2001 yılında Arjantin'de yaşanan ekonomik çöküş, neoliberalizmin en büyük çöküş alameti olarak kendi kaydını düşerken, 2008'den bu yana küresel ölçekte süreklileşen ekonomik kriz ise, özellikle son yıllarda, kapitalizm cehenneminden kurtulmanın yollarını arayanları "iktisat" üzerine yeniden düşünmeye başlamaya sevk etti. 1950'li yıllarla birlikte Marksist iktisat, bir yandan reel sosyalist rejimlerde fiili ve konjonktürel ekonomi politikalarının, diğer yandan Batı'da akademik yazın alanına hapsedilmesinin basıncıyla büyük ölçüde daraltıldı, güdükleştirildi.
Öte yandan, insani özgürleşmeye dönük sınıf mücadelesinin teorik zeminin örmek adına kapitalist ekonomiyi çözümleyen Marksist iktisadı, tarih, felsefe ve sosyoloji kollarından ayrı tutarak, onu kendine has bir disiplin olarak çerçevelendirmek de mümkün görünmüyor. Ben Fine ve Alfredo Saad-Filho'nun derlediği Marksist İktisat Kılavuzu meseleye tam da buradan yapılan entelektüel bir müdahale sayılabilir. "Marksizm ve ekonomi politiğin, onu hem eleştiren hem de uygulamaya koyanların elinde özensiz bir yeniden inşanın nesnesi olduğu, böylece de özgün içerik ve yöneliminden bir hayli uzaklaştırıldığı görülmektedir." Fine ve Saad-Filho'nun kitabın Giriş bölümünde sarf ettiği bu sözler pek de haksız görünmüyor.
Meseleye bütünlüklü yaklaşmak
Marksist İktisat Kılavuzu'nun temel motivasyonu, Marksizm'in, karşılaşılan her yeni meselede, o meselenin muhatabı olan kuşaklarca yeniden ele alınabilecek ve karşılaşılan yeni dünyayı anlamlandırabilecek bereketli bir teorik zemine sahip olduğunu göstermek. Kitap, bunu yaparken, kendi adıyla da bir kavga sürdürüyor. Şöyle: İktisadı ya da buradaki mesele çerçevesinde Marksist İktisat'ı ayrı bir alan olarak tarif etmenin kendi başına sorunlu olduğu, dünyayı bir bütün olarak anlama çabasının en büyük düşmanının bu türden bir kompartımanlaştırma faaliyeti olduğu sıkça vurgulanıyor kitapta.
"Siyasal olan" ile "iktisadi olan"ın birbirinden ayrılması, Marksizm'in kendisini sıkça karşısında konumlandırmaya çalıştığı liberalizmin temel düsturudur. Dolayısıyla, kendine has bir Marksist İktisat alanı tarifi, ilk bakışta "düşmanın tuzağına düşmek" olarak görülebilir. Bu, kısmen doğrudur da. Marksizm'in temel eseri Kapital'in kapitalist sistemin işleyiş biçimini açıklayabilmek adına böyle bir metodolojik tercihte bulunması, istemeden de olsa sonrasında bu türden bir ayrıma gidilmesine yol açmış olabilir.
Marksizm'in "ekonomik indirgemeci olduğu" eleştirisi, kadim bir eleştiridir. Bu eleştirinin temele savı, kabaca, Marksizm'in bütün toplumsal süreçleri "yapı"ya gömülü olan ekonomik ilişkiler üzerinden açıkladığı ve özellikle toplumsal alandaki ekonomiden görece özerk ya da bağımsız sayılabilecek ilişki biçimlerini kendi özgünlükleri dahilinde anlamlandırma konusunda yetersiz kaldığıdır. Bu cephenin kendi içinde en tutarlı ve bütünlüklü düşünürünün Weber olduğu söylenebilir. Weber'in kavramsal cephaneliği büyük oranda Marksizm'e karşı düzenlenmiştir. Ancak Weber, Marksizm'in temelinde yer alan sınıf kategorisini tamamen ekonomik bir kategoriye, salt bir "piyasa konumu"na indirgeyerek aslında benzer bir tuzağa tersinden düşecekti.
