Pınar CİVAN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Pınar CİVAN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Barikatın Kitabı (Pınar CİVAN)

“Günümüzde artık barikat kurmuyoruz, isyan etmek için bir yerlerde kamp kuruyoruz, sistemi bloke ediyoruz” diyor Eric Hazan, Libération gazetesine yeni kitabını tanıtmak için verdiği röportajda.

aziran’dan bu yana herkes Gezi’yi konuşur, birbirine direniş hikayeleri ve barikat hatıraları anlatırken, barikatların doğduğu ülkede Fransa’da “barikatın kitabı” çıktı. Kitabın yazarı Eric Hazan 1936’da Paris’te doğuyor, annesi Osmanlı topraklarıyken Filistin’de doğmuş bir vatansız, babası ise Kahireli bir musevi. Anne ve babasından aldığı dünya görüşü ve kültürel mirasla küçük yaşta politikayla ilgilenmeye başlayan Hazan aslında bir kalp cerrahı ve savaş sırası doktorluğu da yapıyor ama yazarlık, çevirmenlik ve yayıncılık kariyeri daha çok vaktini alıyor.

Paris tarihi üzerine de kitapları olan Hazan işte bu kez şehir devrimlerinin başoyuncusu, 300 yıllık tarihi olan barikatların kitabını yazmış. “Barikatın üstündeyken karşı tarafı ikna etmeye çalışırsınız, etrafında ise müthiş bir dayanışma görülür, üstelik kadınlar ve çocuklar da barikatta yerlerini alır dolayısıyla bir savaş aracı olmanın yanı sıra barikat aynı zamanda bir şehir manzarası, kendine göre kodları olan bir yerdir” diyor Hazan kitabını tanıttığı röportajda. Barikat’ın tarihi üzerinden yazar bize toplumsal başkaldırı, devrimler, politik muhalefet ve şiddet hakkında da bilgi verirken haliyle Paris ve Fransa tarihi ile ilgili de çok şey anlatıyor. Kitap şimdilik sadece Fransızca okurlar için raflarda ama Hazan okumak isteyenler için, yazarın derlemesini yaptığı ve çeşitli yazarların makalelerinden oluşan “Demokrasi Ne Alemde” kitabı Türkçe’ye çevrilmiş.

Ağustos ayında yargıtayın Guillaume Apollinaire’in “Genç Bir Don Juan’ın Maceraları” kitabını müstehcen bularak, yerel mahkemede beraat eden yayıncı İrfan Sancı ve çevirmen İsmail Yerguz'un 10 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanması kararını sosyal medyada çok konuşmuştuk. Bu hafta Fransa da Apollinaire hakkında konuşuyor ama konuşma “toplumun değer yargıları” etrafında değil. Ünlü yazarın eserleri 29 eylül 2013 tarihi itibarı ile kamu malı sayılmaya başlıyor. Yani yazarın eserlerinden artık isteyen herkes esinlenebilecek ve alıntı yapabilecek. Fransa’da bir yazarın eserlerinin kamu malı statüsüne geçmesi için yazarın ölümünden sonra 70 yıl beklemek gerekiyor. Ancak Apollinaire’in ayrıcalıklı bir durumu vardı, 1.dünya savaşı’nda Fransa adına cephedeyken aldığı yaralar nedeniyle 1918‘de öldüğü için eserlerinin telif hakkı 30 yıl daha uzamıştı. Kararı veren kurul, “kamu malı statüsüne geçmek düşünüldüğü gibi olumsuz bir durum değil aksine eserlerin yeniden gündeme gelebilmesi için avantajlı bir durumdur” diyerek uygulamayı savunuyor. 

Sonbahar Fransa’da ödül mevsimi. Fransız edebiyat dünyasının en prestijli ödülü Goncourt jürisi de 2.tur elemelerini açıkladı. Bu tura kalan 8 romancı arasından yapılacak son elemenin sonuçları 29 Ekim’de ve ödülün sahibi de 4 kasım’da açıklanacak. 8 aday arasında 2 tane de ilk roman mevcut.

