Hadi Gelin! Su Güzeldir (Eda SEZGİN)

“Yeni Crobuzon’da olanları düşününce. Çok şey risk altında. Konsey’in peşine düşenler yüzünden buradayım. Ayrıca senin onu durdurabileceğini düşündüğümden. Bu yüzden buradayım işte.” (Demir Konsey)

China Miéville’in Yordam Kitap’tan çıkan son kitabı Demir Konsey’de geçen bu cümle, bir metafor olarak ele alındığında, fantastik edebiyatta çok genç yaşından itibaren haklı bir başarı elde etmiş olan yazara dair, biz okuyucularına ve onunla yeni tanışacak olan okuyuculara aydınlatıcı sözler fısıldıyor. Fantazinin mükemmelliğini kusursuzluk olarak algılamayan ve bazı dünyaları kurmak için bazı şeylerin söylenmeden bırakılabileceğine inanan yazar; deneyselliği ve kuşkusuz onu Türkçeye kazandıran çevirmenler ve editörler için zorlayıcı olduğu kadar ufuk açıcı da olan, bambaşka algıların kapısını aralayan katmanlı diliyle risk almaktan hiç sakınmıyor.

İngiliz bilimkurgu ve fantazi yazarı China Miéville’in Yeni Crobuzon üçlemesi; 2011 yılında Yordam Kitap tarafından yayımlanan Perdido Sokağı İstasyonu ve 2013 yılında yayımlanan Yara’nın ardından, geçtiğimiz ay okuyucularla buluşan Demir Konsey ile birlikte tamamlanmış oldu. Miéville, Ursula K. Le Guin’in de sahip olduğu, bilimkurgu ve fantazi alanında en önemli ve saygın ödüllerden biri olarak bilinen Arthur C. Clarke Ödülü’nü üç defa kazanan tek yazar. Hatta buradan ufak bir bilgilendirme de yapalım. Le Guin’in “tam anlamıyla bir sanat yapıtı” olarak nitelendirdiği, Miéville’in zamana yayarak oldukça performatif bir üslupla yazdığı ve dille ilgili ihtimalleri ve sınırları, daha önceki kitaplarından çok daha ötelere çektiği Elçilik Kenti de önümüzdeki aylarda ve yine Yordam Kitap tarafından raflarda yerini almaya hazırlanıyor.

Miéville’i; estetik, mimari, çevre, toplumsal yapı ve kültür gibi tüm unsurlarıyla birlikte bir şehir ustası olarak nitelendirmek abartılı olmayacaktır. Zira yazar; yarattığı Yeni Crobuzon atmosferindeki caddeler, yapılar ve onların taşıdığı geçmiş dokusuyla çok katmanlı, tuhaf ve kendine özgü estetikle biçimlenmiş şehirler inşa ediyor. Miéville, bu atmosferde; makineleri hayvanlarla, hayvanları insanlarla, insanları görülemeyen, kütlesi olmayan enerjilerle iç içe geçiriyor ve eski çağlardan bugüne dek, hakikat ve varlık üzerine tasarlanmış tüm ütopya ve distopyaları; Kafka, Philip K. Dick, Raymond Chandler, Bruno Schulz, J. R. Tolkien gibi pek çok yazara selam vererek bir araya getiriyor. Miéville’in romanlarında öne çıkan mimari deha bir yana, dil ve anlamla ilgili arayışları ve bir yazar olarak kaçınmadığı riskli hamleleri, kuşkusuz okuyucularının zihinlerinde de sınırları aşma yönünde tetikleyici bir etki yaratıyor. Bu açıdan, Miéville, okuyucularıyla kurduğu ya da kurmaya çalıştığı ilişkide provokatif yazar rolünü benimsemiş gibi duruyor.

Yeni Crobuzon dünyası ile yaşadığımız dünya, Şehir ve Şehir’deki birbirini kesen ama görmezden gelen ikiz kentler gibi, farklı hakikatlerle çevrili ve kuşkusuz sınıflı bir dünyadır. Yeni Crobuzon’un bir “dünya düzeni” olarak devam etmesi de eşitsizlikler, baskı, zorbalık ve sömürü ile bunlara karşı mücadelelerin varlığından ve onlara dair sorulardan ayrı düşünülemez. Bu sorular biraz da Brecht’in okuyan işçisinin soruları gibidir. Belki de Yeni Crobuzon’un zengin estetiği ve bir dünya olarak kuşatıcı gücü; varoluşu bir bütünlükten çok bir soru olarak düşünmek ve dünyaları bu sorularla birlikte tasarlamakla yakından ilgilidir:

“Yedi kapılı Thebai şehrini kuran kim?
Kitaplar yalnız, kralların adını yazıyor,
yoksa krallar mı taşıdı kayaları?”


