Tersine Pharmakos (Melike UZUN)

Terry Eagleton “Thomas Mann’in Kirpisi” makalesinde Antik çağ Yunanistan’ındaki günah keçisi (pharmakos) geleneğinden söz eder. Yıl boyunca biriken kirlilikten kurtulmak için seçilen iki kişidir günah keçisi. Thargelia şenliğinde bu kişiler kentin sokaklarında teşhir edilir, üreme organlarına vurulur ve öldürülür. Pharmakos sembolik düzeyde topluluğun suçunu yüklenir ve bu şekilde arınmayı sağlar. Günah keçileri toplumsal hiyerarşinin en alt kesimlerinden seçilse de Eagleton bu söylenenlerin hemen arkasından şunu ekler : “Topluluğu bu şekilde temsil etme ve günahlarından kurtarma gücüne sahip olması yönüyle pharmakos tersine çevrilmiş bir kral figürüdür.”

Thomas Mann’in Nisan ayında Can Yayınları’ndan Şeyda Öztürk’ün çevirisiyle yayınlanan Majesteleri Kral adlı romanındaki başkahraman veliaht, bir kralın kimi zaman tersine çevrilmiş pharmakos olabileceğini düşündürüyor.

Klaus Heinrich bir ülkenin ikinci veliahtı olarak doğar. Ancak, bir eli diğerinden küçüktür ve gelişmeyecektir. Bu, bir ülkenin kralı olacak biri için ağır bir yük, acı çekme nedenidir. Kral, baba Johann Albrecht oğlu Klaus Heinrich doğduğunda şöyle der : “Ne büyük engel! Ne büyük ayak bağı! Sürekli dünya karşısında cesur duruşunu korumak zorunda olacak. Bu gerçeği yavaş yavaş sızdırmalıyız ki halkın karşısına ilk çıkışında büyük şok yaşanmasın. Hayır, henüz buna alışamadım. Tek elli bir prens.” Bu, bir kehaneti anımsatır. Yüzyıldır söylenen bir kehanettir bu: Tek elli bir prens, ülkeye alışılmadık vaatler, refah getirecektir.

Klaus Henrich, gerçekten de ömrü boyunca sağ elini halktan, görüştüğü insanlardan saklamak zorunda kalır. Bu durum beraberinde konumunu, yaptıklarının, yaşadıklarının anlamını sorgulamayı da getirir. Bir yandan yalnızlığının farkına varıp “halk”la iletişim kurmaya çalışmanın bir yandan bunun imkansızlığını fark etmenin acısıyla kıvranırken kendisine “çıkış yolu” buluverir. Ancak, bu çıkış “grandük” olmanın yerinden oynatılamaz ağırlığı yüzünden kapalıdır. Majesteleri Kral Klaus Henrich’den beklenen, istediği gibi davranması değil, ülkesi ve halkı için kendisini feda etmesidir. Alt sınıftan bir pharmakosla Grandük’ün ters özdeşliği bu “kendini feda etme/kurban olma” üzerine kuruludur.

Majesteleri Kral, bir bakıma “kurban verme/olma” kültürünün olumsuzlanmasıdır. Bu denli kesin bir yargıya varmak için iki neden var. Birincisi Klaus Henrich’in pek çok kişinin ve çok değer verdiği öğretmeni Doktor Überbein’ın “yüce görev”i yerine getiremeyeceği uyarısının tam tersini gerçekleştirmesi ve kendisi de “kurban” figürü olan Überbein’ın bu öngörüsünde haksız çıkması. Sonuçta, kurban olmayı, günah keçisi olmayı reddeden Klaus’un halkını refaha kavuşturup onların saygısına eskisinden daha çok ulaşması. İkincisi ise Überbein’ın yaşamı.

Romanın düşünce dokusunda Klaus Henrich’in öğretmeni Überbein’la diyaloglar önemli yer tutar. Überbein, öğrencilerini koruyormuş gibi görünse de kesin ve net mesafesi, savunduğu düşüncelerle devletin aklıdır. Klaus Henrich kral olarak kendi varlığını sorgularken Überbein şöyle der: “Temsil etmek, doğal olarak ki salt var olmaktan daha fazlasıdır ve ondan daha yücedir Klaus Henrich – işte bu yüzden insanlar size ‘majesteleri’ diyor.”

Überbein yaşamını kendini “feda etme” üzerine kurmuştur. Ama onun günah keçisi olduğu söylenemez. Çünkü, kurban olma durumunu sonradan bir çeşit “iktidar”a dönüştürmüştür. Yaşamının dönüm noktasında istediğini değil başkaları adına “ideal olan”ı eylemiş, katı bir ahlakçılık ve işindeki başarı üzerine kurmuştur hayatını. Klaus Henrich için dönüm noktası olacak durumda ona da aynısını yapmasını öğütler. Pek çok kişi gibi Überbein da kraldan, ülkesi için yaşamını, isteklerini, mutluluğunu feda etmesini, toplumun huzursuz olmaması, düzenin bozulmaması için bir günah keçisi gibi davranmasını ister. Romanın “kurban verme/olma” kültürünün olumsuzlanması, kralın seçimini netleştirdiği gün, Überbein’den gelen haberle pekiştirilir. Talihsizliğin kader olmadığı, bireyin seçimleriyle ilgili olduğu, toplum adına “kendi”nden vazgeçişin kader olmadığı, günah keçisi olmak istemeyenlerin buna karşı koyabileceği, olayların çözümünde güçlü bir düşünce olarak önümüzde durur. Çünkü, Majesteleri Kral çok karşı çıkılmasına karşın, büyükannesi Kızılderili olan ve soylu olmayan Spoelmann’la evlenir. Tam da evlendiği gün aldığı haber çarpıcıdır: “Ama aynı gün Eremitage’a Raoul Überbein’ın intihar ettiği haberi geldi.” Kendini feda edişini iktidara dönüştüren Überbein, Majesteleri Kral’ın kendi seçimini gerçekleştirdiği gün intihar eder. Bir masal gibi “yanlış” davrananın sonu ölüm olurken “doğru” davranan muradına erer. İşte bu yüzden “günah keçisi” yaratan topluma sunulan bir anti-tezdir bu roman.

Günahkar toplum günah keçisini yaratır mutlaka, bu yüzden yalansız bir ülke dileyelim, yoksa günah keçisi olmamız işten bile değil.

Tatlı Şiddet, Terry Eagleton, Ayrıntı Yayınları



Majesteleri Kral, Thomas Mann, Can

0 yorum:

Yorum Gönder