Modern Japon edebiyatının mihenk taşlarından biri olarak kabul edilen Natsume Soseki’nin Küçük Bey adlı kitabı 2003 yılında Oğlak Yayınları tarafından basıldı. 2003’e dek Japon edebiyatına ait diğer kitaplar İngilizceden çevrilirken, bu kitap Mariko Erdoğan ve Hüseyin Özkaya’nın emekleriyle Japoncadan Türkçeye çevrilmesi hasebiyle bir ilk olma özelliğini de taşıyor.
Kitaptan önce kısaca Soseki’den ve içinde bulunduğu toplumsal konjonktürden bahsetmek gerek. Natsume Soseki modern Japon edebiyatının ilk ve en kıymetli yazarlarından biridir. Soseki’nin 1867 yılında doğması, Japonların hayatını tümüyle değiştiren Meiji Restorasyonu’nun yarattığı reaksiyona tanık olmasına olanak sağladı.Kapitalist dünyaya ayak uydurmaya çalışmanın, kendi coğrafyasında emperyalist hamlelere girişmenin, devlet yapısını ve anayasayı değiştirmenin haliyle hem toplumsal alanda hem de edebi alanda yankısı derin oldu. Sosekibu bağlamda Japon toplumunun o dönemde yaşadığı sıkıntıları, acıları kitaplarına ustaca dökmüş, üstelik bunu yaparken mizahı ve ironiyi kaleminden eksik etmemiştir. Kendisi aynı zamanda İngiltere’ye eğitim için gitmiş, Japon toplumunun dönüştürülmek istendiği Batı kültürünü ve ahlâkını gözlemleme fırsatı bulmuştur fakat psikolojik rahatsızlığının şiddetlenmesi nedeniyle erkenden ülkesine dönmüştür. Soseki, Uzakdoğu ve Batı medeniyetleri arasındaki farklılıkları bizzat tecrübe ettiğive bu farklılıkları eserlerinde işlediği için önemli bir isimdir.
Soseki’nin yukarıda söylenenler bağlamında incelenebilecek kitaplarından biri 1906 yılında basılan Küçük Bey’idir. Küçük Bey, çok düz bir şekilde ifade edilecek olursa, hayatında taşraya dair hiçbir deneyimi olmayan genç bir öğretmenin taşrada öğretmenlik ifa etmeye çalıştığı süreci ele alan bir romandır. Küçük Bey (Botchan), lakabını dadısı Kiyo’nun koyduğu isimsiz kahramandır.Kiyo aristokrat bir ailede yetişmiş ancak Restorasyon sonrası hizmetçilik yapmak zorunda kalmıştır. Yaramaz ve uslanmaz bir çocukluk geçiren Küçük Bey’e, annesinin ölümünün ardından dadısı Kiyo sahip çıkar. Abisi ve babası ile hiçbir zaman anlaşamayan Küçük Bey’in babası da vefat edince yaşadıkları ev satılır ve abisi ona bir miktar nakit para verir. Bu parayı üniversite eğitimine ayırır Küçük Bey. Çok sevdiği dadısı Kiyo ise hizmet ettiği ev satıldığı için yeğeninin yanına taşınır. Küçük Bey eğitimini tamamlayıp, bir iş bulduktan sonra Kiyo’yu yanına alacağı günü beklemektedir.
Genç Öğretmen Küçük Bey
Kitabın en hareketli bölümü, Küçük Bey’in taşrada bir ortaokulda öğretmenlik yaptığı süreçtir. Görev alacağı ilk gün okula adım atar atmaz, “ahlâk abidesi” bir müdür ile tanışır. Müdür kendisi ile nasihat dolu bir konuşma yapar. “Gerçek eğitim”in ruhundan söz ettiği konuşmasında öğretmenin çocuklara örnek olması, erdem timsali bir tavır takınması, ders vermesinin yanında kişiliğine de dikkat etmesi gerektiği konusunda uyarılarda bulunur. Küçük Bey kafa sallayıp onaylamak ve kendisinin erdem timsali yüce bir şahsiyet olmadığının bilinciyleyalana başvurmak yerine bu konuda asla başarılı olamayacağını söyler. Daha göreve bile başlamadan istifa edip Tokyo’ya dönmek ister. Müdür başta afallasa da, hiç kimsenin bütünüyle başarılı olamadığını, söylediklerinin yalnızca ideal olanı vurguladığını ve kaygılanmaması gerektiğini dile getirir. Akabinde diğer öğretmenlerle tanışır ve roman buradaki öğretmenler ile Küçük Bey arasındaki ilişkiler çerçevesinde ilerler.
