Tektipleştirmeye Karşı Heretik Okumalar (Ercan GEÇGİN)

Kullanım değeri olan hemen her şeyin metaya dönüştürüldüğü, ürünlerin değişim değerleriyle tartıldığı bir piyasa toplumda yaşıyoruz. Her ilişki biçiminin metalarla kurulan ilişki biçimine göre anlamlandırıldığı yaygın yabancılaşmadır söz konusu olan. Bir arada yaşamanın yegane ölçüsünün piyasa olarak görüldüğü ve toplumun buna inandırıldığı bu kurgusal ve ütopik dünyanın doğallaştırılması bir inanç biçimini de beraberinde getiriyor aslında. Öyle ki kimi dindarlar bile dinin rolünün piyasa tarafından çalınmış olmasına itiraz edebiliyor artık. Toplumsal harcın piyasa ilişkileriyle yoğrulduğu bu “ütopik dünya”nın görünüşte çok renkli, çok seçenekli ama özünde tektipleştirici ve tek seçeneğe muhtaç edici genel mantığı fikri üretim ve tüketim ilişkilerinde de karşılık buluyor ne yazık ki.

Yeni kurulan Heretik Yayıncılık da piyasa toplumunun metalaştırıcı etkisine kendi cephesinden itiraz etmenin yollarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Bilindiği gibi “heretik”, feodal toplumdaki egemen dindarlığın kabul etmediği, dışladığı, sapkın veya zındık olarak etiketlediği mezhepleri ve öğretileri işaret etmek için kullanılıyor(du). Ancak piyasa ilişkileri skolastikleşip dinin tüm işlevlerinin yerini almaya başladıkça haliyle bu piyasacı mantığa itiraz edenler de yeni “sapkıncı” öğretileriyle etiketlenenler oluyor. Akademiden edebiyata kadar fikri üretim sistemindeki piyasacı mantığın yaygınlığı o kadar derindir ki artık, buna itiraz edenler bile benzer bir karşı mantığa hapsolabiliyor. İşte Heretik, ister tahakküm ilişkisinde isterse tahakküme karşı direniş ilişkisinde olsun, tüm mantıkların farkındalığından dem vuruyor ve bu yönde bir tefekkürün inşa edilmesi gerektiği düşüncesinden hareket ediyor. Bunu, kendi çapını aşan boyutta büyük laflar ederek değil de konumlanmış olduğu kendi alanında yavaş ama sağlam adımlarla yapmaya çalışıyor; özellikle de sosyal bilimler alanında.

Heretik Yayınlar

Bugüne kadar 7 eser çıkartmış olan yayınevi, sosyal bilimlerde ve özel olarak da sosyoloji alanında önemli isimler olan P. Bourdieu, E. Goffman ve H. S. Becker’ın eserlerini Türkçeye kazandırmayı amaçlıyor. Ancak bunu, fikri mümessilliği yeniden üretme bağlamında yapma niyetinde olmadığını da özellikle vurguluyor. Amaç, batıda üretilen kavramları birebir alıp buraya uyarlayarak sözüm ona bilim yapmak değil, o kavramlara nasıl ulaşıldığını göstermek ve bu kavramların sadece bilginin üretimi için nasıl “araç” olarak kullanılabileceğini ya da kullanılamayacağını tartışabilmektir. Dolayısıyla refleksif düşünceyle bakabilmeyi kendine rehber kılıyor yayınevi. Zira önemli olan, Levent Ünsaldı’nın Türkçe söylediği (yayınevi ‘çeviri’ yerine ‘söyleme’yi tercih ediyor) Bourdieu’nün “Seçilmiş Metinler” eserinin takdiminde yine Bourdieu’den alıntılayarak dile getirmiş olduğu gibi, bir düşünürle hem beraber hem de ona karşı düşünülebilmek (Marx ile Marx’a karşı veyahut yeri geldiğinde Bourdieu ile Bourdieu’ye karşı), yani yaratıcı alternatifler inşa etmektir.

Bourdieu’nün bir diğer eseri olan “Bilimin Toplumsal Kullanımları” da bu minvalde bilimsel alanın kendine has özelliklerinden hareket ederek ne tür bilimsel sermayelerin oluştuğuna dikkati çekiyor. Bilimsel alanın morfolojisine soyunan Bourdieu’nün bu çabasının bir benzerini Türkiye’nin bilimsel alanı için yapmaya kalkıştığımızda ise karşımıza bambaşka bir manzara çıkıyor. Memleketin bilim pratiğini Bourdieu’nün kavramlarıyla irdelemeye çalıştığımızda bunların bir yere kadar araç işlevini yerine getirdiğini ancak bize özgü önemli noktalarda yetersiz kaldıklarını kitabın takdim kısmında uzun soluklu dile getiren Ünsaldı, bu nevi çabanın davetini de yapıyor. Benim de Türkiye kısmıyla katkıda bulunduğum “Sosyoloji Tarihi kitabı” ise sosyoloji özelinde batı ile bir karşılaştırma imkânı sunuyor.

Eleştirinin, sıra dışı bakışın, sistemleştirilmiş ilişkilerin veya dinselleştirilmiş düşünce şekillerinin “çatlaklarından” soluk alarak ve bu çatlaklara nüfuz ederek gelişebilecektir. Bu, bir anlamda görünmeyenin veya aşina olunanın da tüm mantığıyla ifşa edilmesidir. Sözgelimi Becker’ın “Sosyal Bilimlerde Yazma Çilesi”, sosyal bilimcilerin sıklıkla karşılaştıkları zorluklardan olan tez veya makale yazım sıkıntısından hareketle yazın hayatının mutfağına giriyor ve yazım alanının sosyolojisini tekil örneklerle sergilemeye çalışıyor. Yazmanın bir soysal organizasyon ilişkisi olduğunu örneklerle ve uygulamalı şekilde vermeye çalışan Becker, Türkiye’de bu güçlüğü yaşayan genç bilim insanlarına ufuk açıcı ve kolaylaştırıcı fikirler veriyor. Keza Becker’ın klasikleşmiş eseri “Hariciler (Outsider)” de “sapkınlığın” iktidar ilişkilerinde nasıl anlam kazandığını sosyal alanın yeraltı dünyasına, çatlaklarına inerek ortaya koymaya çalışıyor.

SEÇİLMİŞ METİNLER, Pierre Bourdieu, Türkçe Söyleyen: Levent Ünsaldı, Heretik Yayınları, 2013.

HARİCİLER, Howard S. Becker, Türkçe Söyleyen: Şerife Geniş-Levent Ünsaldı, Heretik Yayınları, 2013.

EĞLENDİREREK HÜKMETMEK, Taarruz, Türkçe Söyleyen: Yavuz Polat, Heretik Yayınları, 2013.

0 yorum:

Yorum Gönder