1935 yılı. Dr. Hikmet Kıvılcımlı “kendi elimle kurup partiye (TKP) mal ettiğim” dediği Marksizm Bibliyoteği yayınevini kurmuş, parti adına yayınlara başlamıştır. Yayınevinin ilk kitabı Karl Marx’ın Gündelikçi İş ile Sermaye kitabının çevirisidir. Bu kitabın arkasında, yayımlanması planlanan eserlerin listesi vardır. Bu listede sırasıyla; “Din Tarihinin Materyalizmi”, “İslam Tarihinin Materyalizmi” ve “Osmanlı Tarihinin Materyalizmi” vardır. Bu konularda çalışmaktadır yani Kıvılcımlı. Ancak o yıllarda bunların hiçbiri yayımlanmaz. “Osmanlı Tarihinin Materyalizmi” diye andığı eserini de 1970 sonlarında kendisi yeni yazıya aktarıp daktilo ettirir ancak basmaya ömrü yetmez. Bu eseri daha sonra çeşitli kereler basıldı. “Din Tarihinin Materyalizmi”ni de çeşitli tarih araştırmalarının içinde bulmak olası olabilir. Ancak İslam tarihi üzerine olan araştırması son yıllara dek bilinmez kalmıştı. Kitabın Bilim ve Gelecek Kitaplığı tarafından yapılan en son basımında yer alan“Yayınevinin Notu”nda konu şöyle aktarılıyor:
“Nihayet, tarih çalışmalarıyla ilgili sayısız incelemelerinden birine yazdığı bir giriş yazısında şöyle bir açıklamasına rastlarız Kıvılcımlı’nın:
“1939 [1938] Yavuz davasında gerek Osmanlı, gerek ‘İslam Tarihinin Maddesi’ üzerine olan el yazmaları gizli polisçe birer suç belgesi imişçe gasp edildi. Ve bir daha o el yazmalarının tek tük, eksik taslaklarından başka izini tozunu bulamadık. Hele Kuran-ı Kerim’i satır satır izleyerek özenle temiz ettiğimiz ‘İslam Tarihinin Maddesi’ kitabının birinci cildi, bağırta çağırta yok edildi. Söz verilmişken, yıllarca sonra bulunamadığı gerekçesiyle geri verilmedi.”
Burada Kıvılcımlı’nın özellikle birinci cilt demesi dikkatimizi çekiyor. Allah-Peygamber-Kitap çok büyük bir olasılıkla kastettiği o birinci cildin dışında kalan kılıç artıkları.
Nihayet 1999 yılında bir yayınevi Allah-Peygamber-Kitap adıyla bu notları bastı. 2011 yılında başka bir yayınevinde yeniden basıldı. Üçüncü ve son baskı da 2013 Ekim’inde Bilim ve Gelecek Kitaplığı’nca gerçekleştirildi. Kitabın kısa öyküsü bu.
Konumuz ‘din’
Kitap hakkında neler diyebileceğimize gelirsek, söze yine Kıvılcımlı’nın cümleleriyle başlayalım:
“Konumuz ‘din’. Üzerinde en çok spekülasyon: düşünce vurgunculuğu yapılan alan! Oysa tam tersi olması gerekir. Öyleyse bilimin en çok kılıç kuşanması gereken alanlardan birisi de din konusu olmalıdır. Bu yüzden bu alanda ‘ideoloji’ ve ‘politika’ sökemez, sökememelidir. O yavanlıklar ancak bilim ateşiyle durdurulup dönüştürülebilir.
“Meselemiz hiç de ikincil üçüncül kategoriden bir iş sayılamaz. Çünkü din konusu, sadece toplumun çatısında tıkırdayan bir kültür meselesi değil, insan beyninde, düşünce mekanizmalarında işleyen adeta sistemleşmiş canlı bir düşünce biçimidir ve insan beyninde kolayca sökülüp atılamayacak derinliklere yapışmış köklere sahiptir.” (s.11)
Kitabın ilk bölümlerinde komün gidişi içindeki üreyimsel gelişmelerin giderek soyutlama ve kutsallaştırma prosesine varması incelenir. Kıvılcımlı olayların kökenine inmeyi ilke edinen bir devrimci usta.
Ve ondan sonra da Kur’an’ı satır satır inceleyerek İslam dinini temelleriyle birlikte inceleyip sonuçlar çıkarmaya girişir.