Ahlâk mı Mantık mı?
Küçük Bey özellikle içerdiği kültürel kontrastlar bağlamında Japonya’da yaşanan büyük değişime dair gözlemler sızdırır okura. Kent-taşra kıyası bu anlamda ele alınabilir fakat çok daha dikkat çekici olan ve yazarın maharetini ortaya koyan esas kontrast ahlâk-mantık çatışmasıdır.Meseleye iki ana karakter üzerinden devam edecek olursak, bunlardan biriKüçük Bey’in, Kırmızı Gömlek olarak lakap taktığı müdür yardımcısı bir edebiyat öğretmenidir. Kırmızı Gömlek’tir, zira haftanın her günü alımlı, göz boyayan ve kadınları etkileyen bir renk olan kırmızı gömleği tercih etmektedir. Soseki’nin, Kırmızı Gömlek için Japon kimonosu yerine gömlek tercih etmesi, Batı’ya yönelik sembolik bir göndermedir.Kırmızı Gömlek, elitist maskesinin ardında okuldaki iktidarı ve çıkarları için yalan söyleyen, dalavereci ve aynı zamanda korkak bir tiptir. Diğer karakter ise sert mizaçlı, fiziken güçlü, gururlu, sözünün eri matematik öğretmeni nam-ı diğer Oklu Kirpi’dir. Küçük Bey, okuldaki ilk günlerinde Kırmızı Gömlek’in kibarlığına aldanır gibi olsa da çok geçmeden aralarında yaşanan ilişkiden çıkarcı ve sahtekâr bir kişiliğe sahip olduğunun farkına varır. Kırmızı Gömlek, Machiavelli’nin tatlı dilli prensi gibidir;Küçük Bey’e iyi davranır lakin esas gayesi kendi çıkarlarıdır.Kırmızı Gömlek’in kışkırtmaları neticesinde Oklu Kirpi ile araları açılır Küçük Bey’in. Ne var ki aralarının bozuk olmasına karşın, öğrenciler ile Küçük Bey’in karşı karşıya kaldığı bir hadise ile ilgili müdür, öğretmenleri konu hakkında görüş almak için topladığında Küçük Bey’e hak veren yalnızca Oklu Kirpi olur. Kırmızı Gömlek’in diğer öğretmenleri tarafına çekmeye çalıştığı “yağcı” diline karşın, Oklu Kirpi haklı olmanın verdiği kuvvetle dimdik ve lafı evirip çevirmeden olduğu gibi söyleyen gür bir dil kullanır. Oklu Kirpi için güç ve çıkarlar önemsizdir;adaletin temini için gerekirse güçlü pazılarını kullanmaktan çekinmez. Soseki, Batı giyinimli Kırmızı Gömlek gibi elitist, sahtekâr, güç tutkunu, ahlâk yoksunu bir karakterin karşısına adaletten ve haktan taviz vermeyen, bunların temini için kendinde savaşma gücünü barındıran ve bir bakıma “samuray”ı anımsatan bir karakter koymuştur. Küçük Bey, bu iki karakter arasında git gel halindedir; “mantıklı” davranıp Kırmızı Gömlek’in tarafını seçerse terfi alıp maaşı artacak fakat “ahlâk”tan yana olup Oklu Kirpi ile beraber hareket ederse yalnızca aşağılık bir insan olmamayı seçecektir.
Küçük Bey’in ahlâk ve mantık arasındaki bu buhranlı git gel haliyle, Japon toplumunun ahlâki ve kültürel değerleri ile Restorasyon’un ülkede estirdiği Batı rüzgârları arasındaki buhranlı arada kalmışlığı oldukça benzerdir. Burada şunu da vurgulamak gerek:Soseki, Küçük Bey’e kitapta bir seçim yaptırsa da bu yazarın doğrudan Japon ve Batı kültürleri arasında bir seçim yaptığı anlamına gelmez. Modernite sorunu yaşayan toplumlar için sarkaç salınımına devam eder.
KÜÇÜK BEY, Natsume Soseki, Mariko Erdoğan-Hüseyin Özkaya, Oğlak Yayınları, 2003.
0 yorum:
Yorum Gönder