Bazı kitapları vardır. Yıllar geçer, yayıncılar değişir ama o kitaplar hiç değişmez. Çocukluk döneminizde okumuşsunuzdur. Hem de birçok defa okumuşsunuzdur. Yetişkinlikte de okumuşsunuzdur. Sonra belki çocuklarınıza da okutmuşsunuzdur. Bazı kitaplar böyledir işte, hiç eskimezler. Ve o kitaplardan biri hatta birincisi Exupery’nin Küçük Prens’idir. Her dönemde ve her defasında başka bir tat bırakır okurunda. Her defasında başka bir görünmeyeni gösterir.
Hikâyeyi bilenler bilir. Bu kitapta yazar kendi yaşadığı bir olayı anlatır. Aynı zamanda bir pilot olan yazar, Afrika üzerinde uçarken uçağının motoru bozulur ve zorunlu iniş yapar. Çölün üzerinde yalnız başına kalmıştır. Gün doğarken uykusunun arasında garip, incecik bir ses duyar. Karşısındaki göz alıcı bir güzellikte olan Küçük Prens’tir. Gezegeninde tek başına yaşamaktadır. Ve eşsiz güzellikte bir tek çiçeği vardır. Bundan sonrasında yazar ile Küçük Prens arasında müthiş bir felsefe, derinlikli, anlam yüklü konuşmalar geçer.
Küçük Prens’in, “Bana bir koyun çizer misin?” sorusuna, pilot/yazar şöyle yanıt verir: “Şimdiye kadar yalnız tarih, coğrafya, aritmetik ve dilbilgisiyle uğraştığım için resim yapmayı beceremiyorum.” Büyüklerin küçükken söyledikleri sözler yüzünden kendisini resim konusunda geliştirememiş ve bunu da Küçük Prens’e itiraf etmiştir. Bu itirafta ve daha birçok bölümde, çocuğundan kendisi gibi bir tane daha yaratmaya çalışan, çocuğun başka bir birey olduğunu unutan ebeveynlere sıkı bir eleştiri var aslında. Bununla birlikte çok farklı bir yerde yazılmış olsa da bugünkü eğitim sistemimize de bir eleştiri getiriyor bu kitap. Büyük bir eksiği/hatayı gözler önüne seriyor. Malum sınav başarılarına odaklı eğitim sistemimizde, yetenek ve sanat dersleri programdan ya çıkarıldı ya da en aza indirgendi!
Küçük Prens bir çocuk kitabı olarak bilinse de klasik çocuk kitabı tanımından çok daha fazlasını içeriyor. Derin bir felsefesi var bu kitabın. Küçük bir çocuğun gözünden büyüklerin tuhaflıklarını gösteriyor her yaştan okuruna. Yetişkinlerin sorgulanması da diyebiliriz! Bu sorgulama esnasında çocuk dünyasına, o dünyanın kendine özgülüğüne, saflığına, temizliğine de bir övgü var. Her okuyuşta farklı bir anlam kazanıyor kitap. Bundan dolayı defalarca okunmalı, okutulmalı.
Son bölümde ise Küçük Prens’siz bir resim var. Küçük Prens’in yeryüzüne indiği yerin resmi. Hikâyenin hüzünlü sonunun ardından bu resmi görmek okuru daha da hüzünlendiriyor, ötesinde kedere sürüklüyor. Anlatıma öyle kapılıyorsunuz ki bunu yaşamamak elde değil. Anlatım demişken, Cemal Süreya ve Tomris Uyar çevirmiş kitabı. Ustaların çevirisi için söz söylenemez, önünde saygıyla eğilinir sadece. Su gibi akıp giden bir anlatımdan söz ediyoruz ne de olsa.
Böylesi bir anlatıma da yazarın kendi resimlerinin eşlik etmesi büyük zenginlik. Çünkü Küçük Prens bir tane ve kitapta onu görmek, görebilmek okurunu mutlu ediyor. Can Yayınları’nın kitabın özüne sadık kalarak çizimleri değiştirmemiş/ yenilememiş olması da yerinde bir karar olmuş. Kaçıncı defa okuduğunu bilmeyenler eski bir dostla kucaklaşma hissini yaşayacaklardır.
Küçük Prens 71. yılında Can Çocuk etiketiyle çocuklarla, hep çocuk kalanlarla buluşuyor. Çocukları anlayamayan, anlamakta güçlük çeken ve hâlâ Küçük Prens’i okumamış olan yetişkinler de çocukları ile birlikte okusunlar bu kitabı.
Küçük Prens, eskimeyen ve hiç büyümeyen dost. Tekrar merhaba!
KÜÇÜK PRENS, Antoine de Saint-Exupery, Çev.: Tomris Uyar & Cemal Süreya, Can Çocuk Yayınları, 2015.
0 yorum:
Yorum Gönder