Gezi Üzerine İki Kitap (Dinçer DEMİRKENT)

Bildik bir cümleyle başlayalım: Kriz düşünceyi derinleştirmeye, eleştiriyi keskinleştirmeye zorlar. Atıllık ve rutinin yerini sıradışı olan alır. İngilizcedeki ve aynı aileden olan birçok dildeki kriz, kritik ve eleştiri arasındaki bağın bununla bir ilişkisi olsa gerektir. Türkiye’nin muhtelif mekânlarında yanan barikatlar, dumana boğulmuş sokaklar, politikleşmemiş bir eleştirinin politikleşmesinin, kritiğin sokağa dökülmesinin sonucuydu. Bir halk ayaklanmasına dönüşen ve belki de Lenin’e atıfla söyleyebileceğimiz ‘halkın kendiliğinden yaratıcılığının’ alışık olmadığımız bir örneğiyle karşılaştık. Hareketi, düşünceyi kışkırtan direniş duruldu. Haziran’ı sokaklarda geçirenlerin bir kısmı daha Haziran günleri bitmeden biriktirdiklerini kaleme almaya başladılar. Onlarca kitap halihazırda elimizde. Onlarca dergi Gezi’yi anlamaya, düşünmeye, derinleştirmeye, büyütmeye katkı yapmak için basıldı.

Bu yazıda iki kitaba dikkat çekmek istiyorum. Bu kitapların hem içerik hem biçim açısından belli bir temsil gücünün olduğunu varsayarak. Varsayımın temelinde birkaç şey var. Birincisi, Gezi direnişi üzerine yazılan kitapların, özellikle de ilk çıkan kitapların önemli bir kısmı bir günce, kronoloji içeriyor. Bu kayıt tutma hali, olayın bir anını bile kaçırmama fikriyle anlam kazanabilir. Düşünce hayatımızda genel sonuçların, anlamlı bütünlerin daha değerli kabul edildiğini varsayarsak eylem günlüğü tutan kitapların gösterdiğinin -iddialı bir ifadeyle- düşünce hayatımızda zaman ve bütünlük algılarımızda bir değişme olduğunu söyleyebiliriz. İkincisi varsayım kitap tasarımlarının Gezi ile birlikte değişmesi. Basitçe görsel kullanımı vs. gibi teknik değişikliklerden bahsetmiyorum. Gezi’den kopma duygusu verebilecek herhangi bir ifadeden kaçınmak gibi, sürekli kendini hatırlatan bir kaotik durumun kitapların içerisine yedirildiğini söylemek mümkün. Bunun kötü ve iyi örneklerinin olduğunu söyleyebiliriz. Burada kısaca tanıtılacak olan iki kitap bunun iyi örneklerinden.

Devrim Göz Kırptı

Temmuz ayında Kaldıraç Yayınevi’nden çıkan ‘Devrim Taksim’de Göz Kırptı’ başlıklı kitap yaklaşık 300 sayfalık bir günce ile birlikte röportajlar, kısa yazılar ve belge niteliğinde fotoğraflardan oluşuyor. Kitap içinde pankart fotoğrafları, sosyal medyada yansıyan yaratıcı eleştiriler çok iyi yerleştirilmiş. Kaldıraç Yayınevi’nin kitabındaki günce benim karşılaştıklarım arasında en ayrıntılı olarak kaleme alınmış olanı. Türkiye’nin eylem olan neredeyse her yerindeki olaylar saat aktarılmış, burada eylemcilerin doğrudan aktarımlarının kitaba yardımcı olduğunu söylemeye gerek yok. Günce sadece bir kronolojiden ibaret değil, deneyimler ve hatırlatmalar da önemli yer tutuyor.

Kitabın ikinci bölümü röportajlardan oluşuyor. Sırrı Süreyya Önder, İhsan Eliaçık, Sayfı Sarısülük, Seyit Kartal, Cömert Ailesi, Çarşı grubu ve Anti-Kapitalist Müslümanlar ile söyleşiler yapılmış. Sayfı Sarısülük’ün Ethem için, Cömert ailesinin Abdullah için, Seyit Kartal’ın Mehmet için söylediklerini kuru kelimelerle tarif etmeye girişmeyeceğim elbette, ama okumak, bu sözleri bilmek, biriktirmek gerektiğini söylemekle yetineceğim.

Yazılar eylem içinde, eylemin içinden yazılmış yazılar. Yine deneyimi kelimelere büründürme yanı ağır basıyor. Fakat Boysan Yakar ve Sibel Yerdeniz’in yazılarına birkaç cümleyle ayrıca değinmek istiyorum. Boysan Yakar’ın yazısı LGBT hareketinin Gezi’ye ne kattığını ve devrimin hareketleri aracılığıyla nasıl “kadına, anaya, ibneye, mora, yeşile, kızıla, sola ve halka büründüğünü” anlatıyor. Sibel Yerdeniz’in yazısı marjinalin, çapulcunun hayatın nasıl bir şey olduğunu hatırlattığını gösteren, hayatı çoğaltmaya dönük bir yazı.

