Emperyalizm’in Suretleri: Üçüncü Dünyacılığın Dönüşümü ve Kültürelcilik (Göksu UĞURLU)

Neredeyse bütün politik kesimlerin “anti-emperyalist” olduğu bir dönemden geçiyoruz. Örneğin çevre formasyonlardaki ırkçı-milliyetçi fikir kendi ülke sınırları dışarısında kalan merkez ülkelerin çıkarlarını güttüğü düşüncesinden hareketle emperyalizme karşı sert söylemler geliştirebiliyor. Bunu yaparken de örtük olarak kendisinin “emperyalist” konumunda bulunması gerektiği inancını taşıyor. Benzer bir başka örnek, İslam-Hıristiyanlık/Yahudilik karşıtlığı üzerinden düşünüldüğünde karşımıza çıkıyor. Batı’nın (Üçüncü Dünyacılık’ın günümüzde anladığı anlam ile önemli farklılıklar içeren bir kavram) “İslam Dünyası”na karşı emperyalist amaçlar güttüğü söylemi sıkça kullanılıyor ve buna karşı çıkılıyor.

Emperyalizm Kavramı

Emperyalizm kavramının içeriği farklı yaklaşımlar tarafından değişik biçimlerde doldurulabildiği gibi, tarihsel süreç içerisinde de farklılıklar gösteriyor. Okumakta olduğunuz yazı, bu anlamda Üçüncü Dünyacılık’ın dönüşümünü temel alarak emperyalizm kavrayışlarını özetlemek amacını taşımaktadır. Özellikle son dönemde Üçüncü Dünyacı görüşe hakim olan “kültürelcilik” tartışmalarını incelemesi bakımından Arif Dirlik’in “Postkolonyal Aura: Küresel Kapitalizm Çağında Üçüncü Dünya Eleştirisi” isimli çalışması önemli bir noktada durmaktadır.

Bu bağlamda, her şeyden önce emperyalizm kavramı üzerinde bir ayrıma gidilmelidir. Ayrımlardan ilki, Marksizmin ekonomi politik yaklaşımı ile tarihsel olarak 1870 sonrasını ve finans kapitalin varlığını esas alan emperyalizm teorisi ile “Üçüncü Dünyacı” emperyalizm yaklaşımı arasında yapılmalı; ikinci ayrım ise Üçüncü Dünyacılık’ın tarihsel süreçte kendi içerisinde geçirdiği dönüşüm neticesinde ortaya çıkan emperyalizm kavramsallaştırması arasında olmalıdır. Üçüncü Dünyacılığın dönüşümü ile bağlantılı olan emperyalizm kavramı incelendiğinde, ilk ayrım daha belirgin hale gelir.

Buna göre, ulusal bağımsızlık mücadeleleri esnasında Üçüncü Dünyacılık’ın karşısına aldığı emperyalizm, dönemin emperyalizminin görünen hali ile ilgilidir. 1945 öncesinde ulusal sermaye grupları devlet içerisindeki temsil imkanları doğrultusunda devletin aygıtlarını kendi çıkarları için -diğer devletlerin sermayelerine karşı- kullanabiliyordu. Bu nedenle bağımsızlık savaşı vermekte olan Üçüncü Dünya ülkeleri karşılarında “İngiliz Emperyalizmi”, “Fransız Emperyalizmi” gibi isimlerle adlandırılabilecek bir emperyalizm biçimini görmekteydi. Sonuç olarak, ulusal emperyalizme karşı geliştirilen refleksler milliyetçilik ile sosyalist düşüncenin (emperyalizm kuramları dolayımıyla Marksist etki ve Sovyet etkisi) özgül bir birliği şeklinde belirmekteydi.

Üçüncü Dünyacılık ve Emperyalizm

1945 sonrasında uluslararası sermayenin kapitalist devletler içerisindeki temsilini eşzamanlı olarak artırması sonucu, emperyalizm biçim değiştirdi. Artık kendi ulusal sermayelerinin güdümündeki devletler yerine, uluslararası sermayenin ortak çıkarlarının etrafında şekillenen bir emperyalizmden söz etmek mümkün hale geldi. Ulusal sermayeler yok olmamakla birlikte, dünya üzerinde gerçekleştirilecek müdahaleler ile amaçlanan dönüşüm doğrudan bir ulusal sermaye grubunun devlet iktidarını kullanmak suretiyle diğerleri ile giriştiği rekabetin hizmetinde değildir. Bir başka deyişle artık İngiliz, Fransız vb. emperyalizmlerine karşı Amerikan emperyalizmi tahayyülü nesnel zeminini kaybetmeye başladı. Amerikan hegemonyasının belirgin özelliği emperyalistler arası rekabetin esaslı bir şekilde zayıflamasıdır.

