La Tierra Esta La Notre* (Başak BAYSALLI)

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından 1950’lerde Amerika’da tüketimin yüceltilmeye başlandığı bir dönemde yaratılan değerlere karşı çıkan Jack Kerouac, Allen Ginsberg, William S. Burroughs ve Neal Cassady başta olmak üzere bir grup insan bu değerleri hiçe sayıp sürüden ayrılarak engel olunamayacak bir karşı kültür hareketinin, bir gençlik isyanının öncülüğünü üstlenirler. Beat Kuşağı olarak adlandırılan bir kuşağın oluşumunda önemli bir rol oynarlar.

Beat Kuşağı’nın en önemli temsilcisi Jack Kerouac, 1957 yılında yazdığı Yolda adlı kitabıyla Amerika’da yaratılmaya çalışılan siyasi, toplumsal ve ekonomik değerlere başkaldırıda bulunur. Yarı otobiyografik kabul edilen bu romanda Kerouac, ülkeyi baştan başa dolaşarak üç hafta gibi kısa bir sürede kitabı tamamlar. Kitabın en dikkat çekici özelliği yazım aşamasında Kerouac’ın olayları aynı hızda, aynı ritimle, aynı heyecanla ve aynen yaşandığı, o anda hissedildiği gibi kâğıt üzerine aktarmasıdır. Bunu sağlayabilmek için daktilosunda tek bir rulo kullanır, cümleleri nokta yerine çizgi koyarak bitirir, noktalama işareti ve paragraf kullanmaz, hiç ara vermez. Kelimeleri art arda sıralarken kelimelerin anlamlarına olduğu kadar aralarındaki ses uyumuna da önem verir. Üç hafta boyunca hiç ara vermeksizin amfetamin ve kahveyle uyanık kalarak doğaçlama ile hızlı ve ritmik bir eser ortaya çıkarır. Tıpkı yolda olma hali gibi.

Yazarın Yalnız Gezgin adlı kitabı ise geçtiğimiz aylarda Funda Uncu çevirisiyle Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlandı. “Kötü bir niyetim yok. Sadece başka bir dünyaya gitmek istiyorum ben.” diyen Jack Kerouac’ın bu ilk otobiyografik eseri, yazarın Kaliforniya’da demiryolu işçiliği, gemilerde kamarotluk, Cascade Dağı’nda yangın gözcülüğü yaparak yollarda geçirdiği bir zaman diliminden söz eder. Amerika’dan Meksika’ya, oradan Fas’a, Fransa’ya ve İngiltere’ye uzanan bu yolculukta şehirlerin, dağların, okyanusların arasında dolaşırken ona eşlik eden işçilik, meteliksizlik, alkol, yazarlık, yollarda karşılaştığı insanlar, yalnızlık, ama en çok da özgürlük olur. Kerouac, yaşadıklarını anlatırken Yolda adlı eserinde olduğu gibi yine “spontan düzyazı” tekniğini kullanır. Karakterlerin düşüncelerini, hissettiklerini, yorgunluklarını, kafa karışıklıklarını, beklentilerini ve hayal kırıklıklarını olduğu gibi yansıtmak ister. Bu arayış, anlatım biçimine; metnin kesintisiz bir biçimde ilerlemesi, noktalama işaretlerinin bilinçli olarak reddedilmesi, çağrışımlar, zaman kırılmaları, iç konuşmalar, bilinç akışı ve düşüncenin doğrudan metne aktarılabilmesi için dilbilgisi kurallarının ihlali şeklinde yansır.

“Gemiye binmek için Staten Adası’ndan kahrolası Pedro’ya 5.000 kilometrelik yol yapmamın sebebi sadece gemiye binip dünyayı görmek, Swettenham Rıhtımı’nda güzel zaman geçirmek, Bombay’da kız tavlamak, pis Karaçi’deki uyurları ve neyzenleri bulmak, Kahire’deki Kazbah’ta kendi devrimimi başlatmak ve bunu Marsilya’dan öteki tarafa doğru yaymak değildi, sebebi sensin, eskiden yaptığımız şeyler…” sözleriyle yola çıkış nedenini dile getirir Kerouac. Yalnızca seyir halinde dolaşmak ve yerleşik düzene başkaldırıyor olmak onun yollara düşmesi için yeterli bir sebeptir. Bu yolculukta farklı coğrafyalarda gezerken aylaklığı da sorgular: “Chaplin’in aylağı nerede? Ya İlahi Komedya’daki aylak? Vergilius da bir aylaktı, hem de önde gideni… Aylak, çocukların dünyasına girer (tıpkı Bruegel’in bir tablosunda resimlediği banyo küvetini andıran, bir kasabadan geçen ve çocukların gülerek, köpeklerin havlayarak seyrettiği iriyarı aylak, Fareli Köyün Kavalcısı gibi) ama artık yetişkinlerin dünyasında yaşıyoruz, çocuklarınkinde değil… Bugünün aylakları saklanmak zorunda; herkes televizyonda kahraman polisleri izler oldu.” Ve özgün aylaklık düşünü Dwight Goddard’ın Budist İncil adlı kitabındaki şu dizelerle dile getirir:

Ah ender yaşanan şu küçük an için
Mutlulukla feda edebilirdim binlerce altın parçasını!
Başımda bir şapka, sırtımda heybe,
Eşyalarım, serinleten meltem ve dolunay.

Yalnız Gezgin, bir gezi günlüğünü andıran sekiz hikâyeden oluşuyor. Yazar; evreni, dünyayı, yolculukları, gerçekleri, yaşamı, deneyimleri, sessizliği, Tanrı’yı, ölümü, tembelliği, koşturmacayı, doğanın tüm hallerini ve yoluna çıkan her şeyi anlatıyor. Başka bir dünyanın kurulabileceğine dair umudu içinde taşıyarak kendini yaşamın ritmine bırakıyor. Ve dünyanın bize ait olduğunu vurguluyor. 

* Dünya Bizimdir

Yalnız Gezgin, Jack Kerouac, Çeviren: Funda Uncu, Ayrıntı Yayınları, 2013

0 yorum:

Yorum Gönder