Gücünden ve etkisinden bir an bile şüphe duymadığımız, sıkça pek çok toplumsal ve siyasal derdin sorumluluğunu üzerine attığımız bir şey kitle iletişim araçları. Sadece Türkiye’ye özgü değil tabii medyaya verilen bu önem. Bilgi teknolojilerinde yaşanan dönüşümle birlikte, gitgide artan bir oranda hayatımızın her alanına nüfuz eden bir süreçten bahsediyoruz. Tabii bir de son zamanlarda dillerden düşmeyen, “geleneksel” medyaya eklenen, dillerden düşmeyen “yeni” medya ve “sosyal” medya gibi kavramlarımız da var. Bu haftaki dosyamızı yenisiyle eskisiyle iletişim ve medyayı ele alan kitaplara ayırdık. Aşağıda da çok ama çok kısa bir Türkçedeki iletişim kitapları turu yapacağız. Bize ayrılan bu kısacık yerde ayrıntılı ve kapsayıcı bir değerlendirme yapmak mümkün olmadığı için temel meseleleri ve her ilgi düzeyinden okuyucunun ele almaktan keyif alacağı kitapları zikredeceğiz.
İletişimin Tarihi
İletişimin toplumların hayatında bu denli önemli bir konu haline gelmesi insanlık tarihine bakıldığında görece yeni bir gelişme. İletişimin, özellikle de kitle iletişiminin tarihi modernitenin tarihi ile koşutluk içerisinde incelenebilir. John B. Thompson Medya ve Modernite’de (Kırmızı, 2008) kitle iletişim olgusu ve modernitenin iç içe girmiş, karmaşık ve ortakyaşar ilişkisini son derece incelikli bir şekilde ele almaktadır. Crowley ve Heyer’in İletişim Tarihi başlıklı, alanındaki en yetkin isimleri bir araya getiren derlemesi (Siyasal, 2011) iletişimin uzun tarihinin ayrıntılı ve nitelikli bir muhasebesini okumak isteyenler için ideal.İletişimin Kuramı
Kitle iletişiminin kazandığı öneme, iletişim çalışmaları olarak adlandırabileceğimiz, çok disiplinli bir çalışma alanının varlığı eşlik etmiştir. On dokuzuncu yüzyılın sonu ve yirminci yüzyılın başında kitle kültürü üzerine yapılan çalışmalar bir yandan medyanın kitleleri harekete geçirme gücüne odaklanmış, diğer yandan da bu kitlelerin nasıl kontrol edilebileceği ve yönlendirilebileceği sorusunu gündeme getirmiştir. Bu uğraş aynı zamanda “kitle iletişim kuramları” başlığı altında toplanabilecek farklı araştırma gündemlerinin ve yaklaşımların ortaya çıkmasına yol açmıştır. Etki sorununu merkeze alan ve genellikle medyanın gücü ve etkisini abartma eğiliminde olan; davranışsalcı ve psikolojik indirgemeci problematikle sınırlanmış ve iletişimi teknik bir süreç olarak ele alan bu yaklaşımları ele alan pek çok çalışma vardır. Ünsal Oskay’ın uzun yıllar önceki derlemelerinden Kitle Haberleşmesi Teorilerine Giriş (2000 yılında Der yayınlarından yeniden basıldı), her iletişim fakültesi öğrencisinin başucu kitaplarından biri olan McQuail ve Windhal’ın İletişim Modelleri (İmge, 2010), Alemdar ve Erdoğan’ın birlikte kaleme aldıkları Öteki Kuram (Erk, 2012); Yaylagül’ün Kitle İletişim Kuramları (Dipnot, 2013) bunlar arasında sayılabilir. Son dönemde iletişim kuramları alanında kayda değer bir çalışma ise Yücel ve Bourse tarafından kaleme alınan İletişim Bilimlerinin Serüveni (Ayrıntı, 2012). Qr kodlarla desteklenmiş multimedya içeriği de yaratıcı bir şekilde kullanan çalışma, iletişim öğrencileri ve meraklıları için alanındaki en ayrıntılı ve başarılı çalışmalardan biri.Kültür, İdeoloji, Ekonomi
