Cemal Süreya, Yayın Hayatı ve Papirüs (Burak ABATAY)

- Kaç dergi çıkardınız bugüne kadar?

- 17 Dergi batırdım. İşte Papirüs, üç kez batırdım. Türkiye Yazıları Dergisi’nin kurucusu ve yazı kurulu başkanıydım. İkinci sayıdan sonra ayrıldım. Sonra Maliye Yazıları Dergisi’ni kurduk. İkinci sayıda onlar beni tasfiye ettiler. Türk Dili Kurumu Dergisi’nin yazı kurulundaydım. Şaka bir yana ben yalnızca kendi çıkardığım dergilerin batmasından sorumluyum herhalde. (Güvercin Curnatası)

İkinci Yeni’nin ağır toplarından Cemal Süreya’nın kendi edebiyat âleminde en çok ehemmiyet gösterdiği konulardan birisi de muhakkak ki çıkarmış olduğu ya da yayımlanmasında görev aldığı dergilerdir. Ve bu dergilerin içerisinde de en önemli olanı da hiç şüphe yok ki, çıkarabilmek adına evinin eşyalarını sattığı iddia edilen Papirüs’tür. Papirüs’e geçmeden evvel Cemal Süreya’nın edebiyat hayatına ele almak gerektiğine inanıyorum.

Uzun yıllar okuma eylemiyle sürüklendiği ve şiirini bizlere geç tanıttığı fikrinde olan şair ilk olarak ilkokul yıllarında dini kitaplar ile Hz. Ali cenkleri ile haşır neşirdir. Aynı yıllarda Bilecik İlkokulu’nda iken ilk dergi çalışmaları için kolları sıvayacaktır. Dostoyevski hayranlığının oluşumu da bu yıllara denk gelir. Bu okumaların sonunda bir netice olarak da Ahmet Muhip Dıranas’ı ve onun “Kar” şiirini keşfedecektir. Kar şiiriyle birlikte de şiire doğru açtığı yelken, bu şiiri binlerce kez okuma ve hatta eşin dostun defterine okumaları için yazmasına sebep olacaktır. Şiirden etkilenişi ortaokul arkadaşı olan ve yıllar sonra evleneceği Seniha Nemli’ye yazdığı şiirlerle farklı bir boyut kazanacaktır. (Perinçek- Duruel 1995: 55)

Cemal Süreya’nın yayımladığı ilk şiiri “Şarkısı Beyaz”dır. 8 Ocak 1953’te Mülkiye dergisinin 11. sayısında çıkar. Bu şiirin yayımlanış öyküsünü şöyle anlatır:

“Herkes bende çok şiir olduğu sanısındaydı. Oysa ben umudumu, bitireceğim tek ve ilk şiire bağlamıştım. Bir tane kotarsam, ardı gelir, diyordum. Sonunda dayanamadım, üstelemeler karşısında, eksik bir çalışmamı bu kez hızlı bir elden geçirme işleminden sonra Mülkiye’ye verdim: Şarkısı-Beyaz” (Duruel 2003: 28).

ayıcılar geçti, affedilmemiş insanlar geçti
şehirler taş yürekliydi şarkısı-beyaz
insanların büyük rüyaları vardı
insanlar bir ölümle öldüler ki
sevgiler arasında şaşırıp
bir unuttular ki deme gitsin.

ben olanca kuvvetimle
halatlara asılıyorum nafile
ben ayrı düşmüşüm bir kere
ayrı düşmüşüm insanlardan.
bu yıldız tutmaz mavilikte
ne deniz ne köpük kar eder bana.

arada bir ağlamak için
onu kocaman ellerimle sevdim.
ölüm daha saçlarına gelmemişti şarkısı-beyaz
saçlarını kestim, şarapla ıslattım
saçlarını koynumda saklıyorum
arada bir ağlamak için.

ve suların altında mavileyin
küstah bir çalparaydı ayağını uzatmış
mes'ut hatırasına balıkların.
ve kocaman küfürleriyle sarhoş
yatardı yavaşlamış tüyleriyle
gemicilerin öldürdüğü kuş.

siraküzaya uğrayamadık
torbadaki çakıllara baktım şarkısı-beyaz
benimkilerin üstünde üç tane hilal
üç tane uzun hilal vardı, upuzun
siraküza açıklarında bahanesiz bir yaz
çalkandık durduk.