Kadınlar Vardır (Pınar CİVAN)

Paris’e gelip Panthéon’u görmeyen yoktur. Girişinde “Vatanın Şükran Duyduğu Büyük Adamlarına” yazan, kilise olarak inşa edilip laik bir anıt mezar olarak kullanılan binanın kubbesini Paris’in birçok yerinden zaten görürsünüz. İnşaatın, Fransız ihtilalinin ilk yıllarına denk gelen tamamlanma aşamasında “Büyük Adamlar” yazarken ciddiydi Fransızlar. Bugün Panthéon’da ebedi istirahatle onurlandırılan 71 adama karşılık sadece 2 kadına yer var. (Bu kadınlardan biri Marie Curie, diğeri ise Sophie Berthelot - kimyager Marcellin Berthelot’nun karısı, aynı anda ölen karı kocanın vasiyetleri beraber gömülmek olduğu için Sophie Berthelot da Panthéon’da yatıyor- )

İşte Fransız kadın hareketi temsilcilerini ve feministleri uzun süredir rahatsız eden bu eksiklik, Fransa Milli Anıtlar Merkezi ve Comédie-Française işbirliği ile ilki 17 Eylül’de George Sand ile başlayacak okuma günleri aracılığıyla bu sonbaharda sembolik olarak giderilmeye çalışılacak. George Sand okumasını 24 Eylül’de Colette, 1 Ekim’de ise Olympe de Gouges izleyecek. Okumaların devamının ilkbaharda gelmesi için Milli Anıtlar Merkezi internet sitesinde bir anket başlatarak, Panthéon’a sembolik olarak başka hangi büyük kadınların girmesini istediklerini Fransızlara sordu. Araştırmanın ilk 2 gününde 12 bin anket dolduruldu bile. Anketi dolduranların çoğunluğu erkek miydi yoksa kadın mıydı tahmin edin bakalım.

Edebiyat ve kadın demişken geçen sayıda Fnac okuyucu ödüllerinin adaylarını saymıştım. Peki ödülü kimin kazandığını merak ederseniz, müzisyen Jullie Bonnie ilk romanı olan Chambre 2 ile birinciliği kazandı. Chambre 2, aynı anda 2 farklı işi ve hayatı yürütmeye çalışan bir kadının hikayesi.

Sabit Fiyat Uygulaması

Fransa geçtiğimiz haftalarda sadece edebiyatta kadınları tartışmıyordu. Fransa ve Almanya yakın (ve uzak) tarihlerinin birbirine bağladığı 2 ülke. Fransa cumhurbaşkanı François Hollande ile Almanya cumhurbaşkanı Joachim Gauck Eylül ayının ilk haftası, Nazi işgali altındaki Fransa’da sivillere yönelik en ağır katliamın yapıldığı Oradour köyünü ziyaret etti. Bu bir Almanya cumhurbaşkanının Oradour’u ilk ziyaretiydi. 2 ülke arasındaki işbirlikleri bazen böyle sembolik ama tarihsel önemde bazen de daha gündelik ve pratik çerçevede devam ediyor. İki ülkenin en üst düzey yöneticileri sembolik olarak bir araya gelirken, Alman ve Fransız kitap piyasası aktörlerinin temsilcileri de Berlin’deki bir kültür fuarında ortak bir bildiri yayınlayarak AB’nin Avrupa’nın kültürel birikim ve gelişiminin devamlılığı için rekabet koşulları ve eşitlikçi uygulama adımları atmalarını istediler. Kıta Avrupa’sındaki en büyük kitap piyasasına sahip 2 ülkenin ortak hareket kararı, bu alanda bir ilk. Yayıncılar özellikle e-kitaplarda da fiyat sabitlenmesi ve e-kitapların da vergilerinin düşürülmesi ile yazar ve yayıncı haklarının reformunu talep ediyorlar. 28 AB ülkesinin 11‘inde kitaplarda sabit fiyat uygulaması geçerli ve uygulamanın savunucuları bunun Avrupa’nın kültürel çeşitliliğine katkıda bulunduğunu belirtiyor.

Karanlık Yazın Kitapları (Pınar CİVAN)

Fransa’da ekonomik kriz ve işsizlik -her ne kadar François Hollande ekonomik durgunluktan çıkışımız yakındır dese de- sokaklarda hissediliyor, meşhur uzun yaz tatilleri kısalıyor ve erteleniyor, Fransa kitap piyasası da -söylenenlere göre- bundan etkileniyorken, yaz için okuma listeleri hazırlanmaya ve tatil dönüşü kitap ödülleri için finalistler belirlenmeye devam ediyor. Fnac roman ödüllerinin 12.si için 4 finalist açıklandı bile. Geçen yıl Patrick Deville’in “Peste et Choléra” ile aldığı ödülü -ki bir kaç ay sonra prix femina’yı da almıştı- bu yılın 4 finalisti Bergsveinn Birgisson "La lettre à Helga"; Hugo Boris "Trois grands fauves"; Julie Bonne "Chambre 2" ve Thomas B. Reverdy "Les évaporés".

