İletişim alanında yapılan araştırmalar her geçen gün iletişim külliyatını niceliksel olarak çoğaltırken, bu çalışmaların niteliği de önemli bir konu olarak bu alanda çalışan akademisyenlerin gündemini meşgul etmektedir.
Bilimin genel gidişatına uyum sağlar bir şekilde iletişim alanındaki çalışmalar da Türkiye’deki özgün yolunu buluncaya kadar batı terminolojisini ödünç almakta ve bu terminolojinin ardalanına dayanmaktadır. Bu durumda özgün bir çalışmadan söz etmek, batı terminolojisine dayalı kuramsal alt yapıyı Türkiye’nin iletişim alanındaki yazılı ve görsel metinlerine başarılı bir şekilde uyarlayabilmekten geçmektedir. İletişim alanındaki çalışmaların Türkiye’deki tarihinin çok da eski olmadığı göz önünde tutulduğunda bu tür bir ‘uyarlama’ sürecinin henüz aşılamamış olduğu görülmektedir. Bununla birlikte bu bakış açısı, söz konusu uyarlama çalışmaların öneminin göz ardı edilmesini önermez; ancak bunun bir geçiş süreci olduğunu ve batı literatürü ile başlayan bir alanın kendi yolunu bulması gerektiğini savunur ve ‘nasıl’ sorusunun yanıtını ise alanda çalışan akademisyenlere bırakır.
Yazılı ve görsel metinleri anlamak
Özlem Güllüoğlu tarafından derlenen “İletişim Bilimlerinde Araştırma Yöntemleri” adı altında çıkan iki ciltlik kitap çalışmasının da bu bakış açısından değerlendirilmesi, hem bu çalışmanın eksiklerini ortaya koyma noktasında belli bir zemin sağlayacak hem de verilen emeğin kıymetinin göz ardı edilmesini engelleyecektir.“Görsel Metin Çözümleme” ve “Yazılı Metin Çözümleme” başlıklı bu iki cildin, iletişim fakültesi öğrencilerine ve akademisyenlerine yöntem konusunda temel bir bilgi sağlayacağı açıktır. İletişim çalışmalarında önem kazanmış teorik yaklaşımlar bu çalışmada özenli kavramsal açıklamalar ile ele alınmış ve genellikle de Türkiye özelinde verilen örneklerle somutlaştırılmıştır. Böylece kavranmasında zaman zaman zorluklar yaşanan teorik soyutlamalar, gerek akademisyenler gerekse bu alana ilgi duyan okuyucular için cazip hale getirilmiştir.
“Görsel Metin Çözümleme” cildi, genel olarak sinema metinlerini ve TV reklamlarını konu alan çalışmalar üzerinde yoğunlaşmıştır. Sinema konusundaki çalışmaların odak noktasını oluşturan anlatı kavramı, yapısalcı bakış açısının merkeze alındığı bir çerçeveyi ön plana çıkarmıştır. Göstergebilim ve neoformalist yaklaşımların teorik temellerinin ortaya konulduğu ve birer örnekle somutlaştırıldığı bu çalışmalar kuşkusuz, bu alanda yapılan araştırmalara yenilerini eklemek açısından önem taşımaktadır. Ayrıca örnek film çözümlemeleri, özellikle göstergebilim çalışmalarında yaşanan teorik kavrama sorunsalını rahatlatması açısından anlamlıdır.
“Auteur” yöntem
Kitapta sinema metinlerine yönelik araştırmalardan birini de “auteur” (yönetmen sineması olarak çevrilebilir) yöntem konusundaki çalışma oluşturmaktadır. Özellikle sanat sineması tartışmalarında sıkça karşılaşılan auteur yöntemin sinema tarihindeki karşılığı detaylı bir şekilde ele alınmış, ardından Türkiye sinemasında önemli bir yeri olan yönetmen Semih Kaplanoğlu’nun ‘Yusuf Üçlemesi’ olarak bilenen filmleri bu yönteme dayandırılarak çözümlenmiştir. Çalışma, özellikle 1990 sonrası Türkiye sinemasından söz edildiğinde ilk akla gelen kavramlardan biri olan “auteur” kavramını bir yöntem olarak somut bir çerçeveye oturtması açısından önemlidir.Bununla birlikte söz konusu kitapta göstergebilim yöntemine birden fazla çalışmada yer verilmesine rağmen, sinema çalışmalarında eleştirel yaklaşım, feminist yaklaşım, türsel yaklaşım ve sosyolojik yaklaşım gibi alanların ihmal edilmiş olduğu dikkati çekmektedir ki özellikle sosyolojik ve ideolojik yaklaşımın bu alanda ayrı bir önemi olduğu düşünülmektedir.
