Kentleri Yeniden Talep Etmek (Soner TORLAK)

Komün, herhangi bir anıtın masumiyetini reddederek, siyasal dönemlerin toplumsal uzamlarını anlayarak ve hayata dair hakim örgütlenmenin taşlaşmış işaretlerine saldırarak devrimci bir şehirciliğin zamanına kadarki tek uygulamasını temsil eder. Bu saldırıyı, “lümpen proletarya nihilizmi” ya da “molotofçuların sorumsuzluğu” olarak küçümseyenler bugünün toplumunda korunmaya değer neyin olduğunu açıklamalıdırlar. Bütün uzam halihazırda düşman tarafından işgal edilmiş durumda… Hakiki şehircilik, bu işgal belirli kent mekanlarında kırıldığında ortaya çıkacak. Bizim “inşa” dediğimiz şey de buralarda başlayacak. Bu başlangıç, modern fizikçilerin geliştirdiği “pozitif yüklü boşluk” kavramıyla da açıklanabilir.

-    Sitüasyonist Enternasyonal, Paris Komünü Üzerine Tezler, 18 Mart 1962, 7. Tez


Memleket sathında “yerel seçimler” yapılacak, gün sayılıyor. Haziran İsyanı’ndan sonra siyasetin yeni kodifikasyonu dâhilinde özyönetim, katılımcılık, kent hakkı, özerklik gibi kavramsallaştırmalar bu topraklarda uzun yıllardan bu yana ilk defa kitlesel bir siyasetin temel tartışmaları haline geldi, ne mutlu. Haziran İsyanı, Metin Yeğin’in dediği gibi bir “mekan-kimlik-ekoloji” isyanıydı; buna Deniz Yıldırım’ın vurguladığı “halkçı ve demokratik bir kamusallık talebi”ni de özellikle eklemek lazım.

Siyasetteki Haziran etkisinin en önemli örneği, sağdan soldan hokkabazların kendilerini mutlaka ondan yana ya da ona karşı konumlandırmak zorunda kalmalarıdır. İsyanın tetiklediği fay hattı düzeni tam ortasından yarmayı başardı, hegemonyanın göbeğindeki bu yarıktan yerin üstüne çıkan lav sıcağındaki kavramlar ise nihayet bol bol tartışılmayı, dahası hayata geçirilmeyi bekliyor. Faydan lavdan bahsediyorsak da metafor değil, liberal tarihi uzlaşmanın yedi kat toprak altına gömdüğü özyönetim, özsavunma, katılımcı demokrasi, milis örgütlenmesi, komün gibi kavramlar, gömüldükleri yerden fışkırdılar ve el yakıyorlar.
Yereli yönetmek
Bu toprakların özyönetim deneyim ve tasavvurlarının üzerinden silindir gibi geçen askeri faşist diktatörlüğün arkasından yeşertilen –ve aralıksız bir devlet terörüyle sürdürülen– “liberal demokrasimiz”in bir kamu yönetimi ve müteahhitlik meselesi olarak güdükleştirdiği yerel yönetim, eskilerin söylemeyi sevdiği deyimle “mahalli idareler”, insanların yaşadıkları “mahal”de nasıl yaşayacaklarına karar vermelerine dönük katılımcı mekanizmaların kurulması anlamında bir tür memleket meselesidir.

Ülkeyi karpuz zanneden ve sürekli bölünmesinden korkan zevat bir tarafta, yerel yönetimin güçlendirilmesinin kendiliğinden demokrasi getireceğini düşünen liberal garabet diğer tarafta tutulursa, bugün yapılması gereken, tarihsel özyönetim deneyimlerimizden damıttığımız derslerle yeni siyasal paradigmaya uygun inşa faaliyetlerine girişmek gibi görünüyor.