Yaşantısı boyunca dergilerle süren muhabbeti zaman zaman çeşitli sebeplerden dolayı aksaklık gösterse de, hiç kesilmemiştir şairin. Üniversite yıllarında Fakülte dergisi Kazgan’ın yayın kurulu başkanı olur. Dergide “Cemasef” takma adıyla yazılar, şiirler yayımlar. (Duruel 2003: 13).

Süreya, 1958’de ilk şiir kitabı Üvercinka’yı yayımlamıştır. Kitap büyük beğeni kazanır. Edebiyatımıza yeni bir soluk getirir. En muhalif eleştirmenler bile Süreya’nın şiirsel yeteneğinden etkilenirler.Üvercinka, Süreya için “kumaşın ilk metresi”dir. Ortak görüş, bunun iyi bir kumaş olduğudur.1959’da Üvercinka, Yeditepe Şiir Armağanı’nı kazanır. Pazar Postası kapatıldıktan sonra kendi dergisini çıkarmaya karar verir. 1960 Ağustos ayında Papirüs’ü yayımlamaya başlar. Fakat yalnızca dört sayı çıkacaktır. 1961 Kasım ayında ise Paris’e görevli gönderilir. 1965 Nisan ayında Göçebe’yi yayımlar. Göçebe, 1966 Türk Dil Kurumu Ödülü’nü kazanır. Altı yıllık aradan sonra Papirüs’ü tekrar çıkarmaya başlar. İkinci Papirüs serüveni Mayıs 1970’e kadar sürer. Kırk yedi sayı çıkarılan Papirüs, beş kez de özel sayı olarak yayımlanır. Bunlar: Orhan Veli, Nâzım Hikmet, Çekoslovakya’da Entelektüel Hayat, İkinci Yeni Antolojisi ve Otobiyografiler. Papirüs, sosyalist fikirlerin de savunulduğu bir dergidir. Maddî sebepler Papirüs’ün kapanmasına yol açmıştır. Süreya, memuriyete dönmek zorunda kalır. Maliye dergisinde yazılar yayımlar. Çeviriler üzerine yoğunlaşır. 1980’e değin yine farklı işlerde meşguliyetini sürdüren şair, 1980’de yeniden Papirüs’ü çıkartmaya başlar. Fakat gel gelelim ki yalnızca iki sayı çıkarabilir. Devamı gelmez. Gerekçe ise tahmin ettiğimiz gibi ekonomik sıkıntılar ve ’80 darbesidir.

1984 yılında Sevda Sözleri’ni yayımlar. Akabinde de günlüklerini Milliyet Sanat dergisinde yayımlamaya başlar. Günlüklerini 651.günden itibaren de Hürriyet Gösteri dergisinde yayımlamayı sürdürür. Çocukça dergisinde “Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi” köşesinde çocuklar için yazılar yazar. 1986 yılında Saçak dergisinin Sanat ve Kültür Yöneticiliğini yapar. 1987’den itibaren 2000’e Doğru dergisinde “İzdüşümler” adı altında portreler yayımlar. Sanat ve politika çevresinden pek çok ismi değerlendirir.

Cemal Süreya’nın dergi ve gazetelerde kullandığı diğer takma isimler şunlardır: Pazar Postası ve Vatan gazetesindeki yazılarında Osman Mazlum, Ali Fakir, Dr. Suat Hüseyin; Papirüs dergisindeki şiir çevirilerinde Hasan Basri; Mülkiye dergisindeki karikatür ve desenlerinde Charles Suares; Çağrı gazetesinde Suna Gün; Su dergisinde Ali Hakir, Hüseyin Karayazı, Adil Fırat (Duruel 2003: 12-13)

Kocaman adımlar attığı ve attığı her adımda edebiyat dünyamızda yeni bir soluk getiren Süreya’nın Papirüs Dergisi için çalışmaları ve azmi, dergiyi bu denli sahiplenişi, onu irdelemek ve araştırmak için belli başlı güzel sebepleri önümüze sermekte.

