Sırdaş Öyküler (Berna ÖZPINAR)

Neden “Eksik Yıl?” bilmiyoruz. Kitapta bu isimde bir öykü yok, bunun cevabını okur bulacak. Arka kapağındaki kitaptan alıntı, sanki bir parça sır verir gibi: “Hayatın bilgisini veren öğretmenin kitabında, kış geceleri annemiz yemek yapar, babamız televizyon karşısında, elinde gazete keyif çatar. Sobanın yanı başında kedimiz uyur değil mi? Değil. O da değil!” diyor.

O halde biraz daha sabırlı olalım ve bakalım: Onur Çalı’nın “Eksik Yıl” adlı ilk öykü kitabı, sunumunda “Kaktüs’e, Kaplumbağa’ya ve Papatya’ya” ithaf edilmiş ve kısa öykünün bulanık atmosferinde okuru karşılıyor. Her şeyi okuruna hazır sunmak ve ona ne anlaması gerektiğini anlatmak yerine, daha çok duygulandırmak ve sezdirmek suretiyle, okura kendi öyküsünü de aratan bir tarzı var.

Yazarın ürünleri; Yasakmeyve, Bireylikler, Kitap-lık, Akköy, Öykü Teknesi, Radikal Kitap, Edebiyat Haber gibi çeşitli dergilerde yayımlanmış. Ayrıca kendisi internet ortamında parşömen-sanal fanzin ve www.parsomen13.blogspot.com’u yayımlıyor. Kısaca Onur Çalı, bu ilk kitaptan önce edebiyat araştırmaları, kitap tanıtımları ve tercümeleriyle de okurun karşısına çıkmış genç ve üretken bir kalem.

Eksik Yıl, değişik metin boylarında, ama daha çok kısa öykü türünde, yirmi bir öyküden oluşuyor. Öykülerde yoğunlukla yer alan konuların; yalnızlık, yabancılaşma, eşcinsellik, cinsellik, mülteciler, kadın ve sorunları, zaman, yaşlılık ve aşk olduğu görülüyor. Hayatı ve varoluşu sorgulatan bu konuların yazınsal gerçekliğe, bayağılaştırmadan ve tekrara düşmeden, dönüştürülmesi gerçekten zor ve maharet isteyen bir iş. Onur Çalı, bu işin üstesinden de başarıyla gelmiş.

Yazarın seçtiği konuları, ince ve esprili bir duyarlılıkla işlediği görülüyor. Karakterler reklâmı yapılan bilmem kaçlı karışımlardan içiyorlar. “Temmuz’u Almak Satamadan Götürmek” öyküsünde, bir yanda yazar olmak hayalleri kurarken Şeytan’la karşılıklı içilen bira gerçekten çok keyifli. Dahası Şeytan, hiç kibirli değil, iyi birine de benziyor. Sanatçı adayı dediği karaktere yazar “Gerçi tarih boyunca bazen kendimi tutamayıp kitaplar yayımlamadım değil” diyerek bir de sırrını veriyor.

“Ağaçları Kurtarma Komitesi, Lahmacun, Necibe’nin Kaşları Kare” öykülerinde, doğa bilinci, tüketmek uğrunda tükenen insan, lahmacunla karnı doyup pizza isteyen çocuklarla sezdirilerek, emek ve mücadele gibi toplumsal bir söylem de ortaya çıkmış.

Gündelik dil kullanımlarına, özellikle konuşma dilinin akışkanlığına çoklukla yer verildiği ama esasen bunları çeşitlemek arzusunun da olduğu seziliyor. Dil oyunlarında, mesleği tercümanlık olan yazarın, yabancı sözcüklere de Türkçe anlatıda yer verdiğini “Sweet November” gibi öykü isimlerinde görüyoruz. Heyecanlı ve romantik bir dil öykülere hakim. Öykülerin birbirinden ayrılan konu, anlatım ve dil yapılarından da yazarın yenilik peşinde olduğu, gerek dilde ve gerekse şekilde arayışının ve bu arayışta kararlı olduğunu görmek mümkün.

Yazarların ilk ürünlerinin otobiyografik öğelerce zengin olduğu söylenir. Şüphesiz, genç yeni bir yazar hakkında bunu söylemek için erken. Ancak, bu tespiti şöyle anlamak da mümkün: sanatçıların ilk ürünleri, onları okuruna sırdaş eden ürünler oluyor. Bu sırdaşlıkta yazarın; başucu kitaplarını, hafızlığını yaptığı şairleri, izinde yürüdüğü yazarları açık yüreklilikle ortaya koyduğu görülüyor. Eğer bu yorumu ışık alırsak; Eksik Yıl içinde, La Mancha’lı Yaratıcı Asilzade Don Quijote’yi, şairler Hüsnü Arkan, Can Yücel, İlhan Berk, Akif Kurtuluş ve Arthur Rimbaud’yu ve onların hayatı ilaç eden dizelerinin öykülere sinmiş macerasını, şiirselliğini parıltılarla görüyoruz.

Eksik Yıl, kısa ama derin konulara ince ince nüfuz etmiş sıcak bir kitap ve edebiyatımıza sözü bitmemiş genç bir yazarı getirmiş. Öykü ve özellikle kısa öykü severler için keyifli bir okuma sunuyor.

EKSİK YIL, Onur Çalı, Komşu Yayınevi, Eylül 2012.

0 yorum:

Yorum Gönder