Wolfgang Korn'dan Çocuklara “İnsaniyetli” Kitaplar (Devrim ÇAKIR)

“Kurala uygun, alışılagelen, olağan, düzgülü, aşırılığı olmayan, uygun.” Günlük yaşamda, hele hele dünya gönlümüzce -yani ”kurala uygun” ve “alışılagelmiş bir biçimde”- dönüyorsa sık sık ve severek kullandığımız, kültür incelemeleri yapan etnologların ise ağızlarına almaktan bile kaçındıkları “normal” kavramını böyle tanımlıyor Türk Dil Kurumu. “Olağan” ve “uygun”, tamam, elbette... Ama işte, kime göre, neye göre?

Bilim muhabiri ve yazar olarak Hannover’de çalışan ve GEO, Die Zeit gibi gazete-dergiler için yazılar yazan Wolfgang Korn'un, 12 yaş üzeri çocuklar ve elbette “insaniyetine” (bir anlamda çocuk kalbine) dönüp bakmak isteyen “her yaştan gençler” için kaleme aldığı Normal Nedir?, bu kavramı bir kültür meselesi olarak ele alıyor ve “Neden bütün insanlar hem aynı hem de farklıdır?” diye soruyor.

Normal Nedir?, kutuplaşmaların ve ayrışmaların giderek derinleştiği, “bizden” olmayanın doksan dokuz köyden kovulduğu, “yabancı” düşmanlığının etkisiyle giderek içine kapanan ve sonunda farklı biçimlerde de olsa “muhafazakârlaşan” bir dünyada, çocukların normallik/anormallik durumlarına bakışını, “farklı olmak çok normal” diyerek insanî (yani “normal”) bir zemine taşımaya çalışıyor.

Farklı olanı bir tehdit ya da düşman olarak değil, büyük bir zenginlik olarak görmek gerektiğini, Grönland’dan Inuitler’e, Avusturalya’dan Guugu Yimithirr’e uzanan heyecan verici bir coğrafyada, bir tür “bütün mümkünlerin kıyısında” dolaşarak anlatan Korn, erkeklik ritüellerinden damak tadına, tabulardan korkulara, güzellik algısından aşk-evlilik geleneklerine kadar pek çok konuyu değişik coğrafyalar ekseninde değerlendiriyor. Birey ve toplum için son derece tehlikeli olabilecek “ben ve dünya” / “biz ve onlar” / “Batılılar ve Doğulular” gibi köşeli yaklaşımların (misal, aynı topluluk içinde gerçekleşen katliamlara dair üzüntülere bile şerh koyan/koyabilen “ama'lı” cümlelerin) göreceliğini ve elbette gereksizliğini ilginç örneklerle ortaya koyan Korn, “Kültürel çeşitlilik insanlık için bir tür hazinedir” diyor, “Birçok şeyin başka türlü de yapılabileceğini gösterir bize. (...) Birçok şey bizim alıştığımız tarzda halledilmek zorunda değil. (...) Her şey farklı kültürlerde tam tersi anlama sahip olabilir.”

Araştırmacıların son yıllarda farklılıklarımız kadar her yerde yaygın, “evrensel” özelliklerimizi de incelediğini belirten Korn, insanların dünyanın her yerinde -neyse ki- altı duyguyu ayırt edebildiğini söylüyor: Öfke, korku, tiksinme, şaşkınlık, sevinç ve yas. Bunlar hepimizin yüzünden okunabiliyor -ama ne yazık ki, anlaşmaya yetmiyor. Okunamayanlar için ise bir parça aklı selim, bir fiske vicdan ve biraz da empati gerekiyor.

Rengârenk masalların ve süper kahramanların ötesinde, gerçekten “derin” ve “gerekli” konulara dalan, bunları “meraklı” bir kurguyla anlatan 2009 Alman Gençlik Edebiyatı Ödülü sahibi Korn, çocuklara güveniyor. Ve çocuklar biliyor: Dünya yuvarlak; ne kadar “Batı”dan bakarsanız bakın, size de bir “Doğulu” diyen çıkar... Yirmi çeşit çiçeği bir bukette görünce gülümseyip gevşemek yerine, mesela karanfile, “Hop, dur bakalım, gözünün üstünde kaşın var!” deyivermemiz, -hiç çocuk olmamışız gibi- sivrilen ve zamanla keskinleşen o köşelerimizden kaynaklanıyor.


