Türkiye’de matematik, fizik, kimya ve biyoloji gibi temel bilimlere olan ilginin azaldığı ve üniversitelerde bu bölümlerin öğrenci bulamadığı için kapanmayla yüz yüze bırakıldığı bir süreçte “en doğru yol gösterici bilim”e yönelmeye çağrı yapan kitaplardan biri Étienne Klein’in “Dünyayı Değiştiren Fizik Devrimi ve Yedi Büyük Fizikçi adlı yapıtı.
Yaşayan sayılı fizikçilerden ve bilim felsefecilerinden biri olan Étienne Klein’in Türkçede yayımlanan ilk kitabında “Fizik Devrimi”ni görmenin yanı sıra, bilime katkıları büyük, dahası bu devrimi gerçekleştiren fizikçileri yakından tanıma olanağı doğuyor. Bazı devrimlerin yavaş ve kansız olduğunun altını çizen Étienne Klein, 1920’li yıllarda fizik biliminin böyle bir devrimle karşılaştığını vurguluyor. Bu, sadece düşünce dünyasını ilgilendiren barışçı bir devrimdi. Fizikçiler atomların bu küçücük madde parçalarının sıradan şeyler olmadığını anladılar. Tepkileri, bilinen fizik kurallarına uymadığından bunların anlaşılması gerekiyordu. Bu girişim bilimadamlarını kimi zaman acı çekerek, çoğu zaman büyük coşku duyarak, klasik fiziğe kök salmış bazı ilkelerden vazgeçmeye götürdü. İşte o zaman köklü inançlar ilk kez tartışılmaya başladı. Dünya birkaç yıl içinde tanınmaz hale geldi. Fizikçiler yeni bir fizik icat etmek zorunda kaldılar: sonsuz küçük kuantum fiziği.
2000 yıl önce Yunanlıların sezgileriyle keşfettikleri maddelerin atomdan oluştuğu savı metafizik bir soyutlama, boş bir hayal olarak ortalıkta dolaşıp duruyordu. Yüz yıl önce fiziği soyut âlemden somut dünyaya indirmeye girişen bilim insanlarının gerçekleştirdikleri devrim kadar yaşam öyküleri de ilginç.
Fransız bilgin Jean Perin’in ne olduğu belli olmayan bir görüntüyü “Brown hareketi”ni incelemesi ile Einstein’ın kehanetleri doğrulanmakla kalmadı, atomların gerçekliği de kesinlikle kanıtlandı. Atom, fiziğin kavrayabileceği bir nesne oldu. Bölünmez olarak bilinen atom parçalandı. Atomun kendi içinde bir evren olduğu ortaya çıktı. 12 yaşında babasının armağan ettiği bir mikroskopu Hıristiyanlıktaki şarap-ekmek doğmasını deneyden geçirerek “Ekmek et, şarap kan olur mu?” sorularına yanıt aramaya girişen Gamow “burjuva bilimi”, “proleterya bilimi” ayrımı kavgası içinde boğuşan Sovyetlerde bulamadığı desteği yurtdışında aramaya girişti. Az sözle çok şey anlatan, matematiğin güzelliğine tutkun güzeli arayın gerçeği bulursunuz diyen; Antimaddeyi bulan bütün kadınlardan korkan deha Dirac öldüğünde gazeteler tek bir satır yazmadı. 31 yaşında gizemli biçimde kaybolan Sicilyalı Majorana geride bıraktığı notlarla her geçen gün yeniden ilgi odağı olurken, hiçbir iz bırakmadan yitip gitmesinin sis perdesi de aralanamadı. Romancılara, komplo teorileri üretenlere konu oldu.
Fizik alanındaki düşüncelerini 25 yıllık sabırla kanıtlayan ancak duygusal dünyasında kadınlarla olan ilişkileri yüzünden derbeder olan ama Jung’la yolları kesişince psikiyatriye de katkıları olan, Pauli ise ayrı bir dünya. Fizikçiler arasındaki bağları kurup güçlendiren, fizikçileri halkla buluşturan köprüler kuran ama down sendromlu oğlunu vurup intiharı seçen Ehrenfest’i buna zorlayan ölümünden birkaç ay sonra iktidara gelen Nazilerin yükseliş miydi?
Fizikçilerin karşı cinsle olan duygu ve durum ilişkisi hep olumsuz gibi söylense de kadınlardan ilham alanlar da var. “Bir kızı yürekten sevin ve dudağından öpün; zaman duracaktır, o zaman ve mekân da yok olacaktır” diyen kedisi ile ünlü Schrödinger, bir kaçamak sırasında önemli bir denklemi kurdu.
“İçlerindeki pusula, özel eğilimlerin bilimsel güzergâhlarını da derinden etkilediği” diğer fizikçilerle birlikte bilim ve yaşamda yolculuk sunuyor, Étienne Klein’ın yapıtı. Hem de yediden yetmişe herkese seslenerek.
DÜNYAYI DEĞİŞTİREN FİZİK DEVRİMİ VE YEDİ BÜYÜK FİZİKÇİ, Étienne Klein, (Çev.) İsmail Yerguz, Say Yayınları, 2015.
0 yorum:
Yorum Gönder