Bazen yüzlerce sayfa uzunluğunda bir romanının karmaşık ve dağınık yapısı okurunu ondan uzaklaştırırken kısa bir öykü ise onun okuma tutkusunu tatmin etmede yetersiz kalır. Bu noktada edebiyatseverlerin kurtarıcısı olarak ismini son dönemde daha da fazla duyduğumuz novellalar karşımıza çıkar. Yazınsal kısa öykünün geçmişten günümüze uzanan yolculuğunda gelişmesini sağlayan birçok türün olduğunu söylemek mümkün. İşte bu türlerden birisi de romana kıyasla daha kısa, hikâye ve noveletteden daha uzun bir edebi tür olan novelladır.
Dünya edebiyatı ve Türk edebiyatında seçkin örnekleri verilmiş olan novellanın tarihine baktığımızda; İtalyan bir yazar ve şair olan Giovanni Boccaccio tarafından yaratılan bir tür olduğunu söyleyebiliriz. Düzyazı anlatı ya da kısa bir öykü olarak nitelendirilen bu türün başlatıcısı, Boccaccio’nun 10 gün boyunca anlatılan 100 öyküyü barındıran “Decameron” adlı eseridir. Dünya edebiyatının ilk hikâyecesi olarak kabul edilen yazarın 1348’de başlayıp 1351’de tamamladığı bu eseri de dünyanın ilk hikâyesi sayılmaktadır.
İtalyanca kısa öykü kelimesinden türetilen novellanın köklerine baktığımızda Latince olduğunu ve 1630’larda “uzun kurgusal eser” anlamında kullanıldığını görmekteyiz. Önceleri romance olarak adlandırılan eserlere daha sonraları novel adı verilmiştir. Kelime sıfat olarak kullanıldığında ise yeni kelimesine karşılık gelmekte olup Roma İmparatoru I.Justinianos tarafından hazırlatılan ve Roma Hukuku için temel bilgi kaynağı niteliğinde olan Corpus Iuris Civilis(529-534) adlı hukuk külliyatında novellae leges (yeni kanunlar) adı altında toplanan bölüm bunun bir göstergesidir.
Edebi tür olan novellanın uzunluğunun ölçütleri konusunda tartışmalar süregelse de Science Fiction and Fantasy Writers of America Nebula Awards’da 17.500 ila 40.000 arasında sözcüğü barındıran eserler novella olarak kabul edilmiştir.
Novella(uzun anlatı)ya değinirken kısa öykünün konumundan bahsetmemek olmaz. Kısa öyküyü yazınsal bir tür olarak karşımıza çıkaran isim Edgar Alan Poe olmuştur. Novella’dan türeyen “novel” terimi roman olarak adlandırılabilecek yapıtların verildiği dönem de kullanılmaya başlanmıştır. Novella ile bağlantılı olan novel de tek bir durum ya da olayla ilgilenmesi yönüyle romandan ayrılmaktadır. Kullanıldığı yüzyıldaki belirsizlik nedeniyle bu terim Dr. Johnson tarafından “novella”dan yola çıkılarak “genellikle aşk üzerine kısa bir öykü” olarak tanımlanmıştır. Bu konuyla ilgili olarak Mine Urgan Samuel Richardson’ın 1740’da yayımlanan Pamela’sına “uzatılmış bir novel” denildiğinin altını çizmektedir.
Türün en genel özelliklerinden biri yoğunluğun tek bir olay ya da durumun üzerinde olmasıdır. Aynı zamanda okurunun beklemediği ve şaşırtıcı sonla bitiyor olması bu türün belirgin özellikleri arasında yer almaktadır. Alman edebiyatına baktığımızda da bu türde başarılı örneklerin verildiğini görmekteyiz. Goethe, Tieck, Schlegel gibi romantikler bu kuramdan yararlanmışlardır. Goethe bu türle ilgili görüşlerini şöyle özetlemiştir: “Novelle’in konusu kimsenin duymadığı yaşanmış bir olay değil de nedir?” Goethe tarafından türe yönelik yapılan bu yorum bahsedilen özelliğe işaret ediyor olması açısından ehemmiyet kazanmaktadır.
İbreyi Türk edebiyatı yönüne çevirdiğimizde ise “köy”ü konu edinen ilk eser olan Nabizade Nazım’ın Karabibik’i (1890) –her ne kadar yazarı roman olarak nitelendirse de- “uzun hikâye” özelliklerini taşımaktadır.
Yine edebiyatımıza baktığımızda bu türde önemli eserler veren isimlerden birisinin de yakın zamanda kaybettiğimiz usta yazarlarımızdan Leyla Erbil olduğunu söyleyebiliriz. Erbil’in türe ilişkin yorumu ise şu şekildedir:
“Novella, bence bilinen romanın dar bir alana sıkıştırılmış biçimidir. Bu alan romandan edinilmiş tüm deneyimleri, teknikleri, dili başkalaştırarak kullanır. Örneğin bu türün mekân, zaman dağınıklığından, savrukluğundan beni de okuru da uzaklaştırdığı düşüncesindeyim. Böylece diyelim 300 sayfalık bir roman elli-yüz sayfaya sığdırılabilir. Bu da yeni bir estetiğin, novella'ya has bir dilin yaratılmasına neden olur.”
Erbil’in türe yönelik bu yorumundan yola çıkarak “uzun öykü” ya da “kısa roman” olarak tanımlayabileceğimiz novellanın öykü ya da roman arasında ayrım yapmakta zorlanan okurların imdadına yetiştiğinin altını bir kez daha çizmek yersiz olmasa gerek.
0 yorum:
Yorum Gönder