Sinemamızın son dönemdeki başarılı, sevilen ödüllü oyuncusu, doktor, senaryo yazarı, BirGün Gazetesi Pazar Eki’ndeki yazılarında ve ilk kitabı “Peri Gazozu”ndaki öykülerle okuru hüzünle sarmalayan, yaşanmışlıkları betimlediği, çarpıcı üslubuyla belleklerimizi sarsan, hafızamızı tazeleyen, okuyanın boğazını düğümleyen, okurun gözlerini istemsizce nemlendiren Ercan Kesal, novella türündeki yeni romanında, politik hiciv kaleme alarak okurunu gülümsetmeyi umuyor.
Uzun zamandır üzerinde çalıştığı, notlarını aldığı kısa romanda yazarın yazı üslubunu bilen nereden hüzün çıkacak diye bekleyen okuru şaşırtacak bir mizahi ton var.
“Nasipse Adayız” da, Devrimci bir gelenekten gelen “başka bir siyaset yapma” heveslisi bir doktorun “iktidar olma” hırsıyla belediye başkanlığına aday gösterilme çabası var. Bir süre sonra tüm çabalarının nafile olduğunu, kazın ayağının hiç de öyle olmadığını fark ediyor. Kendisinden çok daha deneyimli, neredeyse her seçimdeki çalışmalarda ve aday adaylıklarında yerini alan “demirbaş adaylar” olduğunu acı gerçeği ile karşılaşıyor. Seçim öncesi birden bire artan yöre dernekleri yemekleri, kokteylleri, “bilet pazarına dönüşen, aday adaylarının sömürüldüğü bir seçim arifesinde” kaz gelecek yerden tavuğu esirgemeyen adayların parasal rekabeti.
Bütün o ön seçim süreci, aday adaylıkları, delege listeleri gibi aşağıdan yukarıya demokrasi tanımlarının hepsi boş, göstermelik tuhaf bir oyun. Siyaseti meslek gibi yapan insanların sürdürdüğü bir faaliyet olduğunu fark ediyor etmesine ama fark ettiğinde, kahramanımızın geri dönecek cesareti de kalmadığı için, sonunu bildiği bir oyunu oynamaya zorunlu olarak sürdürüyor.
Siyasetin engebeli ve dolambaçlı yollarından geçen kahramanımız Dr. Kemal Güner’in belediye başkanlığı aday adaylığı deneyiminde başından geçenlerin anlatıldığı roman fazlasıyla gerçekçi, hayata, insana, siyasete dokunuyor.
İstanbul’un varoşu diyebileceğimiz yerel kimliklerin, yöre derneklerinin siyasette belirleyici olduğu bir ilçede dayanışmacı, halkını seven, yerelin sorunlarını bilen, hizmet etme idealleri olan, halka dokunan naif bir doktorun seçim sarmalında başından geçenlerin anlatıldığı traji komik bir roman.
Romanı okuyanlar kendi siyasal ve insani yaşam deneyiminden bir parça mutlaka bulacaktır. Romanda geçen bölgeye çok benzer bir yerelde yaşamış, büyümüş ve yerel seçim süreçlerine çokça katılmış biri olarak kitapta kendimden çok şey buldum. Romanda anlatılanlar bir partide yaşanan bir süreç değil. Adaylaştırma sürecinde yaşananlar hemen hemen bütün partilerde benzerlik gösteren bir süreç. Partilerdeki demokratik süreçlerin gerçekçi ve sağlıklı işlemediğini anlatan bir politik hiciv Nasipse Adayız.
Romanda geçen bir bölümde artık aday adaylığı sürecindeki çalışmaları bir meslek gibi sürekli yapan bir adam, Doktor Kemal Güner’e; “Üzülüyorum senin bu hallerine” diyor… “Biz buradayız, gidecek başka yerimiz yok, işimiz bu aslında. Arada senin gibi arkadaşlar gelir, biraz vitrinde dururlar, paralarını harcar ve giderler” diyor. Bu diyalog, tuhaf oyunu göz önüne seriyor.
Mizah, kara mizah, dildeki oyunlar okurken güldürüyor, güldürürken düşündürüyor. 100 yaşını kutladığımız yazı ve mizah ustası Aziz Nesin yaşasa bayrağı seve seve devrederdi Ercan Kesal’a. Senaryo diliyle yazılan romanın çok yakında bir sinema filmine dönüşeceğini ve Ercan Kesal’in bir nefeste okuduğumuz yazılarının bir kaç hafta içinde tekrar BirGün Gazetesi Pazar Eki’nde olacağını buradan müjdeleyelim.
Nasipse Adayız’, yerel ve genel siyasete atılacak herkese “Yeni başlayanlar için bir kılavuz roman” ısrarla önerilir/öneriniz.
NASİPSE ADAYIZ, Ercan Kesal, İletişim, 2015.
0 yorum:
Yorum Gönder