Ahmet Ada’nın yeni şiir kitabı “ Çiçek Kokan Ağzı “ bu hafta raflarda yerini aldı. Kitap tek bir bölümden oluşuyor. Her ne kadar şair, herhangi bir bölümlendirme yoluna gitmemiş olsa bile kitap doğal seyri içinde üç bölüme ayrılmış: Kadınlar, Çiçek Kokan Ağzı ve Aşk.
Her bir bölümü ayıran sadece temalarının bütünlüğü değil, üç bölümün de arasında yer alan “Geldiler, Geldiler II , Geldiler III” şiirleridir. Bunun yanı sıra her bölümün başında bulunan Canan Güldal’ a ait üç adet resim, bölümleri bir set gibi ayırmaktadır.
“Geldiler” şiir üçlemesi, Ahmet Ada okuyucuları için hiç yabancı değil. “Kantolar” kitabında yer alan “Libretto” şiirinin bir devamı niteliğinde. “Libretto” şiirinde Doğu’da köyleri boşaltılmış, yakılmış ve başta Adana, Mersin olmak üzere büyük kentlere göç etmek zorunda kalmış insanların hayatı anlatılmaktadır. ( Ahmet Ada, Adana doğumlu ve Mersin’de yaşamaktadır. Dolayısıyla bu yaşananlarn tanığıdır.) Onların sıkıntılarını , acılarını en yalın biçimde anlatır. Bu şiir Kürt sorunu ile ilgili fazlasıyla şey anlatmaktadır:
“… Geldiler uzak dağ köylerinden sürgün
göç edildiler. Kentin varoşlarına yerleştiler.”
“Ölülerini yakılmış köylerine gömmüşlerdi.
Köpeklerin ve jandarmaların bakışları arasında…”
“Geldiler” şiir üçlemesinde ise anlatılan yine mazlum insanların göçüdür, acılarıdır; bir farkla, özne değişmiştir. Yeni özne savaştan kaçan Iraklılardır:
“… uzak ülkelerden akrabalar geldiler
yükleri kuru incir pekmez ceviz
develerle geldiler…” (s.9)
“Deve” sözcüğü göç aracı değil, Irak’lı oluşun bir simgesi olarak okunmalıdır.
“Kadınlar” bölümünde toplam 10 şiir var. Şiirler “Kadınlar, Kadınlar I , Kadınlar III… Kadınlar X ” diye başlıklandırılmış. Bu şiirlerde kadınların sorunları, dişi bir söylemle anlatılmış. Ülkemizde, ne yazık ki “kadın “ sözcüğü ile çok sık bir arada gördüğümüz “dayak, ot çeken , taciz , kelepçe, cop, evlat acısı, pamuk toplayan …” sözcükleri ve edimler bu şiirlerde de karşımıza çıkıyor. Şair bu duruma isyan eder:
“söyleyin, hüzünle çevrilmiş midir
kadınların yüzleri? ne vakit dinecek
acıları? ne vakit özgürce dolaşacaklar
caddelerimizde “ (s.17)
Bu şiir bizi Nâzım Hikmet’in “Kadınlarımız” şiirine göndermektedir.
İkinci bölüm diyebileceğimiz “ Çiçek Kokan Ağzı” değişik temalarda 20 şiirden oluşmaktadır. Bu bölümde de toplumsal duyarlılığın işlendiği şiirler var. “Ağıt” şiiri bizi 34 kişinin öldüğü Uludere katliamına götürür:
“ katırlar katırlar ah katırlar
ah işte taşıyor ölülerimizi…” (s.27)
Cumartesi Anneleri ve onlarla simgeleşen Berfo Ana, başka bir şiirde karşımıza çıkıyor:
Köpeklerin ve jandarmaların bakışları arasında…”
“Geldiler” şiir üçlemesinde ise anlatılan yine mazlum insanların göçüdür, acılarıdır; bir farkla, özne değişmiştir. Yeni özne savaştan kaçan Iraklılardır:
“… uzak ülkelerden akrabalar geldiler
yükleri kuru incir pekmez ceviz
develerle geldiler…” (s.9)
“Deve” sözcüğü göç aracı değil, Irak’lı oluşun bir simgesi olarak okunmalıdır.
“Kadınlar” bölümünde toplam 10 şiir var. Şiirler “Kadınlar, Kadınlar I , Kadınlar III… Kadınlar X ” diye başlıklandırılmış. Bu şiirlerde kadınların sorunları, dişi bir söylemle anlatılmış. Ülkemizde, ne yazık ki “kadın “ sözcüğü ile çok sık bir arada gördüğümüz “dayak, ot çeken , taciz , kelepçe, cop, evlat acısı, pamuk toplayan …” sözcükleri ve edimler bu şiirlerde de karşımıza çıkıyor. Şair bu duruma isyan eder:
“söyleyin, hüzünle çevrilmiş midir
kadınların yüzleri? ne vakit dinecek
acıları? ne vakit özgürce dolaşacaklar
caddelerimizde “ (s.17)
Bu şiir bizi Nâzım Hikmet’in “Kadınlarımız” şiirine göndermektedir.
