Bolivya Anayasası: Hukuk, Demokrasi, Özerklik (Soner TORLAK)

Bolivya dendiğinde meraklısının aklına ilk gelen şey, kuşkusuz, Che’nin gerilla mücadelesi verdiği ve hayatını kaybettiği küçük bir Latin Amerika ülkesi olacaktır. Che’nin ölümünden neredeyse tam 40 sonra Bolivya’da Sosyalizme Doğru Hareket Partisi iktidara gelecek, ülke tarihinde ilk defa bir yerli, bir işçi ve bir sosyalist, Evo Morales devlet başkanlığına oturacaktı. Morales’in devlet başkanı olmasının ardından seçilen yeni kurucu meclisin hazırladığı ve 2009 yılındaki referandumla onaylanarak yürürlüğe giren Bolivya Anayasası ise dünya anayasacılık tarihine yapılmış en eşitlikçi ve özgürlükçü anayasalardan biri olarak tarihe geçti bile. Ülkedeki bütün etnik grupları ve yerli topluluklarını, dilleri, kültürleri ve yaşam alanlarıyla birlikte resmen tanıyan bu anayasa, ayrıca bütün stratejik kaynakların kamulaştırılması ve ekolojik-sosyalist bir toplum ideali için de güçlü bir zemin sunuyordu.

Bolivya Anayasası: Hukuk, Demokrasi, Özerklik, her şeyden önce Bolivya Anayasası’nın İspanyolca orijinalinden tam çevirisiyle tarihsel bir belge olma niteliği taşıyor. Kitapta bunun yanı sıra üç temel metnin daha çevirisi mevcut: Halkların Anlaşması İklim Değişikliği ve Doğa Ana Hakları Dünya Halkları Konferansı; Baraj Karşıtı Buluşma Temaca/Meksika Deklarasyonu ve BM Genel Kurulu İnsan hakları Komisyonu’nun Güvenli İçme Suyuna ve Koruyucu Sağlık Hizmetlerine Erişim Hakkı Belgesi. Kitapta ayrıca Bolivya Anayasası’nı, anayasacılık kuramları, uluslararası hukuktaki yeri, uygulamaları ve nihayet, toplumsal mücadelede yarattığı olanaklar açısından ele alan dört kapsamlı makale bulunuyor.

Görünenler ve gerçekler 

Bolivya Anayasası, girişte şu sözlere yer veriyor:
“Geçmişteki sömürücü ve neo-liberal Bolivya devletini terk ediyoruz. Biz, halkın özgür gelişimi ve özgür karar alması amacına bağlı, demokratik, üretken, barışsever ve barışçıl bir Bolivya’yı kapsayan ve bunu açıkça ifade eden, Çoğul Uluslu Komüniter Hukuka dayalı bir Üniter Sosyal Devlet inşa ederek tarihsel bir meydan okumayı üstleniyoruz. Biz kadınlar ve erkekler, Kurucu Meclis yoluyla ve halktan kaynaklanan güç ile ülkenin birliği ve bütünlüğüne yönelik taahhüdümüzü gösterdik. Pachamama’mızın gücü ve Tanrıya olan minnet borcumuz ile halkımızın verdiği vekâletin gereğini yerine getirerek, Bolivya’yı yeniden kuruyoruz. Bu yeni tarihi mümkün kılan şehitlere ve kahraman kuruculara saygı ve minnetle...”
Buraya kadar her şey güzel. Ancak Bolivya Anayasası: Hukuk, Demokrasi, Özerklik, bu anayasanın kazanılmış bir toplumsal devrimin ilan belgesinden ziyade, halen süren mücadelenin uğraklarından biri olduğunu açıkça göstermeyi dert edinmiş makaleler içeriyor. Bizi, Anayasa belgesinde şiirsel bir dille anlatılan hakların, nasıl halen gün be gün sokaklarda fiilen korunması gerektiğinin farkına varmaya davet eden bu makalelerde, Bolivya’da söylemdeki radikal değişimlerle fiilen devam eden sürecin çelişkilerine de dikkat çekiliyor.

Öte yandan Bolivya mevzubahis olduğunda tablonun bu kadar iç karartıcı olmadığını da hemen not düşmek gerekiyor. Özellikle yerlilerin yaşadıkları ata topraklarında çok gelişkin bir özerklik elde ettiklerini ve anayasanın da bunda kritik bir rol oynadığını belirtelim. Çalışma yaşamının her alanında her türlü hukuki zemini sağlanan örgütlenme özgürlüğü açısından da durum bir hayli ümit verici.