***
Bu yazın havası biraz karanlık dedim ya, Fransız edebiyatı bir de kayıp verdi temmuz ayında. Jack-Alain Léger 17 Temmuzda Paris’te avukatına bıraktığı mektupta “bir daha yazamayacağım umutsuzluğundan kurtulamıyorum” yazarak hayatına son verdi. “Edebiyat benim için ölüm kalım meselesidir” diyen yazar bir bakıma edebiyat çevrelerini şaşırtmamış oldu. Değişik isimlerle romanlar yazan ve hatta biri Fransız rock müziğin kült albümleri arasına girmiş (Obsolète) 2 rock albümü de yapmış olan Léger (gerçek adı Daniel Théron idi) büyük çıkışını Türkçe’ye de “Şarlatan” ismiyle çevrilen “Monsignore” (1976) romanıyla yapmıştı. En üretken zamanlarında yılda 3 roman yazabilen Léger kitapları ve müziği dışında şampanyalı partiler ve edebi skandallarıyla da kendinden söz ettirirdi.

***
Bu yaz güzel sürprizler de yapmadan geçmedi. Ağustos ayında Fransız edebiyat haberlerinde en çok konuşulan konulardan biri de elbette ki Albert Camus’nün, Jean-Paul Sartre’a yazdığı ve varlığından şimdiye kadar kimsenin haberdar olmayıp, Orléans’lı 2 kütüphanecinin bir koleksiyonerden aldıkları kitabın içinden çıkan tarihsiz mektuptu. Nasıl konuşulmasın ki, Camus ve Sartre arkadaşlığı edebiyat çevrelerinin üzerinde spekülasyon yapmayı sevdiği bir konuydu. Simone de Beauvoir, Olgunluk Çağı kitabında 2 filozofun tanışmalarını ve arkadaşlıklarının başlamasını anlatsa da bazı yazarlar Camus ve Sartre’ın birbirlerinden fazla hoşlanmadıklarını iddia ederler. Bu iddiaların temelinde 2 filozofun yazışmalarından imha edilmeden kalan nadir örneklerin iğneleyici kritiklerle dolu olması yatıyor denebilir. Camus ve Sartre’ın arkadaşlıklarının bitmesinin nedenleri üzerinde kafa yormaktan vazgeçmeyen araştırmacılar ve meraklılar için beklenmedik bir şekilde ortaya çıkan mektup, üzerinde çok tartışılan arkadaşlığın varlığını kanıtlar nitelikte. Mektupta Camus hem Sartre’a hem de sadece arkadaşlarının hitap ettiği şekilde “Castor” diyerek Simone de Beauvoir’a yazıyor ve “size çok çalışmak dilerim. Zira ben ve arkadaşlarım kötü bir iş çıkardık. O kadar kötü ki geceleri zor uyuyorum. Döndüğünüzde beni haberdar edin, bir araya gelip sakin bir akşam geçirelim” diyor. Mektubun tarihi, ve Camus’nün bahsettiği “kötü işin” ne olduğu tam bilinmese de tanıştıkları yıl olan 1943 ile, aralarının açılmaya başladığı 1948 yılları arasında yazıldığı tahmin ediliyor. Mektup, Camus’nün doğumunun 100.yılı nedeniyle 3-8 Eylül arası Lourmarin’de düzenlenecek sergide görülebilecek.

***
Mevsim değişir ve sonbahar okuma listeleri hazırlanırken; Le Monde gazetesi Türkiye sorumlusu Guillaume Perrier ile Le Figaro gazetesi Türkiye sorumlusu Laure Marchand’ın beraber kaleme aldığı “La Turquie et Le Fantome Arménien” kitabı piyasaya çıktı. İki gazetecinin detaylı saha araştırmaları ve röportajları bir araya getirerek yazdıkları kitap aynı zamanda soykırımla ilgili Fransa’daki yasa tasarısı tartışmalarına da yer veriyor. Kitap L’express 2013 okuyucu ödülünü aldı.

***
2014 Paris kitap fuarıyla ilgili haberler gözümüze çarpmaya başlayınca “Mart gelse de kitap fuarı başlasa” diyerek geri sayma zamanı geldi demektir. Bu yıl kitap fuarını merakla beklememiz için fuarın onur konuğu açıklandı bile; Arjantin. 21-24 Mart arasında yapılacak fuara modern Arjantin edebiyatını temsil edecek 30 yazar katılacakmış. Arjantinli ama sonradan Fransa vatandaşlığını da almış ünlü yazar Julio Cortazar da doğumunun 100.yılında fuarda anılacakmış. Cortazar’ın Türkçeye çevrilen kitapları arasında Seksek, Bir Sarı Çiçek, Büyüdükçe, Lucas Diye Biri, Güney Otoyolu, Mırıldandığım Öyküler, Açıklayıcı Bilgiler Elkitabı sayılabilir.