Maden işçilerinin komite-konsey örgütlenmeleri ve öz yönetim deneyimleri üzerine…(Onur Bütün ile Söyleşi: Mualla UÇMANER) )

“Yedi Kat Yerin Altından Uğultular Geliyor/Yeni Çeltek’ ten Soma’ya Maden İşçileri” isimli kitap Dipnot Yayınları’ndan çıktı. Kitabın yazarı Onur Bütün ile Yeraltı Maden-İş Sendikası nın yazılmamış tarihi ve maden işçilerinin bu özgün deneyimi üzerine konuştuk.

-Yeraltı Maden-İş Sendikası deneyimi üzerine yazdığınız kitap bir sözlü tarih çalışması olarak mı değerlendirilmeli?
Türkiye’ de sosyalistler yaşadıkları deneyimleri kayıt altına almak konusunda son dönemde epey önemli çalışmalara imza attılar. Ancak bu çalışmalar benim yaptığım çalışma da dâhil olmak üzere, geç kalınmış çalışmalardır. Yaşarken yazmak; bir gelenek olarak oturmamıştır, bu bağlamda yeni yeni yürütülen akademi içi/dışı çalışmalar son derece umut vericidir.

Sendikanın 1975-80 (Birinci dönem), 1992-98 (İkinci dönem) yılları arasındaki çalışmalarını Suluova, Çorum, Havza, Gümüşhacıköy, Merzifon, Zonguldak, İstanbul ve Ankara’ da madenciler, eşleri, avukatlar, maden mühendisleri ile görüşerek kayıt altına aldık. Sendikanın Genel Başkanlığını yapan Çetin Uygur bu söyleşilerin tamamına katıldı. Bu bağlamda kitabın önemli bir bölümü günlük tutma, anket soruları, önceden belirlenmiş sorular, fotoğraflama ve ses kaydı alma gibi yöntemleri kullandığımız sözlü tarih çalışması ile hazırlandı. Teorik tartışmalar da yürüttük ve bu tartışmaları kitabın ayrı bir bölümü olarak konumlandırdık.

-40 yıl önce yaşanmış bir sendikal deneyim için bilgi, belge bulmak sizi zorladı mı?

Söyleşi yaptığımız herkese basılı metinleri, görsel malzemeleri (sendikanın takvim, afiş vb. materyalleri) sorduk ve ellerinde Askeri Darbe sonrasında kalanları topladık. Elbette tamamını bulamadık ve bu bağlamda eksik kalan tartışmaların olacağını bilerek eksikleri söyleşilerde gidermeye çalıştık. Ayrıca çalışmak isteyen herkese de bu arşivi açacağız.

-Komite ve konseyler birer örgütlenme aracı olarak nasıl ortaya çıkmışlar?

Sendikanın zihin emekçilerinden özellikle bazı isimleri burada saymak gerekir; Çetin Uygur, Yalçın Çilingir ve Tayfun Özuslu gibi arkadaşlar dünyadaki işçi konseyleri deneyimlerini okumuş ve aralarında tartışmışlardı. Ancak sendikanın kuruluşundan sonra komite ve konseyler kurma fikri daha çok bir ihtiyaçtan ortaya çıkmıştır. Sendikanın örgütlü olduğu Yeni Çeltek, Çayırhan gibi yerlerde uygulanan anket çalışmasının sonuçları Genel Merkez’e ulaştığında, maden işçilerinin ekonomik durumu, sendikal bilinci üzerine epeyce bir bilgi toplanmıştır. Kısa bir süre sonra hemen her konuda iletişim kurmanın, bilgi edinmenin anket soruları üzerinden gerçekleştirilmesinin teknik ve insani zorlukları belirginleşince, 20 maden işçisinden oluşan komiteler ve her komiteden seçilen 1 kişinin temsil edildiği konseyler kurulmuştur. Bu komite ve konseyler 1977 yılında kendi kararlarını alan, maden ocaklarında işçi sağlığı ve güvenliği üzerine yetkinleşen hale gelmişlerdir.
Şimdi yaşanan bir deneyim olarak Rojava Devrimi, bundan 40 yıl önce Devrimci Yol’un da savunduğu halk ve direniş komiteleri geleneğini Kürtlerin, Ezidilerin, Türkmenlerin, Arapların ve kantonların ekonomik, kültürel, toplumsal inşası açısından yeniden ve yerinden kuruyor. Taze bir tartışma olarak Yeni Çeltek deneyimini Rojava’da da görmek mümkün aslında…

-Yeraltı Maden-İş Sendikası deneyimi daha çok Yeni Çeltek öz yönetim deneyimi olarak da bilinir. Sendikanın örgütlenme perspektifini bu bağlamda nasıl açıklayabilirsiniz?