Papirüs’ün çıkış süreci de cidden şaircedir. Sevgili Cemal Süreya görevde bulunduğu Paris’ten İstanbul’a dönecektir. Dönerken, Paris’te biriktirdiği para ve oradan almış olduğu Chevrolet marka arabayı da beraberinde getirir. Bu biriktirdiği para ile bir ev alma düşüncesi de varken, öte yandan dergi çıkarma fikri de Süreya’yı apayrı duygulara sürüklemiş ve bunun üzerine de dergi fikrini olgunlaştırıp var olan tüm parasıyla Papirüs için kolları sıvamıştır. Haziran 1966’da ilk sayısı çıkan dergi için Cağaloğlu'nda, Nuruosmaniye Caddesi'nin sol köşesindeki Atasaray Hanı'nın en üst katını kiralar. Edebi içeriği ile beraber dönemin sol fikirlerinin de incelendiği siyasi içeriği olan bir dergi hâline gelecektir. Öyle ki, dergi için kiraladığı ofis, bugün ismi edebiyat dünyamızın önde gelenleri olan şahsiyetlerin uğrak yeri olacağı ve sıkı sohbetlere de ev sahipliği yapacağı bir yer olmuştur. Yeni kitapların isimleri orada öğrenilir, ziyaretler orada yapılır ve tartışmalar da orada başlardı. Oldukça zor dönemlerde ve 3 kez batıp, iflas edip, yok olarak yeniden var olmuştur.



Dergiyle ilgili ekonomik süreçlerin ilki de şudur: “Cemal Süreya yanına Ülkü Tamer'i alarak dergiyi İstanbul'da da çıkarmaya karar verir. Ülkü Tamer derginin, tasarımından, kapağından sorumludur. Dergiyi hazırlamak için Cağaloğlu’ndaki hanların birinde küçük bir oda bile tutarlar ancak derginin yayımlanabilmesi için 1500 lira gerekmektedir. Ülkü Tamer ile Cemal Süreya'nın cebindeki toplam para ise 50 lira civarındadır.

Günlerden bir gün Cemal Süreya'nın yakın arkadaşı Edip (Cansever) gelir. Edip Cansever şair olmasının yanında aynı zamanda Kapalı Çarşı’da antika eşya alıp satan bir dükkan işletmektedir. Gözü yerdeki küçük halıya takılır ve ekler; "siz bu halıya basıyor musunuz? fena bir şeye benzemiyor, ortağımı gönderiyim bir baksın". Biraz sonra Edip Cansever’in ortağı Jack çıkagelir. Halıyı alır gider ve akşamüstü elemanlarından birisiyle 2000 lira yollar ve halının parasını verir, dergi basılır...”(Ülkü Tamer / Soner Yalçın Oradaydım İkinci Yeni belgeseli)

Derginin bütçeyle alakalı sıkıntıları darboğazda olmasına karşın dergiyi yeniden çıkarmak isteyen Süreya bir gün Yusuf Atılgan’a konu ile ilgili bir mektup yazar. Abonelik sistemi ve gazete ilanlarından bahsettikten sonra mektubun sonunda şu cümlelere yer verir:

“Şimdi, sevgili Yusuf Atılgan, haziran sonuna dek aşağıda ki adrese yıllık abone bedeli olan 300 lirayı yollayabilir misiniz? Ayrıca çevrenizden birkaç abone sağlayabilir misiniz? Yazı yollayabilir misiniz? O da olmadı, oturup bana her şeyden söz açan ve dergi üstüne düşüncelerinizi belirten bir mektup yazabilir misiniz? Bütün bunların hep bir arada olması daha da makbulumuzdür elbet.”



Cemal Süreya, Yukarıda Fransa’dan aldığını bahsettiğim arabayı da derginin iflası sonrası yeniden düzlüğe çıkmak ve derginin yeniden yayımlanması için satmıştır.

Bin bir güçlükle yayınına devam etmiş başta Cemal Süreya’nın ve Ülkü Tamer’in inanılamayacak bir özverisiyle, ruhumuza işlemiş bir edebiyat dergisidir Papirüs. Metin Eloğlu, Turgut Uyar, Tomris Uyar, Edip Cansever, Ece Ayhan, İlhan Berk, Ahmet Oktay, Muzaffer Buyrukçu, Gülten Akın, Ülkü Tamer, Ataol Behramoğlu ve niceleri birçok ismi rüzgarıyla bizlere sürüklemiş bir dergidir Papirüs. Tüm bu sebeplerden dolayı onları anmak, şiirleriyle bir yaşam kurmak boyun borcu olacaktır diye tahmin ediyorum.

Şairi de şiiriyle anmak gerekir. Papirüs’ü Süreya’nın kendisinden daha iyi özetleyecek biri daha yoktur ki aşağıdaki dizeleri kaleme almıştır:

“bir dergidir benim yaşamım/ bu yüzden ben ölmem/ batarım.”

0 yorum:

Yorum Gönder