Türkiye sosyalist solunun tarihsel açıdan en önemli uğraklarından biri şüphesiz ki 1970’lerdir. 12 Mart darbesinin etkilerinden çıkılmaya başlandığı bu kesit, solun toplumsal meşruiyet kazandığı ve siyasal hayatın önemli aktörlerinden biri haline geldiği dönemdir aynı zamanda. 1970’li yıllar boyunca solun gündeminde olan tartışma başlıkları ve ayrışma çizgileri de büyük ölçüde, bu dönemde kurulan üç örgütün ve onların önderlerinin ideolojik-politik-stratejik tez ve önermelerinden kaynaklanır. THKO, THKP-C ve TKP (M-L), silahlı mücadele yöntemlerini ve illegal örgütlenmeyi esas almak noktasında müşterektiler. Türkiye solunun tarihsel serüveninde bir “kopuş” noktası olarak ele alınan 70’ler de, silahlı mücadelenin solun gündemine girmesiyle karakterize olur.
Silahlı mücadelenin temel bir biçim olarak benimsenmesi ve uygulanması devletle sol arasındaki mesafeyi büyük ölçüde açmıştır. Ancak resmi ideoloji Kemalizmin sol üzerindeki etkilerinin sürdüğü göz önüne alınırsa söz konusu üç örgütten TKP (M-L) ve onun kurucusu İbrahim Kaypakkaya özel bir önem kazanır —İbrahim Kaypakkaya, o güne değin “ilerici” ve “devimci” olarak nitelenegelmiş olan Kemalizmi faşist bir ideoloji olarak görüyor ve komprador-burjuvazi ve büyük toprak ağalarının önderlik ettiğini söylediği Kurtuluş Savaşı’nın anti-emparyalist bir özelliği olmadığını savunuyordu. İbrahim Kaypakkaya’nın Kemalizmi bu şekilde cepheden karşıya alması onun Kürt meselesine bakışında da etkili olmuştu. O, Kürt ulusunun ayrılıp ayrı bir devlet kurma hakkını ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı ilkesi üzerinden net olarak, kayıtsız şartsız savunuyordu.
Kaypakkaya, salt milli mesele ve Kemalizme bakışındaki radikalliği ile değil; sosyo-ekonomik yapının ne’liği, strateji, SSCB-ÇKP ayrışması vb. meselelerdeki tutumuyla da sol içinde etkili olmuş kimi öznelere kaynaklık etmiştir. Henüz yirmili yaşlarındayken Diyarbakır işkencehanelerinde gösterdiği “ser verip sır vermeme” tavrı sosyalist sol için onu işkencede direnişin simgesi kılmıştır. İbrahim Kaypakkaya ölümüyle sonuçlanan işkenceli sorguda verdiği ifadede şunları söylemişti:
“Esasen biz komünist devrimciler, prensip olarak siyasi kanaatlerimizi ve görüşlerimizi hiç bir yerde gizlemeyiz. Ancak örgütsel faaliyetlerimizi, örgüt içinde bizimle birlikte çalışan arkadaşlarımızı ve örgüt içerisinde olmayıp da bize yardımcı olan şahıs ve grupları açıklamayız. Kişisel sorumluluğum açısından gerekeni zaten söylemiş bulunuyorum. Ben buraya kadar anlattıklarımı samimiyetle inandığım Marksist-Leninist düşünce uğruna yaptım. Ve sonuçtan asla pişman değilim. Ben bu uğurda her türlü neticeyi göze alarak ve can bedeli bir mücadeleyi öngörerek çalıştım ve neticede yakalandım. Asla pişman değilim. Bir gün sizin elinizden kurtulursam gene aynı şekilde çalışacağım.”
Dipnot Yayınları tarafından yayımlanan İbrahim Kaypakkaya Kitabı: Seçme Yazılar ve Üzerine Yazılar, İbrahim Kaypakkaya’nın kendi yazılarını ve Kaypakkaya hakkında yazılmış değerlendirme yazılarını içeriyor.
