“Bütün Yapıtları” Kitabıyla Öldürülmek (Emre ÜTÜKLER)

Gittikçe ticarileşen kitap endüstrisinin olumsuz etkileri edebiyatımızın her alanında kendini gösteriyor. Varlığımızın en önemli aşı kitaplar bozuluyor önce, sonra her şey. Kitapçı dükkanlarında görülüyor kıtlık ilkin, sonra her yerde. Bu kıtlıktan en az etkilenen tür, diğerlerine göre daha ticari bir tür olan roman. Öykü, deneme ve inceleme kitaplarında etkisi önemli derecede hissedilen bu kıtlıktan en çok etkilenen ise şiir kitapları. Ne yazık ki sayıları bir düzineyi geçmeyen yayınevi tarafından basılmaya devam eden şiir kitapları, bu yayınevlerinin önemli bir kısmı tarafından ikinci defa basılmıyor. Kayboluyor. Oysa bizlere Yûnus, Şeyh Galip ve Homeros’u armağan eden Anadolu topraklarında şiir tükenmeyecektir. Şair’in sözcükleriyle söylersem: Eski suç ortağımız olan ne işledik ise onunla işlediğimiz Şiir’e dadanan bu çağı sevmedim.

Güncel edebiyatın nabzı dergilerde atıyor. Dergilerde atmaya da devam edecek! Fakat dergilere verdiğimiz önem giderek azalmakta. Bu yüzden de dergiler aracılığıyla günümüz edebiyatı daha az kişiye ulaşıyor, böyle olunca da günün edebiyatı ancak seneler sonra yakalanabiliyor. Oysa 40’lı ve 50’li yıllarda dergi ve gazeteler daha çok kişiye ulaşıyor, şiirleri ve öyküleri de daha geniş bir kesime ulaştırıyorlardı. Hatta bazı romanlar bile bu kadar geniş bir kitleye ulaşmalarını dergilerde ve gazetelerde tefrika edilmelerine borçluydu o yıllarda. Hiç kitap yayınlamadığı halde okuruna ulaşabilen Yahya Kemalli yıllarda kitaplar, dergiler ve gazeteler el ele yürüyordu. Dergilerin bu denli tesirli olduğu bu yılların ardından şiirler ve öyküler, okurların önemli bir kısmına kitaplar aracılığıyla ulaşmaya başladı. Okurların dergiler sayesinde şairler ve öykücülerle tanışıp ardından da onların kitaplarını takip ettikleri yılların ardından okurlar bu yıllarda yazarları ilk olarak kitapları aracılığıyla tanıyor, ardından da onların bir parçası oldukları dergileri takip etmeye başlıyorlardı. Onların da ardından gelen bizlerin ise şair ile ya da öykücü ile tanışmaları ne kitaplarla ne de dergilerle oldu. “Toplu Şiirler” ve “Toplu Öyküleri” kitaplarıyla oldu onlarla tanışmamız. Bu tüketim çağında da, bu tanışma, bizlerin, derin olan şiir ve öyküyü roman gibi kolay tüketilir olarak algılamamıza sebep oldu. Bir roman hacminde olan bu kitaplardaki eserlerin tümünü bir roman süresinde okuyor, o eserlerin derinine inemiyorduk. Beğenilere yön veren popülizm karşısında yıkılıyor, sadece en beğenilen eserlerini okuyorduk sanatçıların. En popüler şiirleri ve öyküleri bir arada barındırdığı için de “Toplu Şiirler”, “Toplu Öyküler” kitaplarına şükrediyorduk. Tek bir şiir kitabındaki şiirlerin sırasını, düzenini, harmonisini, temasını hiç ama hiç önemsemiyorduk. Bizden sonraki kuşağı ise şiir ve öykü ile tanıştıran internet ve sosyal medya oldu yazık ki… Bu kuşak deneme ve incelemeyle ise henüz tanışamadı…

