Hayati Baki’nin Zihin Temrinleri (İsmail BİÇER)

“sizin için insan kardeşlerim”
                             orhan veli
Sinop’un bir köyünde, doğayla iç içe yaşayan şair Hayati Baki, son yapıtı “Şair ve Hakikat” ile selamlıyor bizleri. Hayati Baki’nin “Şair ve Hakikat”ten önceki yapıtları; “Sonrasız Dönüş Yalnızlığı” (Şiir, 1992), “Şiirin Kesik Damarları” (1. Kitap: İntihar Eden Şairler Kitabı; 2. Kitap: Öldürülen Şairler Kitabı; Araştırma-Antoloji, 1994), “Tanzimat Edebiyatında Roman ve İnsan” (İnceleme, 1994), “Usulca ve Yeğnik” (Şiir, 1996), “Bursa’da Zaman ve Edebiyat” (Editör, 1997), “Harfler Kitabı” (Şiir, 2004), “Şair ve Otorite-Şiir ve Yanılsama” (Eleştirel Deneme, Birinci Baskı1996, İkinci Baskı 2008), adlarını taşıyor.

Bu yapıtlar gösteriyor ki; ‘tembellik hakkı’nı savunan, ‘ölümün büyük bir haksızlık’ olduğuna inan, “keşke bir ağaç olsaydım” arzusu içinde olan, dünyanın içinde bulunduğu trajedi karşısında ‘kronik bir umutsuz’ olarak adlandırılan Hayati Baki, sadece şiire değil, şiir düşüncesine de ciddi katkılar sunan şairlerimizdendir.

Hayati Baki, “Şairin Zihin Temrinleri” alt başlığı ile adlandırdığı “Şair ve Hakikat”te, Türk ve dünya şiirinin önemli/iz bırakmış şairlerini çeşitli yönleriyle okur karşısına çıkarıyor. Bu şairler sırasıyla; Beşir Fuad, Ingeborg Bachmann, Ahmet Haşim, René Char, Tevfik Fikret, Johann Christian Friedrich Hölderlin, Orhan Veli Kanık, Sylvia Plath, Rainer Maria Rilke, Behçet Necatigil, Paul Celan, Oktay Rifat, Louis Aragon, Çolphan, Cesare Pavese, Melih Cevdet Anday, Bertolt Brecht, İbrahim Şinasi, Octavio Paz, Ceyhun Atuf Kansu, Nikolay Alekseyeviç Nekrasov, Cahit Sıtkı Tarancı.

Hayati Baki, şairleri anlatmaya öz yaşam öyküleri ile başlıyor, onları yazmaya iten şartları ve koşulları dile getiriyor, şiirleri (şiir anlayışları) üzerine derinlikli çözümlemelerde bulunuyor, şiirlerinden örnekler veriyor. Hayati Baki, bu şairlerin herkes tarafından bilinen öz yaşamlarına dair bilgilerin dışında, neredeyse hiç bilinmeyen (su yüzüne çıkmamış) yanlarını sunuyor okura… Tüm bu metinlerde, sadece kendi görüşlerini dile getirmiyor. Başka şair ve eleştirmenlerin de düşüncelerine yer veriyor. Orhan Veli’yi ve şiirlerindeki değişimi anlatırken, yer yer Sait Faik ve Asım Bezirci’nin devreye girdiğini görüyoruz. Orhan Veli demişken, Hayati Baki’nin “garip: tarifsiz bir keder içinde: sizin için insan kardeşlerim” başlığı altında, “9” bölümde ele aldığı Orhan Veli metninin “3” numaralı bölümüne yer verelim:

