Takım tutmak nedir bilmeyen Orta Anadolulu bir ailenin kızı olarak İstanbul’a ilk geldiğimde Beşiktaş’a yerleşmiştim. On yıla yakın bu süre içinde semtte şahit olduğum her detay, futbolu basit bir zevk, takım tutmayı ise ahmaklık olarak gören ön yargılı beni bile Beşiktaşlı olmaya biraz daha yaklaştırdı. Bu semtin ve bu takımın böyle bir büyüsü var. Tam olarak ne zaman Beşiktaşlı olduğumu hatırlayamıyorum, ancak bu geçiş yavaş yavaş ve sindire sindire gerçekleşti. Beşiktaş’ın 30 yılı aşkın biracısı Kazan’da siyah beyaz giysileriyle bira içip Dolmabahçe’ye çoşkuyla yürüyen mutlu taraftarları gördükçe, Çarşı’nın sembolü ve adres tariflerinin başat elemanı olan Büyük Kartal Heykeli’ne bakan mekânlarda heyecanla toplu olarak seyredilen Beşiktaş maçlarını izledikçe; “Takım tutmuyorum” çizgisinden yavaş yavaş gurur duyarak ‘Beşiktaşlıyım!’ deme noktasına gelişime kendim de şaşkınlıkla şahit oldum. Bu coşku, Beşiktaş’ın 13. kez Süper Lig şampiyonu olduğu gün mahallemdeki kutlamaya balkonumdan mutlulukla eşlik etmemle tam anlamıyla tescillenmiş oldu. Anladım ki ‘Semt bizim! Aşk bizim!’
Çarşı taraftar grubunun algı alanıma girmesi de bu dönemlere denk gelir. Plüton’un gezengenlikten çıkarılması üzerine açtıkları “Hepimiz Plütonuz!” pankartına sesli güldüğüm ve cinliklerine şapka çıkarttığım günlerden başlayarak, Dolmabahçe’nin gaz altında boğulduğu Gezi Direnişi’ndeki eylemlerinde gösterdikleri cesaret, duyarlılık ve yaratıcılığa dek bu acar ve zeki taraftar kitlesini hayranlıkla izledim. Öyle ki gaza gelmiş ve bilinçsiz bir kitle olarak gördüğüm taraftar algımı tamamen ters yüz edip bende bir saygı uyandıran Çarşı taraftar grubunun Beşiktaşlı olmayan insanlarda da çoğunlukla aynı saygıyı uyandırdığını fark ettim.
Sema Tuğçe Dikici’nin “Türkiye’de Taraftarın Siyasal ve Sosyal Profili: Beşiktaş JK ve Çarşı Grubu Örneği” adlı yüksek lisans tezinden yola çıkarak hazırladığı “Çarşı (Bir Başka Taraftarlık)” isimli kitabına da bu ilginin bir uzantısı olarak ulaştım. İlk baskısı Ocak 2009 yılında yapılmış bu kitap, Çarşı taraftar grubu hakkında yazılmış alanındaki tek çalışmaydı uzun bir süre.
“Futbol Oyununun Doğuşu, Tarihsel Gelişimi ve Değişim Dinamikleri”, “Türk ve Dünya Futbolunda Taraftarlık Olgusu”, “Beşiktaş Jimnastik Kulübü” ve “Çarşı” başlıklı dört ana bölümden oluşan kitap, futbolun doğuşu ve özellikle Türkiye’deki gelişimi üzerine kısa bir özet ile başlıyor. “Türk ve Dünya Futbolunda Taraftarlık Olgusu” başlığı altında derli toplu bir taraftar tanımı verdikten sonra, Türk futbolundaki taraftar profilini tanımlamaya geçiyor. Yaklaşık 50 sayfayı bulan bu taraftar, fanatik ve holigan ayrımları ve saptamaları Çarşı taraftar grubunu anlatmaya soyunan 180 sayfalık bir kitap için biraz uzun bile sayılabilir. Burada dikkat çeken bir unsur ise bazı genel geçer saptamalara dipnot ile referans verilirken; asıl referans verilmesi gereken istatistiki ve benzeri somut bilgilerin ise referanssız yer alması.
Kuşkusuz ki, Beşiktaş semtinin çok renkli tarihi bilinmeden Beşiktaş Jimnastik Kulübü ve Çarşı taraftar grubu anlaşılamaz. Beşiktaş Klübü’nde görev almış Dikici de, kitabında okuyucuyla birkaç sayfada Beşiktaş semtinin Osmanlı ve Cumhuriyet tarihini kapsayan kısa bir özetini paylaşıyor. Beşiktaş Jimnastik Kulübü bölümünü okurken yazarın da içten bir Beşiktaş taraftarı olduğuna kani oluyorsunuz.
Kitabı elime almama neden olan ve anlatım amacını oluşturan “Çarşı” bölümü ise biraz hayal kırıklığı yaratıyor. Girişte yaratılan tez çalışması havasından tamamen ayrılan bu bölümde, Çarşı sloganları ve şarkıları çalakalem ve gelişigüzel bir biçimde sıralanmış duygusu alıyorsunuz. Çarşı taraftar grubuyla ilgili daha derin ve kronolojik bir analiz bekleyenlere kitap belki birkaç bölümde göz kırpıyor ancak bunu genele yayamıyor. Yine de, Çarşı’nın bir sivil toplum örgütüne yaklaştığı tespitini yapan bölüm ve dünyadaki taraftar oluşumlarını da içerecek şekilde taraftar gruplarının toplumsal olaylara bakışları ile Çarşı’nın bakışını slogan ve pankartlarla açıklayan bölümler zevkli, öğretici ve akıcı bir içerik taşıyor. Burada tribünlerdeki Che izlerini anlatan bir kısım bile var. Keza, “Çarşı ve Sol”, “Çarşı ve Anarşizm” bölümleri Çarşı’nın politik duruşunu okuyucuya aktarmaya çalışıyor. Sonuç bölümünde ise Çarşı’nın 28 Mayıs 2008 tarihinde kendini feshetmesi ve geri dönüşü nedenleriyle anlatılıyor.
Tez çalışmasının aktarımı olan bir referans kitabı mı, Beşiktaş ve Çarşı hakkında bir taraftarın yazdığı duygusal bir derleme mi olacağı konusunda tam kararını verememiş bu kitabın metin düzenlemesi ise özenli değil; redaksiyon hataları ve tekrarlar okuma zevkini bölüyor. Yüzeysel fikir ve analizler bir internet sitesi derlemesi hissini yaratıyor zaman zaman.
Umalım ki, Gezi direnişi ve “İstanbul United” gibi heyecan ve umut verici birleşmelerden; tribünlerde pankartların toplanması, özel televizyon kanallarının tribünde atılan sloganların duyulmaması için yayının sesini kısması gibi kepazeliklere, çok geniş bir yelpazede şaşırtıcı anlara şahit olduğumuz bugünlerin de arşiv kaydı tutulsun ve “Çarşı (Bir Başka Taraftarlık)” benzeri kitapların sayısı ve niteliği çoğalsın.
0 yorum:
Yorum Gönder