Kitap, İbrahim Kaypakkaya’nın 1971 Ekim’inde kaleme aldığı “Kürecik Bölge Raporu” ile başlıyor. Bu rapor Kaypakkaya’nın Malatya-Kürecik bölgesinde yaptığı saha çalışmasının sonuçlarını içermektedir. Kürecik bölgesinde sosyal sınıfların teşhis edilirken hangi kriterlere dayanılacağı, bu sınıfların mücadele içinde nasıl mevzileneceği soruları raporda incelikle işlenmiş. Eleştirilecek ve eksik bulunacak yanları olsa dahi Kaypakkaya’nın bu raporda gösterdiği bilimsel titizlik ve mücadelenin yolunu-yöntemini belirlemek için saha çalışmasına verdiği önem dikkat çekicidir.
Kaypakkaya; “Bir Köylük Bölgedeki Yönetici Yoldaşlara Mektup”, “Başkan Mao’nun Kızıl Siyasi İktidar Öğretisini Doğru Kavrayalım” başlıklı yazılarında gerilla savaşının pratik, taktik, stratejik ve güncel sorunlarını tartışmış. Mao Zedung’un halk savaşı ve kızıl siyasi iktidar hakkında çizdiği çerçeveyi kendisine esas alan Kaypakkaya, örgüt içindeki kimi kadroların bu kavramlara ilişkin kimi “yanlış anlama”larını eleştirilmiş.
“TİİKP Program Taslağı Eleştirisi” başlıklı yazı İbrahim Kaypakkaya ve arkadaşlarının ayrıştığı Doğu Perinçek liderliğindeki TİİKP’nin parti programı olarak önerdiği metni eleştiriyor. Kaypakkaya bu program taslağında TİİKP’nin Marksist-Leninist çerçevenin dışına çıktığını ve revizyonist bir çizgide durduğunu savunuyor.
“Şafak Revizyonizminin Kemalist Hareket, Kemalist İktidar Dönemi, İkinci Dünya Savaşı Yılları, Savaş Sonrası ve 27 Mayıs Hakkındaki Tezleri” ve “Türkiye’de Milli Mesele” başlıklı yazılarda ise TİİKP’nin Kemalizm ve Kürt milli meselesinde aldığı tutum eleştiriliyor. TİİKP’nin Kemalizme ilişkin yaklaşımı —bazı nüanslarla birlikte— solun genelinde hâkim olan görüşlerdir o dönem için. Dolayısıyla bu eleştirilerin özelde TİİKP’ye, genel de ise sosyalist sola yönletildiğini söyleyebiliriz rahatlıkla. İbrahim Kaypakkaya Kemalizm ve milli meselesinde savunduğu çizgiyle Türkiye solunun tarihinde çok özel bir yer edinmiştir.
Kitapta Kaypakkaya’ya ait son yazı “Şafak Revizyonizmi ile Aramızdaki Ayrılıkların Kökeni ve Gelişmesi: TİİKP (Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi) Revizyonizminin Genel Eleştirisi”. Bu yazısında Kaypakkaya, TİİKP ile aralarındaki ayrışmanın nedenlerini tarihsel sürecini de açıklayarak serimliyor, örgütsel ayrılıkla sonuçlanan tartışmanın temel başlıklarını ve bu sorunlarda kendisinin ve arkadaşlarının tutumunu ortaya koyuyor.
Kitabın ikinci kısmı Kaypakkaya üzerine yazılmış makalelerden oluşuyor. İlk makale İbrahim Kaypakkaya ile birlikte TKP (M-L)’nin kurucularından olan Muzaffer Oruçoğlu’na ait. Diğer makalelerin yazarlarından Garbis Altınoğlu, Yaşar Ayaşlı ve Ziya Ulusoy da Kaypakkaya ile aynı kuşaktan. İzleyen yazılar ise Şöhret Baltaş, Emrah Cilasun, Erdoğan Aydın ve Metin Kayaoğlu tarafından yazılmış.
Dipnot Yayınları’nın telif gelirlerini İnsan Hakları Derneği’ne bağışladığı İbrahim Kaypakkaya Kitabı, İbrahim Kaypakkaya’nın anlaşılması ve yeniden değerlendirilmesine önemli bir katkı niteliğinde.
İBRAHİM KAYPAKKAYA KİTABI: SEÇME YAZILAR VE ÜZERİNE YAZILAR, Kolektif, Dipnot Yayınları, 2015
0 yorum:
Yorum Gönder