Mart ortasında “AKP’nin Yükselişi ve Düşüşü” adında bir kitap, raflarda yerini aldı. Şüphesiz ki adında “ve Düşüşü” olmasa on kat fazla basılıp tüm kitabevlerinde zorunlu olarak “çok satanlar” kısmına konarak fazladan reklamı yapılacak olan kitap, siyaset bilimci Burak Cop’un imzasını taşıyor.
Kitap, bir yaşını doldurur doldurmaz katıldığı ilk genel seçimden tek başına iktidar olarak çıkan ve üst üste üç genel seçimde de oylarını arttıran AKP’nin istisnai başarısının kodlarını, 2002’den günümüze sosyoekonomik, kurumsal ve siyasal olmak üzere üç alanda hegemonyanın nasıl kurulup pekiştirildiğini, detayları da kaçırmayarak çözüyor. Ancak doğal olarak en çok ilgi çeken kısım, basında yer alan her seçim anketinde %50’nin altına düşmeyen bir partinin düşmeye başladığı iddiası.
Gerek AKP yöneticilerinin, gerek embedded kalem erbabının sürekli dillendirdikleri “AKP’nin zirvede, muhalefetin perişan olduğu” söyleminin gözden kaçırdığı çok önemli iki nokta var. Birincisi, zirve tektir. İkincisi ve görülmek istenilmeyeni, zirveye çıktıktan sonra aşağıya iniş kaçınılmazdır: Bir gün mutlaka. Sürekli zirvede kalınamayacağını ve bir hareketin zirveye ulaştıktan sonra inişe geçeceğini bildikten sonra karşılaşacağımız sorun, Kadri Gürsel’in kitaba yazdığı önsözde de belirttiği üzere, zirvenin neresi olduğu sorunudur. Zirvenin tespiti yapıldıktan sonra, oraya nasıl çıkıldığı ve nasıl inileceği soruları kolaylıkla cevaplanabilir. Amma velâkin süreğen bir olayda zirvenin tespiti zordur.
Yazar da kitaba bu zorluktan hareketle “Bu kitabı yazarak risk alıyorum. Ama yanlış anlaşılmasın, ‘başa iş almak’ tarzında bir risk değil bu. Öngörüde yanılma riski” diyerek başlıyor ve AKP’nin zirvesinin 2012 olduğunu ve iktidarın mevcut haliyle sonun başında olduğunu iddia ediyor. AKP’nin neden ve nasıl zayıflayacağına dair tezlerin anlatıldığı bölümde Cop, düşüşten ne anlaşılması gerektiğini de açıklıyor: “Burada AKP’nin gerilemesi veya düşüşüyle kastedilen, gelecek seçimleri kaybetmesi değil elbet. İktidarın şu ana kadarki koalisyon görünümlü kompozisyonuyla ve hareketi 10 yıldan uzun bir süre taşıyan lider kadrosuyla artık devam edemeyeceği, iç çatışmaların, ayrışmaların, hatta bölünmenin ufukta bir siluet olarak belirdiği kastediliyor.”
Yazar kitabın son kısmında, geçtiğimiz yıla kadar Kemal Kılıçdaroğlu’nun ekonomi danışmanlığını da üstlenen Chicago Loyola Üniversitesi’nden Prof. Vefa Tarhan ve periferi ülkelerinde kapitalist üretim biçiminin nasıl geliştiğini ve etkilerini Meksika ve Türkiye üzerinden okuyan çalışmasıyla Nottingham Üniversitesi’nden doktorasını alan akademisyen Ertan Erol’la yaptığı söyleşileri sunuyor. Özellikle ikinci söyleşinin “TSK kendinden menkul bir aktör değil, Türk kapitalizminin bir ürünüdür.” önermesinin kışkırtıcılığını da not edelim.
Erdoğan’ın, Abdülmecid’in kendisinin dedesi olduğunu söylemesi gibi kahkaha attıracak ifadelerin dahi altını kazıyan kitap, Osman Ulagay’a Başbakan’ın yazdırdığı “Türkiye Kime Kalacak?”tan tam bir yıl sonra yayınlandı. Bu yönde yayınların artmasının da, yazarın iddiasını desteklediği söylenebilir. Son olarak, siz alıp okumasanız da AKP yöneticileri tarafından notlar çıkarıla çıkarıla okunacak bir çalışma olduğunu belirtelim.
AKP'nin Yükselişi ve Düşüşü, Burak COP, Destek Yayınevi
0 yorum:
Yorum Gönder