Reklam incelemeleri
Sinema dışındaki alanlarda yapılan çalışmalarda ise genellikle yazılı ve görsel basındaki reklam metinlerinin analizi üzerinde yoğunlaşılmıştır. Bu bağlamda yapılan çalışmalar metin analizi konusunda geçerli ve sık başvurulan teorik zeminlerin açıklanması ile başlamış ardından reklam çözümlemeleri ile devam ettirilmiştir. En çok incelenen yöntem olarak postyapısalcı metin analizi ön plana çıkmış ve analizin temel unsurları olarak anlam inşası ve yapı bozumu kavramları üzerinde durulmuş, ardından bu kavramların TV veya dergilerdeki siyasi veya tecimsel reklam metinlerindeki işlerliğini göstermek üzere örnek çözümlemelere başvurulmuştur.Yazılı metin çözümlemeleri
Çalışmanın diğer bölümünü oluşturan ‘ Yazılı Metin Çözümleme’ cildinde ise, genel olarak haber çerçeveleme yöntemi, duygusal zeka ölçümü, içerik çözümlemesi, anket tekniği, söylem analizi, retorik analiz, reklam hafızası ölçüm modelleri ve internet araştırmaları gibi yöntemlere yer verilmiş ve çoğunlukla da tıpkı ilk kitapta olduğu gibi, her bir teorik çerçeve birer örnek çerçevesinde analiz edilmiştir.“Yazılı Metin Çözümleme” cildinde, içinde bulunduğu alana da eleştirel bir perspektiften bakarak bilim ve ideoloji arasındaki ilişkiye dikkat çeken ve bilimin egemen politikaların bir tamamlayıcısı olarak kullanılma gerçekliğine ve riskine atıfta bulunan çalışma öne çıkmaktadır. Bu çalışma her iki kitapta da genel olarak dışarıda bırakılan ve Marksist Yaklaşımı da içine alan eleştirel Yaklaşıma ve Feminist Yaklaşıma değinmesi nedeniyle de önemlidir; çünkü iletişim alanındaki çalışmaların eleştirel niteliğini ön plana çıkaran bu tür yaklaşımların gündemde tutulması, alanın eleştirel niteliğinin korunması açısından önem taşımaktadır. Ayrıca kitapta edebi metinlerin sinema alanında bir inceleme aracı olarak önerildiği çalışma da, sinemanın interdisipliner yapısı göz önüne alındığında dikkate değer bir önerme olarak kendini ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak her iki cilt de, iletişim alanında başvurulan araştırma yöntemlerinin örnekleri ile birlikte toplandığı bir başvuru kaynağı olarak önem taşımaktadır. Bununla birlikte bazı yöntemlerin çalışmaya dahil edilememiş olması, bazılarına farklı örnekler çerçevesinde de olsa birden fazla kez yer verilmiş olması ve örnek çözümlemelerin çoğu kez güncelin gerisinde kalmış olması bir sorun olarak değerlendirilebilir. Ayrıca en başta Batı literatürüne dayalı olarak gelişen bir ‘uyarlama’ külliyatın oluşması ve gelişmesi konusundaki eleştirileri bu çalışmalar için de geçerli saymak mümkündür. Ancak her iki cildin de kendi alanlarında saygın bir yere sahip olan akademisyenlerin oluşturduğu yayın kurullarının onayından geçmiş olması, çalışmaya gösterilen özenin ve verilen emeğin ifadesi olarak değerlendirilmelidir.
0 yorum:
Yorum Gönder