Kadının ve erkeğin kaybolduğu bir an vardır, kimliksel olarak değil, saptırılmış biçimde. Duras'taki aksiom budur. Yazarın yalan söylediğini, yazının kestirmeden giderek imkânsız bir manzarayı kurar gibi yaptığını (aslında işlerin böyle olmadığını) falan söylediğimizde Mavi Gözler Siyah Saçlar denen kitaptan hızla uzaklaşırız. Sanırım Duras kitaplarını okumanın en kolay yolu Duras'ın bir despot olduğunu akıldan çıkarmamaktır; asla bir meseleyi tartışmaya davet etmez, inanmak ya da inanmamak söz konusudur, yazılana inanıyor musunuz, inanmıyor musunuz, tek mesele budur.
Gilles Costatz, kitabın çıktığı gün yapılan bir söyleşide Duras'a sorar: "Yeni kitabınız 'Mavi Gözler Siyah Saçlar'da hiç kullanmadığınız bir sözcük varsa o da 'eşcinsel'. Oysa erkek kahramanı düşündüğümüzde ilk akla gelen bu. " Duras yanıtlar; "Doğru, bu sözcüğü artık hemen hiç kullanmıyorum. Bu kitaptan önce sık sık kullanırdım. Şimdi sözcüğü yalnızca belli bir gizli amaçla kullanıyorum. Kitapla birlikte, bu sözcük sahte, moda bir sözcük oldu. Sözcük, anlamını iyi ifade etmiyor. Ayrıca bu anlamın varlığına, henüz üç yıl önce inandığım gibi inanmıyorum da. Eşcinsellik yalnızca cinsel değil, çok daha geniş, derin bir şeydir. Çok daha önce başlar, çok daha korkunçtur. Cehennemidir." ( Duras: 113) İşte budur Duras'ın marifeti, pervasız iddianın neredeyse bir doğa haline getirilmesi, şüphesizliğin (lack of doubt) sunumudur. Şüpheden eksilmenin şiddetini an be an görebiliriz Duras'ta, ondaki sansasyonel kesinlik kimliklerin grameriyle ilgilenmeye tenezzül etmez, saflaşmaya çabalayan bir miktar arzunun her şeyi saptırdığı ve yoğunlaştırdığı bölgeyi yazar- her tür deneyimde; yazı ve yaşantı diye ayırdığımız an odağı kaybederiz.
Kadınlık-erkeklik mehfumlarının yapı eklerinde oyuncul takaslara yönelen bir el kabiliyeti değildir bahsettiğim; unutma becerisinin/kaybolma konsantrasyonun yazı haline gelebildiği bir andır, bir kafasızlık doruğu: Alkolikliğine, kitaplarındaki alkoliklere, çıldırmış vücutlara, bir filmi için “Aurélia Steiner Vancouver’in filmi imkânsızdı. Yapıldı." demesine hep burdan bakılmalıdır kanımca. Ha, bir de "Yapıldı." dedikten sonra ekler; "Film harika, çünkü imkânsız olanı düzeltmeye hiç kalkışmıyor bile. O imkânsızlığa eşlik ediyor, onunla yan yana yürüyor.” (Duras: 70) İşte imkânsızla, onu düzeltmeden yan yana yürümeyi kavradığımız an Mavi Gözler Siyah Saçlar'daki parası ödenmiş aşkın kendine has büyüklüğünü de kavrarız. Kitaptaki bütün aşkların birbirlerine eşlik edişindeki arzuyu ancak böyle kavrayabiliriz.
Bir tiyatro, yazı tiyatrosu olarak kurulmuştur, asla oynanmaması gereken bir şey. İnanmayan ağızların metni taşıdığı, söylenen söze teslim olmadığı, kadının kadın erkeğin erkek olduğu o düzeltilmiş anı görmek istemez. Çünkü Duras'taki saptırma hali bir an bozulduktan sonra söylenen her şey lafügüzaf; ondaki bütün ağlamalar, çığlıklar.. hepsi. Arzu dalkavukluk yaparak değil, belli bir zorunlulukla cinsiyetin/cinselliğin örgüsünü bozmaktadır. Bu trajik doğa, tercihler- idealler- deneyimler şablonuna indirgediği an dağılır gider. Seçimler yoktur bu düzende, bolca teslimiyet, bolca kaçış, bolca boğazlama vardır. Demokratik tek bir an bile tarif edilmez.
"Bir tür çıplak kuvvet;" der Foucault, Marguerite Duras'tan bahsederken; "bunun karşısında kendini bırakıyor insan, bunun üzerinde ellerin hâkimiyeti yoktur. Bu kuvvetin varlığı, bu hareketli ve kaygan kuvvet, aynı zamanda kaçak bu varlık; işte ondan söz etmemi engelleyen bu, ama aynı zamanda beni ona bağlayan da bu." Şunu da söyler: "İmgeler ve şahıslarla bu yoksulluk sanatına, bu anısız belleğe, aslında yalnızca bir tavrın, bir bakışın içinde billurlaşan bu dışarı parçasına sonuçta nasıl varabildi?" (Foucault: 315-317) Bu dışarı parçasına varmak, sahiden, çok önemlidir Duras'ta, kitaptaki kadın ölümünü dışsallaştıracağı bir an peşindedir. Çıplak bir odada, siyah bir saten ve kayan ışıklarla kurulan bu olası tiyatroda uyku ve unutkanlık hazırlar o dışsallığı, belleğin sahibine kim olduğunu tarif edemediği kaptırma anına kadar kesinlikle yükselinir. Hareket budur, azalarak ve unutarak yükselme. Arzunun belleğin bilgilerini kullanamadığı bir gerçeklik anı. Orada kadının ve erkeğin sahiden kaybolduğu bir an var.
0 yorum:
Yorum Gönder