Yeraltı Maden-İş Sendikası deneyimi ağırlıkla Yeni Çeltek Maden İşletmesi üzerinden biliniyor. Bu bilinirlik hali Askeri Darbe döneminde bölgenin tüm duyarlı, muhalif ve devrimcilerinin yargılandığı davadan ötürü de öne çıkmasını sağlamıştı. Sendikanın Askeri Darbe’ye kadar 16 işyerinde örgütlendiğini biliyoruz. Yeni Çeltek ve Aşkale’nin diğer işyerlerinden farkı, bu ocakların uzun süren grevlerin ardından işgal edilip yasa dışı üretim yaparak, komite ve konseylerin üretim sürecinin sonrasını da bölge halkıyla birlikte kurdukları köy, mahalle komiteleri ile birlikte organize etmesinden kaynaklanır. Yeni Çeltek’te kömürün satışı, nakliyesi, maden işçileri ile bölgede yaşayan halkın kolektif emeği ile organize edilmiştir. Aşkale’de ise işgal edilen işletme üretimini sürdürmüş ancak bölgedeki faşistlerin gücü tamamen kırılamamış ve kömürün satışı gerçekleştirilememiştir.
Yeni Çeltekli maden işçileri, Bigadiç’teki, Turhal’daki maden işçilerinin sendikaya ilk üye oldukları andan itibaren onları örgütleme çalışmalarına katılmışlardır. Maden işçilerinin yine maden işçilerini örgütledikleri önemli bir deneyim olarak da tarihe not düşmek gerekiyor.

-Kitapta önemli birkaç teorik tartışma yürütmüşsünüz. Bu bölüm üzerine neler söylemek istersiniz?

Yeraltı Maden-İş Sendikası’nın özgün bir deneyim olarak anılmasında zihin ve beden emekçilerinin birlikte örgütlenmesini ve bu fikrin zihinsel arka planındaki teorik tartışmayı açmaya çalıştım. Zihin ve beden emeğinin kapitalist topluma gelene kadar hangi aşamalardan geçtiğini, komünistlerin bu meseleye nasıl baktığını ve sendikada bu fikrin nasıl yaşatıldığını görünür kılmaya çalıştım. İkinci olarak, sendikanın mücadele tarzının sınıf savaşı ile betimleneceğini, sınıf mücadelesinden sınıf savaşına nasıl yöneldiğini, yasa dışı işgal ve üretimin sınıf savaşı vermek için ön koşul değilse bile önemli bir başlık olduğunu vurgulamaya çalıştım. Kitabın bu bölümünde Özgür Narin ve Tayfun Özuslu’nun da iki makalesi bulunuyor. Osmanlı’dan günümüze öz yönetim deneyimleri, madencilerin alternatif örgütlenmeleri, bu iki yazıda zenginleştirilerek tartışıldı.

-Son olarak kitabın adında da geçen Yeni Çeltek’ten Soma’ya maden işçilerinin örgütlenme çalışmaları ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Kitabın yazım sürecine başlamadan Çetin Uygur’u ikna etmek gerekiyordu ve bu ikna süreci ancak 15 yıl sonra gerçekleşti. Çalışmaya başladık ve 25 gün sonra Soma Katliamı gerçekleşti. Madenciler kurtarma faaliyetlerine katıldılar, yaralarını sararken komite ve konseyler kurmaya başladılar. Kitabın ana temasının pratiği Soma’da yaşam bulurken, sendikanın (YMİŞ) ikinci döneminin önemli bir figürü olan Kamil Kartal Soma’daki maden işçilerinin örgütlenme çabalarına katılmıştı. Soma, maden işçilerinin komite ve konsey çalışmalarına nasıl baktığını, katliam sonrası durumlarını, antropolojik verileri bir anket çalışması ile değerlendirdik. Soma çalışması bu bağlamda kitaba dâhil oldu, yoksa popüler bir yaklaşımla Soma’yı ele almadık. Şimdilerde maden işçileri, eşleri, yakınları Soma Sosyal Haklar Derneği’nde örgütlenme çalışmalarına devam ediyorlar.

0 yorum:

Yorum Gönder