Hadise mühim. Hayata tüm göğsünü gererek sarılmaya çalışırken bundan oldukça kırgın çıkabilir insan. Huzursuzluk ve geçmiş ilişkisi aniden melankoliyle zıtlaşabilir. Futbol maçlarının son dakikalarında uzaktan çekilen bir şut kaleyi bulana kadar ömrümüzden ömür gidebilir çünkü herkes bağışlanmak ister. Hayatından rüzgâr eksik olmayan adamlar, her şeyi içinde halletmenin yolunu bir şekilde bulur; acının boyutunu öğrendikçe değişmez kesinlikte devam eder bu durum, yapılan her eylem kendine geri dönüştür. Mühim çünkü kalbe batan şey ömür boyu yankılanır.
Tüm bu ‘olan’ şeylere yazıyla direnmeye, dimdik ayakta durmaya çalışan bir adam düşünün: Kaan Koç, ikinci şiir kitabı Biraz Konuşmasak’la tekrar karşımızda. Oldukça kederli, huzursuz ve gergin gözüken şiirler bekliyor okuru; belki zor pozisyonda atılmış röveşata ama gol olur mu olmaz mı bilemiyoruz, saatler geçse dahi pozisyondan ses seda yok.
Alışık olduğumuz Kaan Koç şiirleriyle karşılaşmıyoruz bu kitapta, özellikle ilk kitap sonrası dergilerdeki şiirlerinden de ötede, çoğunlukla lirik hissedilse de lirizmi saf dışı bırakmaya çalışan bir duruş var karşımızda, içeriden giren toplumcu dil yerleşmiş Kaan Koç şiirine. Bu değişimi (değişim burada yıkıp, yeniden yaratma anlamında okunmamalı) kitabın girişindeki ‘sonsöz’ kısmında dahi hissetmek mümkün: ‘’Bir devrim nereden başlar?’’diye soruyor Kaan Koç ve bu soruyu taşırmadan / dağıtmadan cevaplıyor. Bu soruyla şiirsel düzlemde çok uzun süre yaşadığı çok açık; zira cevabını bildiğimiz sorulara bir yenisi eklenecek böbürlenmesi de yapmıyor: ‘’O avuçların köküne inen ve bileklerini rüzgârın yarıp geçtiği bir buğday tarlası gibi ikiye ayıran o neşterin parlaklığıyla!’’
Sır, Simya, Dünya; kitap üç bölümden oluşuyor. Bu bölümleri birbirine bağlayan en önemli ipucu ‘hatıra’: Huzursuzluk ve sızıntı -anlam itibariyle-, özellikle bu kitapta, Kaan Koç şiiri için oldukça önemli yer kaplıyor. Bence kitabın en önemli şiirlerinden ‘Yönerge’ bu bağlamda okunabilir: ‘’bir şeyler mırıldan yann’dan, odalara hapsolmuş atlardan / kırılmış ışıklardan geçerek büyüyen zaman / korkuyorum ben bunlardan ve en çok; / yok yazılmışım tarihin göreceli defterinde yalnız / notlarına büyüteçle bakan bir doçent seyrinde / varlığım acı bir ihtilal, kınıyla girmiş kurallar güncesine’’.
‘’Saati çalmadan öğrendim yine de bütün meydanları’’ diyor Kaan Koç; bu dize kitap adına anahtar bir rol üstlenmiyor. Nitekim kitaptaki gergin söyleyişin içerisinde sağlam kalabilmek için de oldukça önemli bir dize bu. ‘’Bir devrim nereden başlar?’’ sorusunu hatırlayın. Kaan Koç’un şiirinde görülen kaygıyı, topluma dair hisler bütünü olarak okuduğumuz zaman karşılaşılan şey esaslı. ‘Yen il gi’ şiiri mesela: ‘’saati çalmadan öğrendim yine de bütün meydanları / şili’yi ve tütün saran esmer elli kızları kübalı /555 k’yı ve kızılay’dan bir işaret fişeği gibi görülen sivas’ı / onların yani bizim tutuşurken halk’çin / üstümüze tam gelen heybetli bir gömlekti / devlet yangını’’.
‘Onüç’ü unutma!’ şiirindeki ısrar, çok keskin bir sessizliğin arasından doğmuş. Zaten kitabın girişinde yazılan yazı bir önsöz olarak okunmamalı; çünkü bu yazı, ilerideki şiirlerde olup bitenin / yaşanmışın karşılığını / bıraktığı yarayı sessizce kabullenerek yalnızlığın gösterişli toplumsallığına dönüşecek: ‘’ısrarla batmaya çalışırken güneş havada / nilüfer suda, yosun suda, çınar ortadan kırılıp toprakta / solmayı beklerken, su da çürütürken kendini ve dünya / yerinde duramayan ayyaşı oynarken / parmak izlerimi soyup yapıştırıyorum cama’’.
Kaan Koç şiirindeki en ilginç yanlardan biri, kitaptaki bütün şiirleri belli bir bütünlükte koruyabilmesi. Dağınık, ilerlemesi zor bir kitap gibi gözükse bile bu öznellik, kimsenin umurunda olmasa dahi, özellikle bu günlerde içinde bulunduğumuz kuşağın acılarına omuz veriyor. Sizinleyim, diyen bir sesle karşı karşıyayız. Fakat ses ne kadar gür olursa olsun, çekilen bütün acıları ben üstleneceğim tavrı, kimi zaman ciddi burkulmalara dönüşebiliyor. Biraz Konuşmasak’ta defalarca karşılaştığımız durum bu aslında; dirençli bir sesin, arkasındaki oldukça kırgın ve buruk nidayı kabullenişi ‘’devlet demedim çünkü hiçbir sevginin adına’’ dizesini ‘’gülerken yüzüne bakmayı düşün’’ dizesiyle bağlayarak sağlamlaştırabiliyor. Sonuç olarak, Biraz Konuşmasak’ta farkındalık ve huzursuzluk aynı söylemde ilerliyor. Hayatın içinden, korkuyu sahiplenip tüketmeden yazılan şiirler; okunmalı.
‘’bizim burada dalı kırılmış hüznümüz / gövdesini uzatır yeni acılara’’.
BİRAZ KONUŞMASAK, Kaan Koç, Altıkırkbeş, 2014.
0 yorum:
Yorum Gönder