Haziran İsyanı, sokağı, mahalleyi, yaşam alanlarını ve ayakları bunlara basarak kendi hayatı üzerinde karar alma ve uygulama hakkını talep eden bir “halkçı-demokratik kamusallık talebi”ydi. Yeni bir kamusallığa ihtiyacımız var, mücadele yöntemleri ise muhtelif. Neoliberal aklın kentlere dönük tecavüzlerine karşı koyarak “kurtarılmış” kent parçaları yaratmak ve buradan doğru yeni bir siyaset filizlendirmek bir yanıyla önemli. Sitüasyonist Enternasyonal’in 1962’de sarf ettiği “Hakiki şehircilik, bu işgal belirli kent mekanlarında kırıldığında ortaya çıkacak. Bizim “inşa” dediğimiz şey de buralarda başlayacak” sözleri buraya oturuyor. Harvey’nin, sınıfsal praksis ile sosyo-mekansal praksis makro bir siyasal çerçevede buluşturulmadığında, mekanları “kurtarmanın” bir süre sonra bir tür kedi-fare oyununa döneceği mealindeki uyarısını da kenara yazalım.

Halkçı belediye ne yana düşer?

Belirli yerelliklerde seçim yoluyla yönetme erkine geçici süre için hâkim olmak, dosta düşmana alternatif bir yerel yönetim pratiğini hayata geçirebileceğimizi göstermek adına önemli. Harvey’nin uyarısından devam edelim: Bir halk demokrasisine dönük mücadeleden bağımsız halkçı belediye pratikleri en kadar anlamlı olacaktır? Özyönetim, özsavunma, katılımcı bütçe, yönetenlerin geri çağrılması, mahalle komiteleri, sokak savunma komiteleri olmaksızın “solcu belediyecilik” yapmanın soluğu nereye ne kadar yetecektir? Bir süre sonra bizi halkçı müteahhitlerden, halkçı rantçılardan ve halkçı “başkan”lardan kim koruyacak?
Parlamenter demokrasinin kredisini yitirmesi ve şiddetli bir temsil kriziyle yeniden siyasetin asli mekânı haline gelen “sokak”, katılımcı bir özyönetim faaliyetinin tohumlarını bağrında taşıyor. İnsanın, iradesini bürokratik koridorlara teslim etmek yerine doğrudan hak talebini dillendirmesine imkân tanıyan sokak, bahsettiğimiz inşa faaliyetinde de asli unsur olacak.

Kenti talep etmek

Bu topraklarda madenlere karşı, HES'lere karşı, nükleer santrallere karşı, gecekondu yıkımlarına karşı, yoksulların kent merkezinden kovulmasına karşı biriken öfke ve mücadele pratiklerinin yarattığı enerji, Haziran İsyanı'yla birlikte bu sefer memleket çapında bir "kurtuluş" talebine dönüştü. Yerel seçimler, bu kurtuluş talebinin tarihsel deneyimlerden devralınan kavramlarını yeniden ve daha kitlesel mecralarda dile getirebilmek için bir vesileden başka bir şey değil. Egemenlerin koyduğu kurallara göre oynanan seçim oyununda onları kendi silahlarıyla vurmak bir yere kadar mümkün. Sandık deplasman, sokak kendi sahamız. Sokağın enerjisini sandıkta eritmediğimiz, sandıktan çıkan alternatifleri, doğrudan kenti talep eden daha güçlü bir sokak siyasetine tahvil edebildiğimiz zaman, sitüasyonistlerin bahsettiği "hakiki şehirciliği" yapmaya başlamışız demektir.

Dosyamız, yerel seçimler vesilesiyle bütün bunlar ekseninde yaratıcı bir tartışmayı kışkırtmak niyetinde. Brezilya'nın Porto Alegre şehrindeki halkçı belediyecilik deneyiminin önemi ve sınırlılıklarından Paris Komünü'nde yerel yönetimin nasıl örgütlendiğine, düzen sağının ve solunun yerel seçimler üzerine söylem ve pratiklerinin karşılaştırılmasından Harvey'nin antikapitalist mücadele için şehri yeniden sahiplenmek üzerinden geliştirdiği kuramsal çerçeveye, Lefebvre'nin şu sıralar sık telaffuz edilen "kent hakkı" mefhumunun uygulamadaki karşılığına dönük bir tartışmadan dünyadaki radikal yerel yönetim örneklerine, canlı bir dosya hazırladık.

Berkinlerin korkusuzca uçurtma uçurabildiği sokakları yaratabilmek için...
**   

0 yorum:

Yorum Gönder