Yaratıcı gerilimler (mi?)

Bolivya Anayasası: Hukuk, Demokrasi, Özerklik, toplumsal hareketlerin muazzam desteğiyle ve mücadeleleriyle iktidara gelmiş olan Morales hükümetinin, bahsettiğimiz hareketlerle yaşamaya başladığı ciddi gerilimlere de odaklanan değerlendirmeler içeriyor. Bolivya’da yer yer çatışma seviyesine varan bu gerilimlerin, Latin Amerika’nın sola dönüşünün yumuşak karnı olduğunu da not edelim.

Latin Amerika’daki toplumsal hareketlerin çoğunun, bu anlamda daha önce karşılaşmadıkları ve bir anlamda ezberlerini bozan bir manzarayla yüz yüze geldiğini söylemek mümkün. Kıtadaki on büyük ülkeden sekizinde doğrudan ya da dolaylı biçimde toplumsal mücadeleler sonucunda iktidara gelmiş ve kendilerine “solcu, ilerici, devrimci” diyen hükümetler bulunuyor. Dolayısıyla kendilerini bir muhalefet odağı olarak kurmuş bulunan toplumsal hareketler ve sol partiler, hükümetin yedeğine düşmek gibi bir ihtimalle de karşı karşıya bulunuyorlar.

Eski günlere dönülmemesi ve iktidarın sağa kaptırılmaması üzerinden siyaset yaptıklarında, kendilerini ilerici olarak tarif eden mevcut hükümetlerin eksiklerini ve zaaflarını da görmezden gelmek durumunda kalıyorlar. Bu hükümetlere daha ileri talepler yönünde baskı yapmak adına harekete geçtiklerinde ise hükümetle cepheden savaşamamaları nedeniyle ciddi iç bölünmeler yaşıyorlar. Kaldı ki bu hükümetlerin bulaştıkları yolsuzluklar ya da neden oldukları hak ihlalleri de doğrudan onu iktidara taşımış olan toplumsal hareketlerin meşruiyetine darbe vuruyor.

Bolivya’nın da bu genel manzaradan nasibini fazlasıyla aldığını söylememiz gerekiyor. Bolivya Anayasası’nı kritik hale getiren şey ise toplumsal hareketlerin devlete karşı hak taleplerini artık büyük oranda anayasaya dayandırabilmeleri. Bu anlamda, yeni anayasa öncesinde yasadışı görülerek doğrudan bastırılmaya çalışılan hak taleplerinin, artık kendi anayasal zeminine sahip “yasal” talepler haline gelmesi, Bolivya’da toplumsal mücadelelerin seyrini de değiştiriyor.

Anayasa dersleri

Bolivya Anayasası: Hukuk, Demokrasi, Özerklik kitabı, sadece Bolivya Anayasası’nın tam çevirisini içermesiyle bile arşivlik. Öte yandan kitabın bugün Türkiye’de süregiden yeni anayasa, demokrasi ve özerklik tartışmalarına oldukça önemli bir müdahale olarak görülmesi gerektiğini düşünüyorum. Bolivya Anayasası’nda 30’dan fazla yerel dilin resmi dil olarak tanınması, bugün Türkiye’nin egemenlerinin havsalasının almayacağı bir olguysa da, bir zamanlar Bolivya egemenlerinin de havsalasının almadığını düşünürsek, işin Bolivyalıların yaptığı gibi inatla mücadele etmeye kaldığını anlıyoruz.

Nihayet, Türkiye açısından Bolivya’dan devşirilecek sayısız ders var. Ancak bu kitap vesilesiyle ilk dersimiz, yürütülen yeni anayasa tartışmalarına eşitlikçi ve özgürlükçü bir müdahalenin ancak geniş toplumsal kesimlerin fiili mücadelesiyle yapılabileceğini ve meclis koridorlarında kaybolan hak taleplerinin ancak sokakta telafi edilebileceğini fark etmekten geçiyor sanırım.

BOLİVYA ANAYASASI: HUKUK, DEMOKRASİ, ÖZERKLİK, Editörler: Mahmut Fevzi Özlüer, Ilgın Özkaya Özlüer, Tolga Şirin, Nazım Sinan Odabaşı, Phoenix Yayınevi, 2002.

0 yorum:

Yorum Gönder