Edebiyat tükenir mi? Ya kitaplar? Elbette hayır! Hiçbir iktidar tüketip yok edemeyecektir edebiyatı ve kitapları. Büyük diktatörlerin bile yok edemediği kitapları; günümüzün iktidarları ticaret, teknoloji ve sermaye de yok edemeyecektir. Tüketim çılgını bizler, “insanı” tüketiyoruz çok-satarlarla. Kitaplar ise binlerce yıl sonrasına bile seslenebiliyor; yakılsalar, yerin yedi kat dibine gömülseler, hatta yok edilseler bile… Kitaplar bizlere muhtaç olmasalar da bizler varlığımızı anlamlandırabilmek için kitaplara muhtacız; fakat bu “çok çiğ çağ”da varlık içinde yokluktur yaşadığımız. Her sene basılan kitapların niceliği artarken niteliği azalıyor. Bu sebeple de seçici davranmak durumunda kalıyoruz, en önemli rehberimizse kitaplar… Kitapların yol göstericiliğinde yürüdüğümüz bu yolda yeni duraklara ulaşıyor, yepyeni güzergahlar çiziyoruz varlığımıza. Fakat o da ne! Kitaplardan edindiğimiz bilgilere göre bizde yeni ufuklar açabileceğini düşündüğümüz kimi kitaplara ulaşamıyoruz. Aldığımız yanıt kitapçılarda isek “Baskısı yok!” , kitap marketlerde isek “Tükendi!” oluyor.
“Beni bana gösterecek lambamdı, almışlar.”
Ülkemizde nitelikli eserler çok az adet basılır; hatta birkaç istisna dışında kitabın basım adediyle niteliği arasında ters orantı kurmak bile mümkündür. Bu eserler nadiren birden fazla baskı yaparken senelerce tükenmeyen ilk baskılarının ardından bir daha basılmayanları çoğunluktadır. Okur bu kitaplara sadece sahaflarda ulaşabilir. “Baskısı Yok!” ve “Nadir” ibarelerine sahip bu kitaplar da artık marketlere dönmüş sahaflarda fahiş fiyatlara satılır. Böylelikle okur ile eser arasına bir de maddiyat perdesi çekilir. Bizler ilk kitap okumaya başladığımız günlerde başlayan, üniversite yıllarında ise katlanarak devam eden bu acımızın ağıdını yakmaya çalıştık bu dosyada. Bu kayboluşla birlikte bir yandan eldeki kitaplarımıza daha candan sarılırken bir yandan da kaybolan kitaplarla birlikte sözlerimizin de yiteceğinden çekinip o kitaplarla ilgili sözler söylemek istedik. Kanayan yaramızın nedenlerini ortaya koymaya çabaladık. Yapıcı eleştirileriyle edebiyatımıza yön veren, pek çok yazarı edebiyatımıza kazandırıp biz okurların ufkunu açan Fethi Naci ve Memet Fuat’ın çoğu kitabının basılmadığı bu çölde bizler baskısı olmayan kimi kitapların edebiyatımız için ne kadar önemli olduğunu sizlere aktarmaya çalıştık. Yazılarımızda sitemler, hayal kırıklıkları ve hüzünler iç içe geçti. Bir yandan sevdiğimiz kitapların edebiyatımız için ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalıştığımız için mutluluk duyarken, diğer yandan o yazarlarımızın ve eserlerinin hak ettikleri yazıları yazamayacak olmanın telaşıyla hüzünlendik. Bulup okuyamadığımız kitapların hayalini okuduk, arayışlarımız sırasında kendimize kardeşler edindik. Kitapları aradığımız dönemleri de kitaplardan ayıramaz hale geldiğimiz için arayış maceralarımızdan da söz ettik. Değerli ve baskısı olmayan çok fazla kitabımız olduğu için seçim yapmakta zorlanıp tüm sorumlulara sitem ederken hakkında yazamadığımız eserler için de kendimize sitem ediyor, ismini yerimiz yetmediği için anmadığımız tüm yazarlarımız ve eserlerimizden özür diliyoruz.
0 yorum:
Yorum Gönder