Filiz Özdem’le Rüya Beklemek (Ezgi KIZMAZ)

Filiz Özdem’in yeni romanı Rüya Bekleyen Adam, kökleri geçmişe uzanan ailevi sırlar ve rüyalarla örülü çarpıcı bir yalnızlık ve pişmanlık hikâyesi. Özenli ve yalın anlatımıyla okuyucu ilk sayfalarından içine alan kitap, hikâyenin dört anlatıcısından biri olan 40’lı yaşlarının sonundaki Selim’in yıllar önce karısıyla kızının onu terk ettiğini anlatmasıyla başlıyor. Sayfalar ilerledikçe Beşiktaş Ihlamur’da sessiz sakin bir yaşam sürmekte olan Selim’in geçmişten getirdiği tek sırrının bu olmadığını da anlıyorsunuz. Kitabın diğer anlatıcıları Zafer, Duru ve Suna da hikâyenin kendilerine görünen yüzünü anlatınca herkesin ayrı bir sırrı, başka bir rüyası olduğunu fark ediyorsunuz. Selim’in yaşlı komşusu Necmiye Hanım’a hak vermeden de edemiyorsunuz: Gerçekten “Kimsenin hayatı göründüğü gibi değil”. 

Rüya Bekleyen Adam başucuna yakışır

Beklenen şey rüya ise tedbiri elden bırakmayıp yatağın çevresinden çok uzaklaşmamakta fayda var. Gerçi rüyaların ne zaman, nereye gelecekleri belli olmaz ama en azından siz, rüyalar âlemine giden uykunun güzergâhında kalarak üzerinize düşeni yapmış olursunuz. Böyle düşününce Filiz Özdem’in yeni romanı Rüya Bekleyen Adam’ı misafir etmek için başucumu seçmem kaçınılmaz oldu.

Gündüzleri sessiz sedasız komodinin üzerinde bekledi Rüya Bekleyen Adam. Geceleri ben de ona katıldım. Kitabın dingin anlatımı, gecenin sessizliğine pek yakıştı. Sayfalar ilerledikçe geçmişten gelen ailevi sırlar ortaya döküldü. Onları, hayal kırıklıkları ve pişmanlıklar izledi. Bana da kendi rüyalarıma dalmadan önce karakterlerin beklentileri ve korkularına dair izler taşıyan rüyalarda kaybolmak düştü.

Rüya Bekleyen Adam’la Beşiktaş’ta gezinti

Bazen beklemek yetmez. Arada kalkıp aradığın şeyin peşine düşmek gerekir. Ben de kitabın bir kısmının Beşiktaş Ihlamur’da geçmesini fırsat bilip Beşiktaş’ın yolunu tuttum. Beşiktaş Çarşı her zamanki gibi kendi havasındaydı. Eski pasajlardan, küçük dükkânlardan taşan insanlarla alabildiğine kalabalık ve uğultulu. Bu insan selinin arasında romanın kahramanlarına rastlamak hiç de olmayacak şey değildi. Balık Pazarı’nın önünde kendi aralarında şakalaşan ortaokul öğrencilerinin yanından aldırmaz bir ifade ve hızlı adımlarla geçen genç kız, Selim’in yıllarca görmediği kızı Duru muydu acaba? Selim’in Suna’yla tanıştığı eczane de buralarda bir yerde olmalıydı.

Kitabın annelik ve babalık üzerine düşündürdükleri de insanı kolay kolay terk etmiyor. Kartal heykeline gelmeden soldaki beyaz eşya dükkânının vitrinine bakarak konuşan iki kadın, anne-kız mıydı, yoksa aralarındaki yaş farkına rağmen birbirinin sohbetinden hoşlanan, birlikte alışverişe çıkmış iki komşu mu? Kitap, insanların arasındaki bağlar konusunda hiçbir zaman emin olamayacağımızı bir kez daha hatırlatmışken, bu soruyu cevaplamak her zamankinden zor.

Çevirileri ve çocuk kitaplarıyla da bilinen Filiz Özdem, Korku Benim Sahibim, Düş Hırkası ve Yalan Sureleri romanlarından sonra, Rüya Bekleyen Adam kitabıyla bir kez daha karşımızda. Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan kitap, okuyucuyu sırlar ve rüyalarla örülmüş bir hikâye eşliğinde namus, vicdan ve anne-babalık gibi kavramları üzerine düşünmeye çağırıyor.

Rüya Bekleyen Adam, Filiz Özdem, Yapı Kredi Yayınları

0 yorum:

Yorum Gönder