Cuniçiro Tanizaki, Uzakdoğu rüzgârını yaşadığı kültüre yaslanarak, şaşırtıcı öykü kişileriyle okura taşıyor. Seçimlerini saplantıya dönüştüren başat kahramanları, gerilim yüklü bir atmosfer ışığında etkileyici kılıyor. Yazarın Poe’dan etkilenmiş olduğunu bilmekse kaleminin beslendiği damarları kavramamıza, yürüdüğü yenilikçi yolu seçerken kimlere eğilip, hangi metinlerin satır aralarında durakladığını anlamamıza yardımcı oluyor.
Tanizaki’nin beş öyküden oluşan kitabı kısa ve uzun öykülerin yan yana sunulduğu hoş bir bileşim. Kitaptaki kimi öykülerin 1900’lü yılların başlarında yazılmış olması yazarın “kalıcılık” eşiğini çoktan atladığının bir göstergesi. Çocuklar adlı öykünün de bu tarihlerde yazıldığını düşünürsek, Tanizaki’nin cesurca yeni okumalar yaptığını söyleyebiliriz. Çocukluğun güzellendiği bir edebi algılayış biçimine itiraz, bir yeniden yorumlamadır onun öyküsü. Farklı sosyal sınıflardan gelen çocukların, oyun oynarken bile kendilerine dayatılan rolleri tutkuyla sahiplenip korkusuzca açık ettiklerini gösterir. Her oyunda biraz daha acımasızlaşan zengin çocuğu, zengin çocuğa, yine onun çizdiği sınırlar içinde, kendi yöntemleriyle oyun arkadaşlığı eden seyisin oğlu, öykü anlatıcısı ve zengin çocuğun üvey ablası. - metresten olan abla- Bu üç çocuk arasında sadizmin sınırlarında oynanan oyunlar ve hepsinin de bu şaşırtıcı paylaşımdan anlam veremedikleri bir keyif alması… Çocuklar arasında geçen şiddet vurgusuyla Sineklerin Tanrısı adlı romanı anımsatsa da William Golding’e kıyasla Tanizaki metnine daha mesafeli bir yerde durmaktadır. Golding iktidar olgusunu sağlam bir önerme olarak okura iletirken, Tanizaki insanı merkeze taşıyarak, dört çocuğa da eşit mesafede durup okuru boşlukları doldurmaya çağıracaktır. Gerilimin alttan alta işlendiği öykü farklı bileşenleri de bir zenginlik olarak içinde barındırır. Malikânede canavarlaşan zengin çocuğun okuldaki silik kişiliği; ablanın erkek çocuklarla iktidar mücadelesine girişmesi; kahramanların, aralarındaki sosyal ve sınıfsal farkındalığı hiç unutmadan, çocuk dünyasında varlık göstermeye çalışmaları vb.
Kitabın en uzun öyküsü Sazende Şunkin’dir. Şişirilmiş bir egoya sahip Şunkin ve onun hizmetkârı Sasuke’nin tuhaf ilişkisidir öykü konusu edilen. Kör efendisine hastalıklı duygularla bağlanan hizmetkâr Sasuke, Şunkin’i anlayabilmek için kendi gözlerini kör edecek kadar ileri gidecektir. Tanımlanması zor, ayrıksı bir ilişkidir onların arasındaki de… Her zaman beraber olmaları, cinsel ilişkide bulunmaları, bir çocuk sahibi olmaları- ki çocuk Şunkin’in isteğiyle doğumun ardından evlatlık verilir-aynı evde yaşamalarına rağmen aralarında eşitleyici bir ilişki kurulmaz/kurulamaz. Ölüm ânına kadar efendi- hizmetkâr olarak devam eden ilişki öykü kahramanları tarafından sorgulanmaz. Okuru rahatsız eden hiçbir şey öykü kahramanlarınca fark edilmez, sorgulanmaz.
Tanizaki öyküleri çizgidışı kişiliklerin başat rollerde yer aldığı anlatılardan oluşur. Dövme yaparak yaşamını kazanan delikanlının, güzelliğine hayran olduğu genç kızın bedenini tutkuyla işlemesi, “oburlukları yüzünden bütün yıl koca bir göbekle dolaşmak zorunda kalan” Ağzının Tadını Bilenler Kulübü ve Konfüçyüs’ü bile şaşırtan kraliçe…
Tanizaki öykülerini kendi dilinde biricik yemek, müzik aleti, yöresel bebek adlarıyla zenginleştirerek okurun ilgisini artırır.
Yıllar önce yazılmış Sazende Şunkin çağının çok önünde konu seçimi ve cesur çıkışlarıyla yılları kucaklayan bir yüksekten, sapasağlam bir duruşla okuru kucaklar. Japon Edebiyatının aykırı, usta kalemi Tanizaki’ye bir de öykünün büyülü penceresinden bakmaya ne dersiniz?
0 yorum:
Yorum Gönder