    “şiirlerinde, orhan veli kanık, çok değişik konuya yer verdi: eski biçimli ilk şiirlerinde umut, hayat, başlamak, aşk, sevgi, yalnızlık, hüzün, ölüm, çocukluk, yeis, hayâl, yolculuk ağırlıktadır; bu dönem ilk şiirleri: vezin, kafiye, ve şairanelik yönünden garib’e uymazlar. yeni biçimli ilk şiirlerinde ölçü, uyak ve şairanelikten uzaklaşır orhan veli: ağaç, asfalt, ufuk, insan, çalışmak, doğa, sıradan insanlar, şehir, kadınlar, savaş, nesneler girer şiirine. orhan veli kanık’ın ‘garip dönemi’, yeni şiirin önünü açtığı, yeni şiiri başlattığı dönemdir: çocukluk, aşk, yalnızlık, ayrılık, yaşama sevinci, doğa, kadınlar, sıradan şeyler, tuhaflıklar yer alır şiirlerinde. ‘vazgeçemediğim’de istanbul ve lirizm, yoğunluk kazanır. ‘destan gibi’, tanıklıklara yer verir: savaş, işçiler, kadınlar, çalışanlar, yoksullar vb sorunlar-konular, yolculuk eşliğinde doğayla birlikte izlenir hep: halk edebiyatı, halk türküleri girer şiirine. ‘yenisi’: yolculuk, yaşama sevinci, memleket meseleleri, çocukluk, aşklar, çalışanlar: anımsamalar eşliğindedir. ‘karşı’da: insanlar, çalışanlar, özgürlik, yaşama sevinci, deniz vardır. dergilerde kalan son şiirlerinde balıkçılar, yaşama sevinci, yaşama isteği yoğunluk kazanır.”      
Yukarıdaki anlatımdan da fark edileceği üzere; Hayati Baki, kitap boyunca -özel isimler de dâhil- küçük harfler kullanıyor. Yine tüm metinlerde anlaşılır/sade bir dil kendini rahatlıkla ele veriyor. Asla bir bilgelik sergilemiyor Hayati Baki. Ele aldığı şairlerle ilgili bilgi ve birikimlerini, samimi/alçak gönüllü bir paylaşıma dönüştürüyor. Metinlerde kullandığı başlıklar, adeta birbirleriyle yarışırcasına şiirsel, çarpıcı, ezber dışı… Bu başlıklardan birkaçını sıralayalım:
“rené char: öfke ve gizem: dingin kaya parçası”, “paul celan: karanlık gökler altında: çok az insan var”, “m. c. anday: güneşte: yağmurun altında: rahatı kaçan ağaç”.

Kitaba adını veren “Şair ve Hakikat” kavramlarına gelecek olursak; son derece isabetli, yapıtın içeriğini karşılayan bir durum. Hayati Baki, ele almış olduğu şairleri ve onların şiir anlayışlarına dair bir hakikatin peşinde olduğunu, hatta bir hakikati yerine getirmenin görev olduğunu kanıtlar nitelikte. ‘Hakikat’ demişken; Yazar Ali Rıza Gelirli’nin “Karşı Çıkabilmenin Sükûneti” adlı kitabında yer alan “Hakikat, İnanç ve Şiir” başlıklı yazısındaki ‘hakikat’ kavramına göz atalım. Çünkü buradaki söylem/tanımlama, Hayati Baki’nin neden böyle bir kitap adı tercih ettiğine de açıklık getirecektir.
“Hakikat, daima geliştirilebilecek yeni bilgilerle güçlendirilebilecek ama hep doğru kalacak bilgi demektir. O, düşünce ile nesne arasındaki uyumluluğu dile getirirken nesnel gerçeği de bilincimizden yansıtır. Heidegger, hakikatin özünün özgürlük olduğunu söyler. Zira özgür olmak, şeylerin oluşmasına olanak tanır. Hakiki olmak, benliğin merkezinin kendiliğindenliği içinde açmak, mesela, ağacın dallarının kendini istediği gibi sergilemesine izin vermektir.”

Şiiri çok yakından takip edenler, şiire dair entelektüel birikimlerinin çıtasını yükseltmek ve bu konudaki ezberlerini bozmak isteyenler; Hayati Baki’nin “Şair ve Hakikat”i kaçırılmayacak bir yapıt.

ŞAİR VE HAKİKAT
, Hayati Baki, Yazılı Kâğıt, 2015.


0 yorum:

Yorum Gönder