Utanmadan İddia Eden bir Mizahçı: Memo Tembelçizer (Can T. YALÇINKAYA)


Türkiye’de yakın dönem mizah dergileri incelendiğinde, Memo Tembelçizer’in kendine has, değişim geçirmekten çekinmeyen çizim tarzıyla ve grotesk görsel ve sözel poetikasıyla, son 25 senenin en kayda değer sanatçılarından biri olduğu, utanmaya mahal olmadan iddia edilebilir.

Çizerliğe amatör olarak 1989 yılında Limon dergisinde başlayan, sonra sırasıyla Pişmiş Kelle, Gırgır ve H.B.R. Maymun dergilerinde çalışan Memo, 1996 yılında, Leman dergisi bünyesinde yayınlanmaya başlayan aylık çizgi roman dergisi L-Manyak ile büyük çıkışını yaptı. L-Manyak’ın bölünmesinin ardından, uzun süredir birlikte çalıştığı arkadaşlarıyla sırasıyla Lombak, Penguen, Fermuar ve halen bir parçası olduğu Uykusuz dergilerinin bünyesinde ya da kurucu kadrosunda yer aldı.

Memo’nun karikatüristliğe başladığı ilk dönemlerden bu yana işlerine bakılacak olursa, belirli öğelerin ve temaların bir süreklilik arz ettiğini görülecektir. 1990’ların başındaki ilk çalışmalarından yakın bir zamana kadar, uçlarda bir cinselliğin, bedensel atıkların ve fonksiyonların, abazanlığın ve “yiğrenmenin” mizahını yaptı, Memo. Edepsiz şiirler ve metinler yazdı. Köklü bir geçmişe sahip grotesk gerçekçi edebiyatın çağdaş Türk edebiyatı içindeki az sayıda temsilcisinden biri olduğunu söylemek abartılı olmaz. Kimi öykülerinde tüm kozmos bokla son buldu ve bokla baştan yaratıldı. Bazen Apuleius’un Altın Eşek’inde olduğu gibi, nasıl bir eşeğe dönüştüğünü tasvir etti, bazen de Kafkaesk bir şekilde, bir sabah uyandığında kendini dev bir penise dönüşmüş olarak buldu. L-Manyak’ın televizyon kanallarında tiksintiyle gösterildiği, yozlaşmış ve apolitik bulunduğu dönemlerde, yaptığı işlerin ne derece politik olduğunun bilincindeydi de aynı zamanda.

Memo’nun 1990’ların başından beri vazgeçmediği bir takıntısı da kendi kendini tipleştirmek oldu. Pişmiş Kelle ve Gırgır dergilerinde, Anılar başlıklı köşesinde kendi çocukluğundan bazı hikâyeleri çizgi roman formatından anlatıyordu. Memo Tembelçizer imzasıysa 1990’da Pişmiş Kelle’de çizmeye başladığı, başrolünde kendisinin yer aldığı bir başka çizgi bant serisinin başlığından yadigâr kaldı. 1996’da katıldığı L-Manyak’ta, senaryolarını önceleri Bülent Üstün’ün, sonra kendisinin yazdığı L-Manyak Şehitleri’ni (2001’de Lombak dergisine geçtiğinde Lombak Şehitleri olarak değişti) çizdi. Şehitler’in ilk hikâyelerinde olay örgüsü Memo ve diğer L-Manyak çizerlerinin dergide çalışırken yaptıkları muhabbetler etrafında dönüyordu ve öykünün sonunda tüm çizerler bir şekilde ölüyordu. Mizah dergileri, dergi sabahlamalarında dönen geyikleri ve çizerlerin marjinal hayatlarını efsaneleştirmeyi severler. Memo ise bu eğilimi biraz daha ikinci plana atarak, daha fantastik evrenlerde, vahşi batı’da, uzayda, taş devrinde vs geçen Şehitler öyküleri çizdi.

L-Manyak ve Lombak’ta belirgin olan grotesk, underground ve punk estetiği etkileri, Memo’nun yoğunlukla kendisini tipleştirmeye devam ettiği, Aşık Memo, Ben Bir Eşşeğim, Dünyanın En İğrenç İnsanı Memo, Rrospu Çocuğu Memo, Zort gibi köşelerinde üst seviyeye ulaşıyordu. 80’lerin ikinci yarısında Limon dergisinde öne çıkan, 90’larda Pişmiş Kelle’de ve sonrasında L-Manyak’ta devam eden bu sert üslup 2000’lerde yerini yavaş yavaş daha naif ve nostaljiden beslenen bir mizah anlayışına bıraktı. Penguen ve Uykusuz dergilerinde halen süregiden bu tavır Memo’nun son dönem işlerine de etki etti. Her ne kadar aralıklarla L-manyak ve Lombak döneminden karakterlerini bu yeni dergilerde de çizdiğini görsek de, 2007 yılından itibaren öne çıkan iki işinin, Utanmadan İddia Ediyorum ve Memo’nun aile hayatını anlattığı Makul Koca Memoşko olduğu söylenebilir.

2007’de Penguen dergisinde başlayan ve daha sonra Uykusuz’da devam eden Utanmadan İddia Ediyorum, Memo’nun daha “uslu” sayılabilecek işleri arasında yer alıyor. Her ne kadar Memo’nun grotesk ve underground tavrı bir nebze devam etse de, dizinin temel mizah unsuru bilimsel söylemin ve komplo teorilerinin hicvedilmesine dayanıyor. Her hikayede, Memo birtakım hipotezler ortaya atıyor ve okuyanlara uçuk gelecek birtakım önermelerle bunları kanıtlamaya girişiyor. Dizide, komedi büyük ölçüde Memo’nun iddialarını öne sürerken takındığı agresif ve ciddi ifadeden doğuyor. Dizi, gündelik hayatta kanıksadığımız kimi davranışların kökenini ilkel dönemlerdeki atalarımızın davranışlarında arıyor. Televizyon izlemenin, “kıpraşımlı ışığa” yani ateşe hipnotize olmuş gibi bakan ilk insanlardan kalıtsal olarak modern insana geçen bir alışkanlık olduğunu, hayatın anlamının armut olduğunu, hepimizin sinek, balık ve bilimum başka hayvanlar olduğumuzu, toplumların bitki olduğunu ve benzeri şeyleri iddia ediyor ve bu iddialarını genellikle kanıtlıyor da!

Haftalık dergi temposunun gerekliliklerinden ötürü, Utanmadan İddia Ediyorum ve Makul Koca Memoşko’da, Memo’nun Şehitler ve Zort gibi köşelerde gösterdiği detaycı çini maharetlerinin izlerini görmek çok mümkün değil. Fakat şunu da söylemek gerekli: daha basit çizgiler kullanarak anlattığı bu hikayeler yine de Memo’nun kendine has görsel üslubunu yansıtıyor. Utanmadan İddia Ediyorum çizgi romanları yakın dönemde çıkmış iki albümde toplu halde bulunabilir.


0 yorum:

Yorum Gönder