“POLAR”DAN ROMAN MI OLUR?

Gençler için birçok araştırma kitabı kaleme alan Wolfgang Korn'un Türkçeye taşınan ikinci “ağır” çalışması, ödüllü bir “genel kültür romanı” olarak da okunabilir: “Globalleşme Üzerine Küçük Bir Öykü” alt başlığıyla sunulan ve Avusturya'da “Yılın Bilim Kitabı” (2009) ödülünü alan Polar Yeleğin Dünya Seyahati, yazarın Hannover'deki bir alışveriş merkezindeki indirimli ürünler arasından aldığı kırmızı yeleğin baş döndürücü yolculuğunu anlatıyor çocuklara.

Basra Körfezi'ndeki petrol sahalarından Bangladeş'teki tekstil fabrikalarına, Almanya'daki bir mağazadan Kanarya Adaları önlerinde batma tehlikesi geçiren bir göçmen teknesine uzanan bu yolculuğun başrolü elbette kırmızı polar yeleğe ait. Yadımcı rollerde ise Dubai petrolü, petrol zenginleri, liman işçileri, devasa petrol tankerleri, konteynırlar; çocuk yaşta, zor koşullarda, neredeyse sakız parasına çalışmak zorunda olan Bangladeşli tekstil işçisi kadınlar; Atlantik Okyanusu'nun dev dalgaları ve korsanlar; yeni bir hayat uğruna çürük çarık sandallarla okyanusu geçip Avrupa'ya ulaşmaya çalışan göçmenler ve nihayetinde -nasıl bir maceranın ardından kendisine ulaştığını bilmeden- kırmızı polar yeleğini bir tür “uğurlu eşyaya” dönüştüren yazar Korn var.

Üzerine şarap döküldüğünde bile yeleğinden vazgeçmeyen Korn, kendi isteği dışında Almanya'da kullanılmayan giysilerin toplandığı bir konteynıra gönderilen kırmızı polarını mültecilerle ilgili bir TV haberinde görünce karar verir bu yolculuğun hikâyesini yazmaya: Nasıl olmuştur da bu “uğurlu” yelek, denizin ortasındaki göçmen teknesinde, üzerinde Korn'un yeleğiyle şaşkın ve bitkin bir halde etrafına bakınıp duran o Afrikalı gencin eline geçmiştir? “Nesnelerin imal edildiği ülkeler, onların hayat hikâyelerinin bir durağı sadece. Yolculukları, hammadde kazanımından -çöplükte veya herhangi başka bir yerde- son geri dönüşümlerine kadar uzanıyor” diyor Korn: “Bu yelek Afrika'ya nasıl gitti? Nerede imal edilmişti? Hammaddeleri nereden gelmişti? Yoksul ülkelerde yüzlerce insan neden köylerini terk edip küçük sandallarla zengin ülkelere ulaşmaya çalışıyor? O ülkeler neden bu kadar yoksul? Yanıt: Globalleşme!”

Polar yeleğin sınırları aşan hikâyesini adım adım izleyen Korn, yetişkinlerin dünyasına özgü soruları/sorunları çocukların dünyasına taşırken hem son derece basit bir dil/terminoloji kullanıyor hem de dünyanın “daha şanssız” bölgelerindeki çocukların ve yetişkinlerin nasıl bir hayat sürmek zorunda kaldığını gerçekçi ve soğukkanlı bir şekilde yansıtıyor metnine. Dahası, “Öykü böyle mi bitmek zorunda?” diye de sorarak, çözüm önerilerini sıralıyor.

NORMAL NEDİR?, Wolfgang Korn, (Çev.) Saliha Nazlı Kaya, Can Çocuk, 2014.
POLAR YELEĞİN DÜNYA SEYAHATİ, Wolfgang Korn, Çev.: Saliha Nazlı Kaya, Can Çocuk, 2014.