"Uzun Kuraklık" ve "Kazı", aynı dünyadan ve dilden doğmuş iki farklı verim. Aynı köyün farklı çiftliklerinde yaşanan iki hikâyeyi anlatıyor gibiler.
Bize uzak ülkelerin edebiyatlarını tanımaya başladıkça farklı ufuklar açılıyor önümüze. Gerek yaşayış, gerek yaşamı algılayış, gerek bu yaşamın içinden akan insan hikâyeleri gerekse de bu insanların yaşamlarına eğilen yapıtlar, aslında tam da edebiyatın üstlenmesi gereken işlev üzerine düşündürüyor okurları. Edebiyat, son kertede, insanın kendisini alımlama sanatı. Bu sanatın gereklerini yansıtan her yapıtın peşinden sonuna kadar gitmek de okurlara düşüyor. Farklı ülkelerden gelen nitelikli yapıtlar ise bu peşe düşüşte okurun tek aracı.
Hemen yukarıdaki cümlelerin kurulmasının nedeni, geçen günlerde yayımlanmış bir kitap olan Uzun Kuraklık – Kazı. Kitap, 1975 doğumlu Galli yazar Cynan Jones'un iki kısa romanını bir araya getiriyor. Hacmen küçük olsa da okuruna kattıklarıyla büyüyen iki kısa roman Uzun Kuraklık ve Kazı. Romanlara geleceğiz. Ancak öncesinde yazardan bahsetmek gerekli biraz. Çünkü Jones'un yazdıkları ilk kez Türkçeye kazandırıldı ve bu iki romanından yola çıkarak o toprakların sesini yansıtan bir yazar olduğunu söylemnek mümkün.
Cynan Jones ülkesinde ve özellikle İngiltere'de kısa romanlarıyla tanınmış bir isim ve bu bağlamda pek çok ödüle değer görülmüş. Bu iki romanı okuyanların da anlayabileceği gibi küçük kasaba yaşantısını çiçeklik ve şarapçılık yaparak devam ettiriyor. Ülkesinin Aberaeron kasabasında yaşıyor. Romanlardan, yazarın özyaşamöyküsüne dair kırıntılar toplamak derdinde değilim elbette bunu söyleyerek. Söylemek istediğim sadece kasabaya ve kırsala dair yaşayışı, betimlemelerle çok net ve detaylı bir biçimde anlatıyor bu iki romanında Jones. Bunda şüphesiz yazarın ülkesinde sürdürdüğü yaşantının da etkisi vardır ancak Cynan Jones'un önemli bir yazar olduğunu söyleyebilmek için daha pek çok neden var elimizde. Bunların başını da yazarın anlattığı atmosferle bütünleşen dili çekiyor.
Kitaptaki iki kısa romandan ilki olan Uzun Kuraklık, ekonomik zorluklar yaşayan bir çiftlikte açıyor kapılarını bize ve kaçan ineğin peşinde geçen bir günü anlatıyor. Buradan bakıldığında eğlenceli bir konu olarak gözükebilir "kaçan inek" başlığı. Her Kurban Bayramı'nda "kaçan dana" haberlerini okuyan bizler için durum böyle ancak Cynan Jones, bu olaydan yola çıkarak derin bir kasvete ve düşünceler selinin içine sürüklüyor okurunu. Düşünün sadece maddi sıkıntılar yaşayan bir köylünün evinden kaçan bir ineğin ne demek olduğunu! İşte böyle bir iç sıkıntısıyla açıyor roman sayfalarını bize. Sonrasında da romanın kahramanı Gareth ineğini ararken onun zihin akışına kapılıyoruz. Öykü diline yakın bir dili var Cynan Jones'un. Ânı genişleten, zihnin kıvrımlarında dolaşan... Buna bağlı olarak Gareth ineğini ararken onun zihnine dalıyor yazar ve kırsalın ıssız topraklarından doğan insan hikâyelerinin yanında farklı bir var oluş sorgulamasına kadar uzanıyor. Doğum, ölüm, yaşam... Bunlar kahramanımızın zihninden akıp gidiyor. Galler kırsalının ıssızlığıyla da üst üste biniyor adeta bu sorgulamalar. Hemen yukarıda bahsettiğim; yazarın, romanın atmosferiyle bütünleşen dilini de duyumsuyoruz Uzun Kuraklık'ta.
Bu kısa romanda Cynan Jones'un uyguladığı bir farklı biçem daha var. Olayları; Gareth, karısı Kate, oğulları Dylan ve kızları Emmy’den oluşan aile bireylerin gözünden teker teker izleterek veriyor Jones. Bu da yaşayışların her gözde nasıl farklı şekillendiğini görebilmek adına oldukça önemli.
Uzun Kuraklık'ın ardından gelen Kazı da yine aynı şekilde kırsalda akıp giden bir roman. Ancak hemen belirtmekte yarar var; Uzun Kuraklık'ın devamı niteliğinde bir hikâye değil. Benzerlikleri aynı topraklardan doğmaları. Kim bilir, belki aynı kitapta toplanmalarının da nedeni budur.
Kazı, yine bir çiftlikte açmaya başlıyor hikâyesini. Ancak bu kez bir aile değil, eşini yakın zaman önce kaybetmiş hüzünlü bir genç adam karşılıyor bizi. Hikâyenin karşı yakasına ise porsukları köpeklerle dövüştürmek için acvlayan "vahşi" bir karakter yerleştirilmiş. Bu karakter yazar tarafından şiddettin hayattaki olağanlığını ve bir yandan eleştirisini yapmak için konumuş romana. Bu bağlamda hikâyenin iki yakası, bu şiddet sarmalıyla bağlanıyor birbirine ve iki farklı uçta görünen roman kahramanları aynı noktada birleşiyor.
Uzun Kuraklık da, Kazı da aynı dünyadan ve dilden doğmuş iki farklı verim. Aynı köyün farklı çiftliklerinde yaşanan iki hikâyeyi anlatıyor gibiler. Ancak düşündürdükleri ve romanın üzerine düşündüğü noktalar farklı elbette.
İkisinin romanın en önemli ortak noktasını ise yazarın anlatım gücü belirliyor.
UZUN KURAKLIK – KAZI, Cynan Jones, Çev.: Kıvanç Güney, Yapı Kredi Yayınları, 2015.
0 yorum:
Yorum Gönder