Anarşizmin 25 Yılının ‘Sözlü Tarihi’ (Can KARLIDAĞ)


Türkiye’de anarşizm ilk kez, 1986’da yayınlanan Kara dergisi ile ortaya çıktığına göre “Türkiye’de anarşizm” derken topu topu çeyrek yüz yıllık, çok genç bir hareketten söz ediyoruz. Barış Soydan’ın İletişim Yayınları’ndan çıkan kitabı, hem bu kısa tarihi anlatıyor hem de sosyalizm kadar köklü bir siyaset akımının Türkiye’deki gecikme nedenlerini tartışıyor.

Kitap, uzun soluklu röportajlardan oluşuyor. Soydan, Kara dergisinin yayıncılarından vicdani reddin öncülerine, anarka-feministlerden Van’da yayınlanan anarşist dergi Qijika Reş’in yazarlarına kadar 30’a yakın kişiyle konuşmuş. Ve ortaya anarşizmin Türkiye’deki serüvenine dair, alanında ilk niteliği taşıyan bir eser çıkmış.

Kitapta yer alan röportajlar, kronolojik bir sırayla, dönemsel kategorizasyon içinde ilerliyor. Böylece farklı dönemlerin karakteristiklerini ve dönemler arasındaki zihniyet farklılıklarını gözlemleyebiliyoruz. Soydan, röportajları şöyle dönemselleştirmiş: “Osmanlı’da Anarşizm”, “60’lar ve 70’ler”, “80’ler: Türkiye’de Anarşizmin Doğuşu”,  “90’lar” ve “Anarşizmin Bugünü”.

OSMANLI’DA ANARŞİZM İZLERİ

Türkiye’de ilk anarşist derginin 1986’da yayınlanmış olması, Osmanlı’da hiçbir anarşist izin görülmediği anlamına gelmiyor. Cemal Selbuz’la yapılan röportajdan, 19. yüzyıl sonunda İstanbul’da İtalyan göçmenlerden oluşan anarşist bir grubun bulunduğunu öğreniyoruz. Anarşizm bu dönemde asıl Ermeni devrimciler arasında milliyetçilikle karışık biçimde yayılıyor. Kropotkin’in yakın dostu Ermeni devrimci Alexander Atabekyan, Paris’te yayınladığı Ermenice anarşist dergi Hamayankh’ı (Komün) Türkiye’ye göndererek anarşizmi Osmanlı coğrafyasında yaymayı deniyor.

Tarihçi Mehmet Ö. Alkan ise kitapta yer alan röportajda, Osmanlı’nın son döneminde anarşizmin Müslüman aydınlar arasında neden tutunmadığını mercek altına alıyor. “Tutunmak” sözcüğünü bilinçli olarak kullanıyorum çünkü anarşizmden etkilenen Müslüman aydınlar yok değil. Örneğin Yahya Kemal, hatıralarında Paris’te bulunduğu yıllarda anarşizmden etkilendiğini ve hatta anarşist düşüncenin etkisiyle şiirler kaleme aldığını belirtiyor. Osmanlı’nın son döneminde anarşizmden etkilenen bir başka aydın, yine Paris’te anarşizm rüzgârına kapılan Abdullah Cevdet… Ama hem Yahya Kemal’in hem Abdullah Cevdet’in ilgisi, kısa sürede parlayıp sönüyor. Daha sonra, 1986’da çıkan Kara dergisine kadar Türkiye’de ne bir anarşist çevreye ne de bir anarşist aydına rastlanıyor.

MARKSİZMDEN ANARŞİZME

Soydan, kitapta, anarşizmin Kara dergisi ile doğduğu 80’lere ağırlık vermiş. Geçtiğimiz yıl yitirdiğimiz Türkiye’nin ilk vicdani retçisi Tayfun Gönül, kitapta anarşizmin doğumunu anlatan kişiler arasında yer alıyor. Ali Kürek, Ufuk Ahıska, Ahmet Kurt, Ufuk Özcan gibi isimler, Kara’yı anlatan diğer kişiler.

Kabul, Kara’nın siyasi düşünce tarihimizde gerçekten de özel bir yeri var. Üstelik bu dergi anarşizmin yanı sıra, vicdani ret, ekoloji ve LGBT alanlarında da öncülük yapmıştı. Ama yine de ilk dönem anarşistlerin, sonraki kuşaklar tarafından “fikir misyonerliği” dışında hiçbir şey yapmamak ve anarşizmin yayılması için yeterli çabayı göstermemekle eleştirildiğini de unutmayalım. Bu açıdan bakıldığında kitapta kantarın topuzunun 1980’ler lehine kaçırılıp kaçırılmadığı tartışmaya açık bir soru olarak orta yerde duruyor.

'ARTIK HER YERDE ANARŞİSTLER VAR'

2000’lere gelindiğinde anarşizmin artık kendi içinde dallara ayrıldığını, toplumsalcı anarşizm, anarko-komünizm, uygarlık karşıtlığı, postyapısalcı anarşizm gibi alt akımların Türkiye’de de arz-ı endam ettiğini görüyoruz. Kitapta röportajı yer alan Kürşad Kızıltuğ’un sözleriyle, “Bugün artık Hakkari’den Trabzon’a, Artvin’den Edirne’ye, Adıyaman’dan Bursa’ya, her yerde birkaç kişi bile olsa anarşistler var.”

Son on yılda yaşanan bir başka önemli gelişme, Marksizm’den uzaklaşan devrimcilerden oluşan ilk kuşak anarşistlerin aksine, 2000’lerde muhalif politikaya doğrudan anarşist olarak giren gençlerin ortaya çıkması…
Barış Soydan’ın kitabı, toplumsal muhalefetin önemli bir bileşeni haline gelen anarşist hareket hakkında derli toplu ilk kaynak olması açısından önemli.