar inanmış ki yediğimiz golü kimse umursamıyor. Beraberliği yakaladığımız esnada kimse Trabzonspor taraftarını umursamıyor; onlar küfürler ediyor, biz golün sevincini yaşıyoruz… Tabii tüm bu olayları Alp Eralp’in nasıl anlattığını merak ediyorum. Okurken bizi de -Erzurum’dan gelen öğrencileri- fark edip yazdığını görüyorum, şöyle diyor; “Artık maça girme vakti. İstanbul’dan gelen hatırı sayılır Fenerli var. Çevre illerden gelenlerde ise Erzurum’dan üniversiteli taraftarlarımız göze çarpıyor. Renkli ve coşkulu bir deplasman tribünü olacak belli ki. Rize şehri aslında Fener’e sempatik bakar, hatta bu yüzden Trabzon ile takıştıkları da çok olmuştur. Ancak bu sefer alışılmadık bir durum var. Rize tribünlerine çokça Trabzonsporlu girmiş. Yeşil-mavi kadar bordo-mavi göze çarpıyor neredeyse. Atmosfer de beklenmedik şekilde geriliyor hem maç öncesi hem de maç sırasında.”
İkinci baskısı çıkan Fenerbahçe Seyahatnamesi 34’te 34 hem bir sezonu hatırlamak için, hem de eski maçları yâd etmek için iyi bir kitap.
FENERBAHÇE SEYAHATNAMESİ 34’TE 34, Alp Eralp, Portal Kitap, 2014.
0 yorum:
Yorum Gönder