Günümüz toplumu Osmanlı’dan çıkagelmiştir. Osmanlı, İslam toprak düzeni ile Bizans ekonomi ve saray geleneklerinin bir sentezidir. Öyle ki ekonomi ve toplum tabanında İslamiyet’in etkisi neredeyse genlere işlemiş biçimde toplumu ve yaşamı etkilemeye devam etmektedir. Bu durumda ülkenin aydınlarına özellikle de sosyalistlerine düşen görev, bu bilinçaltına bastırıldıkça güçlenen ve zaman zaman zemberekten boşanırcasına patlamalara neden olan önemli olguyu, yani İslamiyet’i bilinçle ele almak ve değerlendirmektir.
Köken: İbrahim Dini
Allah-Peygamber-Kitap başlıca iki noktaya yoğunlaşır. Öncelikle İslam dininin öncülü, kökeni olduğunu tespit ettiği “İbrahim Dini” üzerinde durur. Bu konuyu aydınlatmak için de Tevrat’ı didik didik eder. Diyebiliriz ki bu inceleme-eleştirinin başka bir örneği yoktur Türkiye sosyalizm tarihinde. Zaten İslam dini incelemesinin de bir başka örneği yoktur.
“Kur’an’daki Allah sistemi, kendinden hemen önceki İncil ve Tevrat’tan değil, en eski Ortodoks Hz. İbrahim geleneğinden alınmadır. Çünkü Tevrat ve İncil’in yazıları değil ama Musa ve İsa’ya yansıyan asıl temel ruhu yine İbrahim geleneğinden alınmadır.” (s.28)
Bunların hemen ardından da en somut sonucunu koyar ortaya:
“Peygamberlik, bilhassa kutsal kitap inmiş peygamberlik, kentten orijinal medeniyete geçecek barbar toplulukların yaratığıdır.” (s.29)
Burada Kıvılcımlı’nın Marksist “Tarih Tezi”nin ana konusu geliyor gündeme. Bütün dinlerin ortaya çıkışı bir tarihsel devrim, peygamberler de birer tarihsel devrim önderidir.
Bir tarihsel maddecinin Kur’an tefsiri
Kur’an incelemesini öncelikle kitapta var olan tüm surelere yayılmış biçimde görülen Allah’ın isimleri üzerinde yoğunlaştırır ve oradan yorumlar. Yorumunun esası, Kur’an ve onun müellifi olan Muhammed’in evrim ve determinizm ile olan bağını bulup sergilemektir. Esmaül Hüsna (Allah’ın güzel isimleri) denilen 99 ismi tek tek yorumlar ve o isimlerin nasıl evrim ve determinizm anlamına geldiklerini açıklıkla belirtir.
Kitabın bundan sonraki bölümlerinde de Muhammed’in determinizmi sezişi, komünün ve kutsallaştırmanın köklerine inilerek ve Kur’an sûreleri tek tek incelenerek yorumlanır. Tamamını kitapta okuyacağınız bu değerlendirmeler bir sosyalistin bilincinden çıkmış olmalarıyla değer kazanıyorlar.
Türkiye sosyalizminin bu büyük teori ve pratik ustasının 42. ölüm yıldönümü anmaları yapılıyor. Bilim ve Gelecek Kitaplığı bugünlerde bu önemli eseri yeniden okuyucuya sunmakla en anlamlı anmalardan birini yerine getirmiş oluyor.
Hikmet Kıvılcımlı kimdir?
1902 yılında Makedonya’nın Priştine şehrinde doğan Kıvılcımlı, Türkiye sosyalist hareketinin kurucu kuşağındandır. Balkan bozgunu sonrası Anadolu’ya gelip, Ege bölgesinde çocukluk ve delikanlılığını geçirdi. Gönüllü olarak Kuvayı Milliye hareketine katılarak, Aydın ve Köyceğiz yörelerinde işgalci Yunan ordusuna karşı savaştı. İstanbul’a dönünce Vefa Lisesi’nden sonra Askeri Tıbbiye öğrencisi oldu. Sıkı bir dindar olarak girdiği okulda, “imamın arkasındaki en sadık cemaat iken, Kafirun suresinden materyalizme atladı”. Bundan sonra 50 yılını vereceği komünist faaliyet ve komünist yaşamı aksatmadan sürdürdü. Yaşamının toplam 22 yılını cezaevlerinde geçiren bu önemli politika, örgüt ve biliminsanı, 12 Mart Muhtırası sonrası “arkadaşlarının ısrarı üzerine ve tedavi amacıyla” (birkaç yıldır prostat kanseridir) yurtdışına çıktı. Çok çileli ve maceralı bir yolculuktan sonra, Türkiye’ye dönerken Belgrat’ta 11 Ekim 1971 günü arkasında yüze yakın telif eser, yüzlerce makale, mücadele dolu, direngen bir yaşam ve örnek bir insanlık anlayışı bırakarak aramızdan ayrıldı.
0 yorum:
Yorum Gönder