Bugünü yanıtlamak
Marksist İktisat Kılavuzu, temel kategorilerin yanında "Ekoloji ve Çevre", "Feminist İktisat", "Irk", Sosyalizm, Komünizm ve Devrim", "Coğrafya", "Antropoloji" gibi pek çok yeni başlığa da yer ayırarak, Marksist İktisat'ın disiplinler-aşırı niteliğini yeniden vurgulamayı da hedefliyor. Kitap, bir yandan kapitalist üretim ilişkilerinin toplumsal ilişkiler dahilinde nasıl emildiğini göstermek üzere Marksist İktisat'ı Marksizm'in bütüncül çerçevesine içine yerleştirmeye çalışırken, öte yandan ise kriz teorisi, bağımlılık teorisi, sermaye birikimi, sömürü ve artık değer, emek değer kuramı gibi temel başlıklara dönük yaratıcı okumalarda bulunuyor.
Bu anlamda, Marksist İktisat'a, sınıf, cinsiyet ve toplumsal cinsiyet arasındaki ilişkiler, hane halkı içerisinde üretim, yeniden üretim ve işbirlikçi çatışma arasındaki bağlantılar, ücretli emek ile ücretsiz emek asındaki ilişki ve emeğin esnekleşmesi tartışmaları üzerinden güncel ve güçlü bir aşı da vuruluyor. Yine özellikle son yıllardaki Marksist bir ekolojinin mümkünlüğü tartışmasına katkı olacak ve Marksizm'in doğayı insanın sömürüsünün nesnesi olarak kodladığı suçlamasını boşa düşüren biçimde, çağdaş bir Marksist ekolojik iktisat üzerine düşünülüyor.
Öte yandan, kapitalist sistemin kadim sömürü mekanizmasının ekonomik, toplumsal, siyasal, teknolojik vb. pek çok açıdan daha karmaşıklaştığı ve yeni mücadele alanlarının ortaya çıktığı bugünün dünyasının meselelerine yanıt üretme iddiası, Marksist İktisat Kılavuzu'nun temel kategoriler ile yeni tartışma eksenlerini özgün biçimde bir araya getirmesiyle geçerli bir kuramsal ve kavramsal çerçeve de kazanıyor.
Bugün, Şili'de halkçı Allende hükümetinin faşist General Pinochet tarafından Amerikan emperyalizminin doğrudan teşviki ve katkısıyla düzenlediği askeri darbenin ardından ilk defa uygulanmaya başlanan ve Avro-Amerikan dünyada Reagan-Thatcher hükümetleri, bu topraklarda ise Özal kılığında temeli atılan neoliberal sermaye birikim rejimine karşı her cepheden yanıt üretebilmek adına, Marksist İktisat Kılavuzu, bizimle "mevzu"yu hemen her yönüyle tartışmanın peşine düşüyor.
Nihayet şunu söylemek lazım: Marksist İktisat Kılavuzu'nun derdi, diğer kuramlarla hesaplaşarak Marksizm'in itibarını arttırmak değil, Marksizm'i bugünün gerçekleriyle yeniden sınayarak bu gerçeklere yanıt üretip üretemediğini tartışmaya açmak. Son yirmi yılda Marksizm referansıyla birlikte yeni kavramsal ve kuramsal araçlarla dünyayı anlamaya ve değiştirmeye çalışan pek çok çalışmanın olduğu düşünüldüğünde, kitabın açmayı murat ettiği bu tartışma, dünyanın başka türlü dönmesi gerektiğine inanan herkes açısından verimli sonuçlara yol açacak gibi görünüyor.
**
MARKSİST İKTİSAT KLAVUZU, Ben Fine, Alfredo Saad-Filho, Çev.: İbrahim Yıldız, 2015.
0 yorum:
Yorum Gönder