“Bütün Yapıtları”, kitaplar için hem tekrardan gün yüzüne çıkmak, hem de hapsolmak demek. Gereken ilgiyi göremediği için basılmayan öykü, şiir, oyun, deneme ve eleştiri kitapları tekrardan gün yüzüne çıkıyor; fakat “Bütün Yapıtları” tek bir ciltte toplanan yazarın yeni kitabı da ilk ya da ikinci baskısının ardından hemen “Bütün Yapıtları” kitabının içine hapsediliyor. Bu kitaplar bir anlamda içerdiği kitapların tek başlarına var olmalarını engelliyor. Edebiyata gönül veren görece ilkeli yayıncılar, bu kitapları basarak hem ticari kaygılarla baş ettiklerini hem de eserlerin göz önünde bulunmalarını sağladıklarını düşünüyor ve vicdanlarını rahatlatıyorlar. Oysa ürettiği tüm eserleri bir “Bütün Yapıtları” kitabının hacmine sahip olmadığı için unutuluşa terk edilen usta kalemleri var edebiyatımızın. Onlara hak ettikleri ilginin bir kısmını verebilecek tek şey ne yazık ki ölüm! Anca öldükleri zaman kitapları tekrardan basılacak onların. Çok sayıda eser üretmesine rağmen kitapları basılmayan edebiyatımızın çınarlarının da kitaplarının tek bir ciltte toplanması, yazarın vefat etmesinin ardından gerçekleşiyor. Ölüm, yazarlar için kitaplıklarının dağılması demek oluyor, kitaplarının ise tek bir ciltte toplanması. Günümüzde yazarlarımız kitaplar(ın)da bile ölemiyor. Yazarları tek bir kitapta, tek bir ciltte, tek bir kalemde öldürüyoruz.

“O şimdi kitaplarda
Bir çizgilik yerde hapis,
Hâlâ mı yaşıyor, korunamaz ki,
Öldürebilirsiniz.”
Behçet Necatigil


Daha da kötüsü oluyor. Ölümlerinin ardından “Bütün Eserleri”nin biyografi kısmındaki parantezi kapattığımız yazarlarımızın kitapları, ilgi görmediği için kitapçı raflarından siliniyor ve bir edebiyat arkeoloğu yayıncı tarafından gün yüzüne çıkarılmayı bekliyor. Ne yazık ki öykümüzün yüz akları Zeyyat Selimoğlu ve Feyyaz Kayacan’ın “Tüm Öyküleri”ne bile ulaşmak mümkün değil. 75 senesini şiire adamış İlhan Berk’in , şiirimizin en özgün isimlerinden Asaf Hâlet Çelebi’nin bırakın tek tek şiir kitaplarını “Toplu Şiirleri”ne bile ulaşmaya çalıştığımızda aynı yanıtla karşılaşıyoruz. “Baskısı Yok!”
Edebiyata 30 yıldan fazla emek vermiş yaşayan çınarlarımıza gereken ilgiyi göstermek, onlara karşı vefa borcumuzu ödemek için yapıtlarını tek ciltte topluyoruz. Önceden de belirttiğim gibi bu isimler yeni kitap çıkardıklarında o kitapları da bir iki baskının ardından “Bütün Yapıtları”nın içine atıyor, o kitapların tek tek kitaplar olarak var olmalarına izin vermiyoruz. Ne acıdır ki, 60’ı aşkın yıldır şiir yazan Gülten Akın ve Hilmi Yavuz’un son şiir kitaplarından bir önceki şiir kitaplarına ne sahaflarda ne de kitapçılarda rastlayabiliyoruz. Hilmi Yavuz’un üç bölümden oluşan bu kitabının bölümlerinin isimlerine atıfla soruyorum: Şiir kaybolur mu? Şiir gayb-olur mu? Sorumu Gülten Akın’ın bahsettiğim kitabı yanıtlıyor: Kuş Uçsa Gölge Kalır. Şiirin o kendine özgü muhalefeti ile uğraşmak hiç de kolay değil. Bu boğucu dünyada soluklanalım diye bize gölgesini sunan Gülten Akın şiiri, Anadolu’da kuşlar var olduğu sürece uçacaktır. Çok aradığım bu kitaptaki bir şiiri kitabı arama çabamla ilişkilendiriyorum:

yakınımda çok yakınımda
sesine konan kuşları duyuyorum
dokunamadıkça varsın, ordasın
elimi uzatsam yok olacaksın

sılamsın

Şairin “Toplu Şiirler” kitaplarına almayı unuttukları bu kitap ne yazık ki okurlara ulaşamıyor. Daha da vahimi artık Gülten Akın’ın “Toplu Şiirleri” bile basılmıyor. Tıpkı yaşarken eserlerini hatta “Toplu Eserleri”ni dahi bulamadığımız Güven Turan, Cevat Çapan, Gültekin Emre gibi…  Suçlularından çok şairleri ve yazarları yargılanan ülkemizde onların yakılarak bile yok edilemediği anlaşılmıştır. Şimdi ise biz okurlar yargılanıyoruz. Büyük usta Oktay Akbal’a minnetle söylüyorum: Suçumuz okur olmak!


0 yorum:

Yorum Gönder