İletişim çalışmaları ilerleyip zenginleştikçe iletişim teknik olmaktan çok kültürel ve sosyal bir olgu olarak ele alınmaya başladı. İletişim çalışmalarında, Marksizm içerisinden farklı geleneklerden beslenen “eleştirel” bir yeni sayfa açıldı. Etki, psikoloji, yönlendirme gibi kavram ve kaygılar yerini psikanaliz, ideoloji ve ideolojik aygıtlar, hegemonya, kültür ve kültür endüstrisi, ekonomi politik gibi kavram ve çalışma alanlarına bıraktı. Ana-damar iletişim çalışmalarından eleştirel olana geçişte Frankfurt Okulu’nun kültür analizi, “Kültürel Çalışmalar” geleneği ve ekonomi politik yaklaşım belirleyici rol oynadı. Türkiye’de iletişim çalışmalarında eleştirel soluğun tanıtılmasında ve yaygınlaşmasında üç ismin müstesna bir yeri vardır: Ünsal Oskay, Erol Mutlu ve Mehmet Küçük. Medya, İktidar, İdeoloji (M. Küçük, Bilim Sanat, 1999), Kitle İletişim Kuramları (E. Mutlu, Ütopya, 2005) gibi derlemeler ve Oskay’ın Benjamin, Jay, Mills çevirileri Türkiye’de iletişim çalışmalarını eleştirel ve güncel paradigmalara açmıştır. Bu çalışmalara ek olarak iletişim ve sosyal teori arasındaki bağ üzerine kurulu olan Maigret’in Medya ve İletişim Sosyolojisi (İletişim, 2012) ve Stevenson’un Medya Kültürleri (Ütopya, 2008) de dikkate değer çalışmalardır.Türkçede Frankfurt Okulu külliyatının, diğer başlıklara oranla daha zengin olduğunu söylemek mümkündür. Frankfurt Okulu üzerine çalışmalar arasında iletişim ve medyayı merkeze oturtan Kejanlıoğlu’nun Frankfurt Okulu’nun Eleştirel Bir Uğrağı: İletişim ve Medya (Bilim ve Sanat, 2005) çalışmasını ve Frankfurt Okulu’nun Türkiye’deki yansımalarını ayrıntılı ve hacimli bir şekilde ele alan Zamanın Tozu’nu anmak gerekir (DeKi, 2011). Kültürel Çalışmalar ise ilginç bir şekilde çok konuşulmakla ve Türkiye’de iletişim araştırmalarında çokça benimsenen bir yaklaşım olmakla birlikte, konu üzerine Türkçede yeterli düzeyde bir literatürün oluştuğunu söylemek mümkün değildir. Raymond Williams kitapları dışında, genelde derlemelerde yer alan makalelere ek olarak kültürel çalışmalardan esinlenen muhtelif çalışmalar mevcuttur. İletişimin ekonomi politiği ile ilgili çalışmalara baktığımızda son zamanlarda yayımlanan birkaç çalışma öne çıkar. Adaklı’nın Türkiye’de Medya Endüstrisi adlı ayrıntılı incelemesi medyanın dönüşümünü Türkiye’de neoliberal dönüşümle birlikte, bu dönüşümün bir parçası olarak ele alıyor. Kaya’nın İktidar Yumağı (İmge, 2009) adlı çalışması medya sektöründeki uluslararası ve ulusal tekelleşme eğilimlerini ve bu eğilimlerin ideolojik ve politik sonuçlarını eleştirel kuramsal çerçevede değerlendiriyor. Sönmez’in Filler ve Çimen’i (İletişim, 2003) Türkiye’de medyanın 2001 krizi sonrasındaki kabuk değişimini incelerken geçtiğimiz yıllarda yayımladığı Medya, Kültür, Para ve İstanbul İktidarı (Yordam, 2010) adlı çalışması ise medyada faklı sektörlerdeki ekonomik ilişkileri bolca sayısal veri eşliğinde yorumluyor.
Türkiye’de yerel ve ulusal basının tarihi, medya etiği, araştırma yöntemleri, medya-siyaset ilişkisi, gazetecilik, radyo-televizyon-sinema gibi pek çok konu bir kısa çerçeve yazısında ele alınamadı. Fakat dosyamızda yer verdiğimiz diğer yazılarda bu çeşitliliği sunmaya çalıştık. Keyifle okumanız dileğiyle.
0 yorum:
Yorum Gönder