Bu süreçte Üçüncü Dünyacı tavır değişmiş, emperyalizm kavramsallaştırması siyasi-ekonomik düzlemden dışlanarak kültür alanına kaydırılmıştır. Kendisini “Uluslararası Hukuka Üçüncü Dünya Yaklaşımları” biçiminde gösteren yeni Üçüncü Dünyacılık’a göre anti-emperyalist olmak; Batı’nın kültürel tahakkümüne boyun eğmemek anlamına gelmektedir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, yukarıda bahsedilen dönüşüm sanki hiç gerçekleşmemiş gibi davranılmasıdır. Emperyalizmin dönüşümü Üçüncü Dünyacılık’ı etkilemiştir fakat ekonomi- politik alandan gerçekleştirilmeyen analizin sonucunda yeni haliyle Üçüncü Dünyacılık emperyalizmi başından itibaren kültürel bir meseleye indirgemektedir –öyle ki, sömürgecilik emperyalizm yerine kullanılabilmektedir.

Öyle ise, kültürelcilik tartışması günümüzde Orta Doğu’da yaşanan gelişmelerde “Batı”nın tutumuna karşı geliştirilen Üçüncü Dünyacı görüşün içeriğini bizlere sunuyor. Dirlik kültürelciliğin; “metodolojik olarak sosyal ve tarihsel sorunların, soyut kültür sorunlarına indirgenmesi çevresinde belirginleşen düşünsel yönelimler bütünü olduğu ve bu nedenle sadece toplumlar arasındaki hegemonyacı ilişkilerin meşrulaştırılmasından değil, aynı zamanda toplumların içindeki sömürü ve baskı gibi hegemonyacı ilişkilerin bulanıklaştırılmasından da sorumlu olduğu”nu ileri sürer (s.54).

İronik olarak, bu yaklaşım kendisinin karşısında olan burjuva milliyetçi söylem ile aynı dil ve teorik tutumu sergiler. Emperyalizm, sermayenin devlet içindeki temsili; ilkel birikim süreçleri; üretilen artı-değere el konulması gibi içeriklere sahip olan, Marksist analizin ekonomi politik yaklaşımla ortaya koyduğu emperyalizm kavramından oldukça farklıdır; iki özne (Batı ile “öteki”) arasındaki ilişkiye indirgenir. Emperyalizm kavramının bu anlamda kullanılmadığı durumlarda da örneğin Marksizm ve eski Üçüncü Dünyacılık “anti-emperyalist” ama “yetersiz” görülebilir. Dirlik bu duruma şu şekilde açıklama getirir:

“Eğer eski özgürlük mücadelelerinin kültürel kimlikler öne sürmesi bugün için yersiz görünüyorsa, bunun nedeni bu mücadelelerin yanlış amaçlara sapmış olması değil, küresel ilişkilerdeki yapısal dönüşümler nedeniyle, geçmişteki bölünmeleri içeren bu mücadeleler düzeninin, bugünkü durumla ilgisiz kaçmasıdır.”(s.41)

Sonuç olarak, günümüzde yaşanan gelişmeleri anlamlandırmada bir araç olarak kullanabileceğiniz “emperyalizm” kavramını hangi içeriği ile analize dahil ettiğiniz önemlidir. Bir başka deyişle “anti-emperyalizm” bir karşı olma durumunu belirtmekle beraber tam olarak neye ve nasıl karşı olduğunuzu açıklamaz ve sizi muhalif görünürken hegemonik bir dil içerisine yerleştirebilir.

Dirlik, Arif . Postkolonyal Aura: Küresel Kapitalizm Çağında Üçüncü Dünya Eleştirisi ,çev. Galip Doğduaslan, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, İstanbul: 2010.

0 yorum:

Yorum Gönder