Yeni Crobuzon dünyasının soruları da sınıfı bir kader gibi öngören mutlak kurgulara mesafeyle bakmaktadır.
Dünyalar tasarlamak bağlamında, Miéville katı bulduğu yanlarını da göz ardı etmeden Tolkien’e hem fantastik edebiyat alanında daha önce denenmemişi deneyen bir yazar olması hem de Miéville’in kendi yazarlık serüveninde ufuk açıcı bir etki yaratması nedeniyle önemini teslim eder. Tolkien’in Orta Dünya’sı mükemmel bir dünya değildir şüphesiz. Miéville için yazınsal ve düşünsel kusurları da vardır; ama onun ilgilendiği nokta sadece bu değildir zaten. Aynı zamanda, Tolkien’in bir dünya kurarken izlediği yoldur, arayışları esnasında yolu bükmesi, yoldan sapmalarıdır. Fantastik edebiyat için yarattığı olasılıklardır.

Miéville’in kusurla ilişkisi, estetiğinde belirleyicidir. Sonları olan dünyaların bilinirliğinden uzak durması, aslında estetik anlamda Lukácsvari bir sekterliğe neden uzak olduğunu da anlatmaktadır. Bunu bir söyleşisinde, yine çok etkilendiğini belirttiği İngiliz yazar M. John Harrison üzerinden örnekler:

“M. John Harrison, büyük İngiliz anti-fantazi yazarı, dünya yaratımı üzerine çok parlak metinler kaleme aldı. Bilerek okuyucunun dünya yaratımı beklentilerine müdahale etti. O, bizi bu, sabit ikincil bir dünya bulmaya yönelik bayat arzumuzla yıkmaktan hoşlanıyor ve ben de bunları, onunla aynı fikri paylaşan biri olarak söylüyorum. Örneğin, Viriconium’da yarattığı şehrin adı belli bir açıklama olmaksızın sürekli değişir. Harita şaşar. Bir hikâyede ölmüş olan bir karakter daha sonra yine ortaya çıkar. Bu tabii ki devamlılık düşkünlerini çok sinirlendirir. Ama bunu yapmasını gerçekten seviyorum. İnanılmaz provokatif ve ben böyle bir paradigmayla yazmazken, bundan birtakım dersler çıkarmaya çalışıyorum.”  (International Socialist Review, Sayı: 75) Miéville için de dünya yaratımındaki en önemli şeylerden biri bazı şeyleri söylemeden bırakmaktır.

Miéville’in Marksizm üzerinden, bilimkurgunun “dünya kurma” olanaklarını da tartıştığı bir söyleşisinin sonunda sarf ettiği “Hadi gelin! Su güzel” sözü, kültürel açıdan meraklı ve açık kafalı “solcular”a bir çağrıdır aslında.

Suyun kaygan bir metafor olarak varlığı, kuşkusuz Yeni Crobuzon üçlemesinin ikinci kitabı olan Yara’da fazlasıyla göze çarpar.

“Armada sürekli hareket halinde, köprüleri iki yana sallanıyor, kuleleri eğilip kalkıyor. Şehir suyun üzerinde kımıldanıp duruyordu.”

Yüzen korsan şehir Armada bir yara mitinin izini sürer kitap boyunca. Su hem tekinsizdir, hem evdir hem de geleceğe dair sonsuz bir umuttur. Miéville gibi bir yazarın, tasarı sürecini ve o tasarının dili konusundaki arayışlarını hep taze tutmasının, okuyucularında yarattığı etki de böyle tanımlanabilir. Okuyucu sürekli hareket halinde bir yazarla yüzecek midir, yoksa kıyıdan geri mi dönecektir? Bu hep bir risktir. Ama evet, su güzeldir.


DEMİR KONSEY, China Miéville, (Çev.) Güler Siper, Yordam Kitap, 2015.

0 yorum:

Yorum Gönder