İkinci bölüm diyebileceğimiz “ Çiçek Kokan Ağzı” değişik temalarda 20 şiirden oluşmaktadır. Bu bölümde de toplumsal duyarlılığın işlendiği şiirler var. “Ağıt” şiiri bizi 34 kişinin öldüğü Uludere katliamına götürür:
“ katırlar katırlar ah katırlar
ah işte taşıyor ölülerimizi…” (s.27)
Cumartesi Anneleri ve onlarla simgeleşen Berfo Ana, başka bir şiirde karşımıza çıkıyor:
“… gece uzun sürüyor yarın cumartesi
İçerenköy’den Galatasaray Meydanı’na
hava soğuk, şubatın mavi rengi
Cumartesi Annelerinin yüzünde…” (S.30)
Son bölüm olan “Aşk” , toplam 30 şiirden oluşuyor ve şiirler “ Aşk, Aşk II, Aşk III … Aşk XXX” olarak başlıklandırılmış. Bu şiirlerde körleştiren değil üreten bir aşkla karşı karşıyayız. İmgelerle örülmüş 30 aşk şiiri:
“bu sendeki çiçek açma zamanı
bende sevinç patlaması” (S.64)
Kitapta ölüm teması da göze çarpıyor. “Ölüm korkusu” diyemeyiz buna “ölüm kaygısı” daha doğru :
“ günleri sayılı bir ihtiyar mıyım?
bu kışı çıkarabilecek miyim ?”(s.19)
“ yavaş yavaş yaklaşıyorum ölüme…
Pars, usulca götürecek ben yoksulu…
bir ağaç altı mı olur, deniz kıyısı mı
kim bilir ne zaman gelecek” (s.26)
“Pars” , Ahmet Ada’nın birçok şiirinde karşımıza çıkan ölümün imgesidir. Ahmet Ada imgeye dayanan bir şiir yazıyor: “günlerin sabanı“, “güneşin orağı” gibi değişik bağdaştırmalarla kuruyor imgelerini.
Ahmet Ada’nın bu kitabında derinlik ve anlam çoğalması bizi bekliyor. Üzerinde uzun uzun durmak, düşünmek gerekiyor. Bireysel acıları, sevinçleriyle yaşadığı toplumun havasını soluyoruz bu şiirlerde. Okurun her okumada yeni ve daha önce fark etmediği anlamlar üreteceği bir şiir kitabı bu.
İçerenköy’den Galatasaray Meydanı’na
hava soğuk, şubatın mavi rengi
Cumartesi Annelerinin yüzünde…” (S.30)
Son bölüm olan “Aşk” , toplam 30 şiirden oluşuyor ve şiirler “ Aşk, Aşk II, Aşk III … Aşk XXX” olarak başlıklandırılmış. Bu şiirlerde körleştiren değil üreten bir aşkla karşı karşıyayız. İmgelerle örülmüş 30 aşk şiiri:
“bu sendeki çiçek açma zamanı
bende sevinç patlaması” (S.64)
Kitapta ölüm teması da göze çarpıyor. “Ölüm korkusu” diyemeyiz buna “ölüm kaygısı” daha doğru :
“ günleri sayılı bir ihtiyar mıyım?
bu kışı çıkarabilecek miyim ?”(s.19)
“ yavaş yavaş yaklaşıyorum ölüme…
Pars, usulca götürecek ben yoksulu…
bir ağaç altı mı olur, deniz kıyısı mı
kim bilir ne zaman gelecek” (s.26)
“Pars” , Ahmet Ada’nın birçok şiirinde karşımıza çıkan ölümün imgesidir. Ahmet Ada imgeye dayanan bir şiir yazıyor: “günlerin sabanı“, “güneşin orağı” gibi değişik bağdaştırmalarla kuruyor imgelerini.
Ahmet Ada’nın bu kitabında derinlik ve anlam çoğalması bizi bekliyor. Üzerinde uzun uzun durmak, düşünmek gerekiyor. Bireysel acıları, sevinçleriyle yaşadığı toplumun havasını soluyoruz bu şiirlerde. Okurun her okumada yeni ve daha önce fark etmediği anlamlar üreteceği bir şiir kitabı bu.
0 yorum:
Yorum Gönder