Kitabın en sonunda yer alan afişler Gezi sürecinde muhalefetin içinde yer alan çeşitli yapıların neyi nasıl dediğini görmek için başlangıç düzeyinde bir bakışa yardımcı olabilir.

Orta Sınıf Terimine Politik İtiraz

Yine temsil edici bir yana sahip olduğunu düşündüğüm ikinci kitap NotaBene Yayınevi’nden Özay Göztepe’nin editörlüğünde çıkan ‘Gezi Direnişi Üzerine Düşünceler’. Kitap Kaldıraç Yayınevi’nin hazırladığı esere nazaran biraz daha geç basılmış. Sendika.org için yapılan söyleşiler kitaba zemin hazırlamış ve birkaç noktayı kuşatmayı tasarlayan bir çalışma ortaya çıkmış. Bu noktalar sınıf meselesi, Gezi’ye Türkiye dışından bakış ve toplumsal hareketlerin perspektifinden Gezi direnişi olarak belirlenmiş. Yine de kitaba rengini verenin sınıf analizi, daha doğrusu orta sınıf teriminin yaygın kullanımına itiraz olduğunu söyleyebiliriz. Kitabın tasarımında her yazının başında Gezi’den bir duvar yazısının kullanması dikkat çekiyor.

Korkut Boratav’ın çok okunmuş olduğunu tahmin ettiğim Sendika.org röportajı kitaptaki ilk yazı. Boratav’ın Gezi’yi ‘olgunlaşmış bir sınıfsal başkaldırı’ olarak tanımlamasının hâkim analize meydan okuyuculuğu sanırım kitaba da perspektifini kazandırıyor. Ardından Tonak’ın üretken emek kavramına getirdiği eleştiri ya da katkının özetini sunduğu ve Gezi’nin sınıfsal haritasını çıkarmada kullanılacak ölçüt üzerine yazısı Boratav’ın politik-sınıfsal analizini daha akademik-sınıfsal bir yorumla destekliyor. Aynı bölümde yer alan Yalçın Bürkev söyleşisi beklenebileceği gibi bu tartışmaya değinse de biraz uzağında. Orta sınıf analizine ise yoksullaşan ya da proleterleşen orta sınıflar söylemi üzerinden giriyor. Bürkev daha ziyade politik bir hat çekme uğraşında. Ulusalcı kesimlere, solun mevcut kalıplarına ve Kürt ulusal hareketine yönelttiği eleştiriler ve beklentiler bunun ürünü. Değinmek istediğim diğer yazılar baştaki sınıf odaklı hattan siyasalı odağa alan bir hatta çekilmiş. Örneğin Metin Özuğurlu Gezi’nin ‘hangi kaideler üzerinde yeniden bir toplum oluşturacağız’ sorusuna bir yanıt olduğunu, AKP’nin kurucu işlevine kurucu bir karşı çıkış olduğunu vurguluyor. Yasemin Özdek’in yazısı temsil kavramına odaklanmış ve ilgiye hak ediyor. Özdek, yazısında temsil mekanizmalarının çöktüğünü, Gezi’nin bir doğrudan demokrasi talebi olduğunu ve dolayısıyla halk egemenliği fikri üzerine korkmadan kafa yormamız gerektiğini ima ediyor.

Kitabın ikinci bölümü dünyanın farklı yerlerinden düşünürler ile Gezi konusunda yapılmış söyleşiler, Benan Eres’in Türkiye-Brezilya karşılaştırması ve Kansu Yıldırım ile Ebubekir Aykut’un İhvan AKP hattından Siyasal İslam neoliberalizm birlikteliğini ele alan yazılarını içeriyor. Son bölüm Gezi direnişi ekseninde toplumsal hareketler içinden ve toplumsal hareketler üzerine değini ve makalelerden oluşuyor.

Gezi direnişi üzerine çok düşüneceğiz, eyleyeceğiz. Okuyacağız, yazacağız da. Ellerimiz kazmak, düşüncemiz gelişmek zorunda, en azından bir daha geleceğini biliyoruz, mecbur olmadığımızı da kime güveneceğimizi de biliyoruz. Direnişi farklı açılar sunan, farklı tasarımlara sahip bu iki kitabı yazılış, söyleniş zamanlarını da akılda tutarak değerlendirmekte fayda var.

Devrim Taksim’de Göz Kırptı, Kaldıraç Yayınları, 2013.
Özay Göztepe (ed.), Gezi Direnişi Üzerine Düşünceler, NotaBene Yayınları, 2013.


0 yorum:

Yorum Gönder