Kitap deyince akla ilk olarak sözcükler gelir doğal olarak; daha geniş tanımlamayla yazı. Söz konusu edebiyatsa yazı olmazsa olmazdır. Ancak çocuk edebiyatı dediğimizde iş biraz değişir, yazı ilüstrasyonla desteklenir çocuk edebiyatında. Yaşı biraz daha küçülttüğümüzde tamamen değişir, söz yerini görsel imgelere bırakır. Edebiyat hedef kitlesinin yaşı büyüdükçe sözle doyurmaya başlar okuyucusunu, görselliği kapakla sınırlar. Oysa her kitapta değil ama, bazen yazıların arasında ilüstrasyonlar arar benim gözlerim. Bilim kurgu, gerçeküstü ya da fantastik türlerde mesela. Çocuk edebiyatına fazlaca gömülmüş biri olduğumdan belki. Ama yazılı çizili bir kural olmasa da genel kabul görmüş bir durumdur bu; en fazla fotoğrafa rastlarsınız yetişkin edebiyatında. Tercihiniz daha fazla görsel ise çizgi roman okursunuz.
Shaun Tan’ın kitapları belki de bu nedenle çarptı beni. Kitapları her ne kadar ‘çocuk kitapları’ basan yayınevlerinden çıksa da ve ‘çocuklar için’ diye tanımlansa da kendisinin de belirttiği gibi herkes için kitaplar bunlar. Formatı okul öncesi çocuk kitapları formatında. Büyük boy, bol resimli, az yazılı, albenili. Sırf bu görüntüden dolayı hiçbir yetişkinin tenezzül etmeyeceği, dolayısıyla doyurucu estetiği ve biraz karamsar da olsa müthiş hayalgücüyle -sanki onların çok ihtiyacı varmış gibi- sadece çocuklara hitap edecek kitaplar ne yazık ki. Ama işte söylüyorum; şimdilik Türkçeye sadece “Kayıp Şey” ve “Kızıl Ağaç”ın çevrildiği Shaun Tan’ın kitapları ‘başka bir boyutta’ ve kesinlikle her yaşa göre.
Ben önce oğlumla okudum kitapları. Hakkını vermek gerek bilim kurgu ve korku hikâyelerine meraklı Shaun Tan’ın dünyası çocuk kitaplarında rastladığımız dünyalardan epey farklı. “Kayıp Şey” de, “Kızıl Ağaç” da basbayağı hüzünlü, bunalımlı, kasvetli, ama yine de umutlu dünyalar. Dolayısıyla oğlumun tepkisini epey merak ettim. Her ikisi için de “sıkıntılı” oldu yorumu. “Kızıl Ağaç” iyiden iyiye muğlak bir çocuk için, “Kayıp Şey”de ise oyuncaklı bir durum var; ne idüğü belirsiz kayıp bir şey! Üstelik mekanik bir dünyanın içinde. Tahmin edebileceğiniz gibi oğlum ona sıkıntılı bir şiir gibi gelen “Kızıl Ağaç”ı bir kenara koyarken gri bir dünyadaki esrarengiz kayıp makine/şey ile epey ilgilendi. Onu da hüzünlü buldu, ama “dünyada böyle kayıp şeyler var mı gerçekten” sorusu takıldı kafasına ve severek girdi bu dünyanın içine.
Oğlumdan bağımsız ikinci okumada hikâyeleri bilerek başladım elbette sayfaları çevirmeye ve daha kapakları gördüğüm anda beni etkisine alan çizimlerin gücüne teslim oldum. Shaun Tan’ın kendini ifade etmek için sözcüklere hiç ihtiyacı olmadığını farkettim. O nedenle bir yazar olarak değil, sanatçı olarak söz etmek daha doğru kendisinden. Müthiş bir hayalgücü var ve bunu çizerek bizimle paylaştığı için çok şanslıyız. Heyecan verici ve kesinlikle takibe alınması gereken çok yönlü bir sanatçı. Tiyatro ve sinema ile de iç içe ve kitaplarını sahneye veya perdeye de taşıyor. Hatta 2011 yılında kendi yaptığı “Kayıp Şey”in animasyon filmi, “En İyi Kısa Animasyon Oscar”ını almış. Kitapların sayfalarını hızlı çevirmeniz mümkün değil, çünkü inanılmaz detaylar var yarattığı dünyalarda. Özellikle de “Kayıp Şey”de. Çocukların gözünden kaçabilecek ince espriler, politik mesajlar -evet yanlış okumadınız politik mesajlar (bkz. domuzlar)- “Bilgi ötekileri inceler. Bilgelik kendini tanımaktır” gibi tumturaklı sözler... Ve tüm bu detaylar metnin değil çizimlerin içinde gizli.
Bir çocuğa bilim kurguyu anlatmak zor. Ama öte yandan zengin hayalgüçleri nedeniyle bir çeşit bilim kurgu dünyasında yaşadıkları için böylesi bir ortamı bizden daha kolay kabul ediyorlar. Shaun Tan’ın yarattığı kasvetli dünyalar biraz ürkütücü gelse de içindeki cinfikirler çocukları bu bilim kurgu hikâyesinin içine hemen alıveriyor. Büyüklere gelince... Onların kesinlikle çocuklardan daha çok ihtiyacı var böylesi estetik söylemlere. Hayalgüçlerini yeniden harekete geçirebilmek için... “Sağır bir makine”ye çevirdiğimiz dünyamızda, umudu yeşertebilmek adına elimizi taşın altına koymamız gerektiğini anlayabilmek için... Gündelik yaşamımızın rutin koşturmacasından çıkabilmek, nefes alabilmek, kim olduğumuzu farkedebilmek, hayallerimizin peşinden yeniden koşabilmek için...
0 yorum:
Yorum Gönder