"İnsanlık Değeri Yargılanıyor" (İrfan SANCI ile Söyleşi: Utku ÖZMAKAS)

Bilmeyenler için kısaca özetleyelim: Sel Yayınları’nın sahibi İrfan Sancı ve çevirmen İsmail Yerguz Guillaume Apollinaire’nin “Genç Bir Don Juan’ın Maceraları” kitabını yayımlamak ve çevirmekten ötürü yargılanıyor. Edebiyat yapıtını “müstehcenlik”le yargılamaya kalkan bu zihniyet, Yargıtay kararında “eşcinsel ilişkilerin yanı sıra hayvanlarla cinsel ilişkilerin, cinsel arzuları tahrik ve istismar edecek şekilde anlatıldığı” ve “tiksinti verecek şekilde ifade edilmek suretiyle hiçbir sanatsal ve edebi değer katılmadan kurgulanmıştır” gibi veciz ifadelere de yer vermişti. 12 Eylül’de görülen son dava “hakimin kendi kendine istediği ek süreyle” 7 Kasım’a ertelendi. Biz de bu “trajikomik” durum üzerine Sel Yayınları’nın sahibi İrfan Sancı’yla kısa bir söyleşi yaptık.

Öncelikle size ve çevirmen İsmail Yerguz’a geçmiş olsun diyorum. Sanırım dünyada “Genç Bir Don Juan’ın Maceraları”nın bir edebiyat yapıtı olduğunu “ispatlamak” zorunda bırakılan ilk yayıncısınız. 

Bir yayıncı için “sayın hakim, Apollinaire Fransızların milli şairidir, şiirlerinin yanı sıra düz yazıları da vardır, size bunu ispatlayacağız” demek zorunda kalmaktan daha incitici bir şey olabilir mi? Aslında daha soruşturma aşamasında biz kendilerine Avrupa Parlamentosu’nun, Apollinaire’in tüm metinlerini “Dünya Kültür Mirası” olarak tescil ettiğini, yani siz burada sadece bir metni değil, insanlığın “korumaya” aldığı bir değeri yargılıyorsunuz, bundan vaz geçin, zira daha evvel Apollinaire’in başka bir kitabını yargılamaya kalktığınız için, AİHM Türkiye’yi mahkûm etmişti. Ama ne gam, devlette devamlılık esas mantığıyla yargılamaya devam...

Benzer bir süreci yeniden yaşıyoruz. Bakalım burada verecekleri bir kararın, sınırlarımız dışında hiçbir geçerliliğinin olmadığını görünce ne yapacaklar.

Davada farklı bilirkişi raporları var. İstanbul Ticaret Üniversitesi’nden gelen ve “Hiçbir estetik değeri olmayan, yalnızca cinsel dürtüleri harekete geçirmek amacıyla yazılmış, bedii duygulardan çok okuyanları hayvani hislere sürükleyen, toplumun ar ve haya duygusunu incitir nitelikte” gibi veciz ifadeler barındıran raporun aksine bir de Galatasaray Üniversitesi’nden Fransız edebiyatı konusunda uzmanlaşmış bilirkişi raporları var. Yayıncıları bu raporlara mecbur bırakan “güvenlik” rejimi edebiyattan niye bu kadar korkuyor sizce? 

Sorununuzun cevabı, taa Cumhuriyetin kuruluş felsefesinde yatıyor. Toplum mühendisliğine soyunan devlet başından beri hayatın tüm alanlarında olduğu gibi “kültürel faaliyetlerde” de halk adına neyin doğru neyin yanlış olduğunun çabası içinde olmuştur.

Hep söylüyorum, bir kitabın edebi olup olmadığını bilirkişilere sorarak karar vermek, edebiyatın ruhuna aykırı. Bırakın buna biz yayıncı, editör ve okurlar karar verelim.

Daha önce “Yumuşak Makine” nedeniyle benzer bir sürece maruz kaldınız. Bir yayıncı olarak, N.Ç. davası gibi örnekler ortadayken, yayımladığınız yapıtlarla uğraşılması size ne anlatıyor? 

Cinsel şiddet ve ahlaki yozlaşmanın ayyuka çıktığı günümüzde edebi metinlerin dava konusu edilmesi toplumsal ikiyüzlülüğün bir göstergesi aslında.

CinSEL serisi devam edecek sanıyorum. Başka hangi kitaplar var sırada? 

William S. Burroughs, Guillaume Apollinaire gibi dünyanın her yerinde kitapları yayımlanan saygın yazarların kitaplarını yayınladığımız için yargılanmamız doğrusu bizi kaygılandırıyor. Sırada Loius Aragon’un bir metni var ama benzer kaygıdan ötürü “Genç Bir Don Juan’ın Maceraları” davasının sonuçlanmasını bekliyoruz.

0 yorum:

Yorum Gönder