
Felsefecilerin ahlak, din ve bireysel özgürlükler üstüne konuşurken, bir yandan da radikal felsefecilerin yeraltından bağırıp babasız çocukların kimseye zararının olmayacağı, zinaya ve enseste tabiatla ilişkisi üzerinden yaklaşarak doğal sayılabileceği, evlilik bağının ruha aykırılığı üstüne, yıkım doğanın kanunudur gibi sarsıcı fikirlerle kafaları karıştırdığı dönemin eğilimlerinden etkilenen Sade da kendine özgü şeklini alır. Apollinaire “Şimdiye dek yeryüzüne gelmiş en özgür zekâ” olarak anar Sade’ı. Kimsenin duymadığı, görmediği için tanımadığı kavramları, gündelik yaşama nüfuz etmişse bile adı konulmamış, dile getirilmeyen kavramları anlatan öyküler, romanlar kaleme alır. O kadar ki Villerteque, Le Journal des Arts’ta yayımlanan eleştirisinde kitabı iğrençlikle yaftalar. Buna karşılık Sade’ın kaleme aldığı savunma metniyse ne yazık ki yayımlanmayacaktır.
Sade erdemin düşmanıdır. Aşkın Suçları’nda yer alan üç öyküde de erdemli olmaya çabalayan kişiler koyar karşımıza Sade. İyilik, kötülük, doğruluk üstüne uzun tiratlarla konuşturur onları. Hatta erdemi basbayağı övdüğünü görürüz. Ancak bu kişilerin hüsranla, aldatılmayla, acılarla, ölümle sona eren trajik hayatlarına okuru tanık ederken, izledikleri yoldan dolayı yerden yere vurarak biraz da alay eder kişileriyle. Böylece okurun dikkatini erdem üstüne çeker. Hatta Beauvoir’a göre öte yandan da kötülüğün tatlarını aşılamaya çalışır.
Kitapta yer alan “Florville ile Courval, ya da Kadercilik” öyküsünü okurken hikâyenin olay örgüsündeki aşırılık günümüz okurunun biraz da yadırgayacağı kadar fazla gelebilir. Yemek yerken de oburdur o, düş gücünü çalıştırırken de. Simone de Beauvoir Sade’ı Yakmalı mı? adlı deneme kitabında yazarın alaycılık ve aşırılığına değinir: “Maurice Heine’in belirttiği gibi kara roman akımının öncüsü olan Sade, inanılmazı, düşcül olanı anlatırken fazla akılcı kalmamaktadır. Kendini düş̧ gücünün aşırılıklarına bıraktığı zamanlarda bir okur olarak ondaki epik sertliğe mi, eğleni havasına mı hayran olmam gerektiğini kestiremiyorum. İşin olağanüstü yanı şurda ki, söz konusu eğleni tutumu Sade’ın sayıklamalarını yıkmayacak bir şekilde gelişiyor. Üstelik güvensizliğimize karşı bu sayıklamaları savunacak kuru bir şiir de sağlıyor ona. İnkârın dehası otağını kurmuştur Sade’da.”
Aşkın Suçları Cemal Süreya’nın şiirsel diliyle Türkçeye çevrilmiş ilk Sade eseridir (1967). Orijinal dildeki baskısında on bir öykü bulunurken, içinden üçü seçilir: ““Florville ile Courval ya da Kadercilik”, “Faxelange ya da Hırsın Zararları”, “Dorgeville ya da Erdemin Suç İşlettiği”. Süreya önsözde Sade’ın anlatım tutukluğu ve tekrarlarına karşın, ilkelliği içinde büyüyen, tatlanan, yakamızı bırakmayan anlatımından söz ediyor.
Kitabın sonunda bulunan iki ayrı deneme de yararlı. Sade “Roman Üstüne Düşünceleri”nde üç soruyu yanıtlıyor. Bu eser türü neden roman adını alıyor? Bunun kaynağını hangi halkta aramalıyız, en ünlüleri hangileridir? Yazma sanatında yetkinliğe ulaşmak için izlenmesi gereken kurallar nelerdir? İkinci denemeyse Iwan Bloch’un “Marquis de Sade’ın Felsefesi”. Iwan Bloch kaybolduğu sanılan Sodom’un 120 Günü’nü bulan, yayımlayan, ayrıca yazarın yaşamı ve felsefesine ilişkin bir de çalışma yapan doktor.
Notos Kitap’tan çıkan Aşkın Suçları’nın sayfalarına serpiştirilmiş İspanyol ressam Goya’nın 1790’larda bakır levhaya kezzapla işleyerek yarattığı çizimlerle karşılaşınca da 18. yüzyıl Avrupası’nın, dolayısıyla insanlığın geçirdiği, hâlâ geçirmekte olduğu karanlık karşısında derin bir iç çekip yazıklanmadan yapamıyoruz. Goya da alegorik çizimleriyle döneminin sanat geleneklerinin kabul etmesi olanaksız yaratıcı özgürlüğünü Los Caprichos serisiyle deneyimlemiş ve temasını, “Sivil bir toplumda sayısız kusur ve ahmaklık bulunabilir. Ortak önyargılar ve yalan tecrübeler, bu ahmaklıkları doğal hale getirebilir,” olarak açıklamıştı.
Sade’ın epigraftaki uyarısı bile tek başına değerli. Suçu resmederken kullandığı fırça darbelerinden okur rahatsız oluyorsa, bu iyiye işaret. Kurtuluşunun yakınlığını müjdeliyor. Eğer aksine yazara lanet ediyorsa, “Bil ki,” diyor Sade, aman dikkat, okuru zavallılıkla suçlayarak, “burada karşılaştığın iflah olmayacak kendi benliğindir,” ve tokadını atıyor.
AŞKIN SUÇLARI, Marquis de Sade, Çeviren: Cemal Süreya, Notos Kitap, 2014.
0 yorum:
Yorum Gönder