Yeni Sinema Yeni Tarihçilik (İdris OĞULTARHAN)

Türkiye sineması, Hüseyin Cöntürk’ ünü nicedir arıyordu. Sonunda buldu. Zahit Atam, Yakın Plan Yeni Türkiye Sineması (İstanbul: Cadde Yayınları, 2011) ile Türkiye’de sinema eleştirisinin, tarihçiliğinin nasıl yapılacağına dair üniversitelerde okutulması gereken bir kitapla bunu gösteriyor. Hüseyin Cöntürk, boşuna yapılmış bir benzetme değil. Cöntürk Çağının Eleştirisi ve Çağının Şairi kitaplarıyla nasıl bir çıkmazı sonlandırmışsa, Zahit Atam da benzer bir misyonu sinema için üstleniyor. Burada nesnel eleştirinin sınırlarından bahsetmiyoruz. Söz konusu benzetme nesnellikten çok, entelektüel alt yapı ile ilgilidir. Türkiye’de sadece şiir ve sinema değil, sanatın birçok alanında aynı sıkıntı öteden beri zaten bilinen bir şeydi. Bu sorun, iki farklı temel üzerinde şekillenir. Birincisi, eleştirinin kısırlığı yani entelektüel darlığı, ikincisi ise nesnel yanıdır. Cöntürk, her iki bağlamda şiir eleştirisine büyük imkanlar sağlamıştı. Eleştirinin çıkmazdan kurtulması, işte tam bu noktada ortaya çıkıyordu. Cöntürk öncesi eleştiri, ne nesneldi ne de entelektüel bakımdan güçlüydü. Zahit Atam ise, özellikle birinci sorunda büyük bir değişimin kapısını aralıyor. İkinci meselede Cöntürk ’ün nesnel eleştirisinden daha farklı hatta daha geniş bir imkân yaratıyor. Bir kere, eleştiri ya da tarihçilik bilimsel bir söylemden çok felsefi bir söylemle ortaya çıkıyor. Fakat bu felsefi söylem içinde, gerek kavramlar, gerek tarihsel yerleşim, gerek film analizinde görülen duyarlılık son derece güçlü bir temellendirme sunuyor. Bilimsel nesnellikten burada söz etmemiz mümkün değil en azından Cöntürk’ ün anladığı biçimde. Fakat sinemanın ve şiirin kendi özel yapılarından kaynaklanan farklar dolayısıyla Zahit Atam’ın sinema için seçtiği yolun son derece akıllıca olduğunu kabul etmek gerekir. Bu bize daha güçlü bir entelektüel imkan sunduğu gibi kitabın dilini nesnel eleştirinin sıkıcı taraflarından da kurtarıyor. Belki de bu nedenle Zahit Atam ile Eser Gürson’u karşılaştırmak daha sağlıklı olur.

Bu kapsamlı kitap, birçok bakımdan bize Türkiye sineması hakkında geniş bir birikim sunarken büyük oranda bunu Yeni Türkiye Sineması üzerinden yapıyor. Yeni Türkiye Sineması veya Yeni Sinema ismi belki Zahit Atam’ a ait değil ama bu kitapla Zahit Atam, bu sinemanın kaşifi olmak zorunda kaldı veya asıl amaç zaten budur. Türk şiirinde İkinci Yeni’nin benzer bir kaderi vardır. Muzaffer İlhan Erdost’un isim babası olması bu açıdan örnek gösterilebilir. Fakat ikinci Yeni, Yeni Sinema kadar şanslı değildir. Çünkü bu kadar güçlü bir eleştirmen ya da tarihçileri hiç olmadı. Fakat burada bir soru geliyor aklıma, Yeni Sinema Zahit Atam’ın kavrayışı kadar yüksek bir sinemadır. Yoksa Zahit Atam yüksek sinemanın yüksek eleştirmeni tarihçisi ve/veya kaşifi olmak için mi bu kadar yüksek bir perdeden girdi konuya. Bu birçok bakımdan cevaplandırmaya muhtaç bir soru. Ama aynı zamanda bunu böyle kabul etmek zorunda da bırakıyor bizi. Çünkü Yeni Sinema konumlanışı gereği eski sinemanın devamı ya da karşıtı olmadı. Hatta Yeni Sinema eski sinemaya bir cevap vermek zorunda bile kalmadı. Bir anlamda Atam’ında belirttiği gibi öncü olarak Yeni İran Sinemasını kabul etti. Tüm bu tarihsel süreç içerisinde öyle ya da böyle keşfedilmek zorundaydı da bunun için keşfedildi. Yeni Sinema neden yenidir ve yenilik bir tarihsel çizginin son halkası mıdır? Yeni Sinema yeni ise eski sinema hangisidir ve Yılmaz Güney burada nasıl bir konum üstlenir. Bu sorulardan çoğuna dikkatli bir okuyucu birçok cevap bulabilir. Fakat Yılmaz Güney’e yer yer değinilmiş olsa da tam olarak cevap almamız mümkün olmuyor. Yeni İnsan Yeni Sinema ve Birgün’den takip ettiğim kadarıyla Zahit Atam muazzam bir Yılmaz Güney uzmanı, büyük ihtimalle tüm bu birikimini kitaplaştıracaktır fakat burada asıl önemli olan ya da cevap verilmesi gereken, neden Türkiye sinemasının hala Yılmaz Güney’in bıraktığı yerde cevaplanmadan kaldığına Yeni Sinemanın vereceği/verdiği cevaptır.

Zahit Atam kitabı genel olarak sekiz başlıkta toplamış, fakat kitabı iki bölüm halinde okumak mümkün. Birinci bölüm, sinema tarihçiliği ve sinema tarihini dönemlere ayırma ile ilgili. Bu bölümde Atam’ın daha çok sinema tarihçileri ve sinemanın dönemleri, bir başka değişle dönemlendirme kriterleri üzerine fikirlerini okuyabiliyoruz. Yine bu bölümde, Atam’ın diğer tarihçilerinden farklı olarak sinemayı nasıl dönemlere ayırdığını görmek mümkün. Bu bölümün en etkileyici tarafı bana göre Atam’ın hassasiyeti. Bu hassasiyet takdir edilecek bir çabayı doğuruyor çünkü. Yakın takipçi bir okuyucu tüm bu metinlerde sadece sinemanın değil felsefenin ,tarihin, iktisadın, psikolojinin, sosyolojinin, siyasetin de çok derin bir biçimde işlendiğini görecektir. İkinci bölüm ise dört kurucu yönetmen (Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz, Derviş Zaimağaoğlu ve Yeşim Ustaoğlu) üzerinden Yeni Sinemanın yapısı ele alınıyor. Bu bölüm okuyucu için birçok açıdan son derece doyurucu. Bunu iki nedene bağlamak mümkündür. Birincisi yazarın yönetmenlerle olan yakın ilişkisi. İkincisi ise bu dört yönetmenin Türkiye izleyicisi tarafında yakından takip edilememesi veya zor izlenmesidir. Kitap sayesinde okuyucu, yönetmenlerle çok daha yakın ilişki kurabiliyor. Bu bölümün tartışma götürür en önemli tarafı yorumların yoğun bir biçimde öznel olması. Fakat yukarıda belirttiğimiz gibi bu yorumlar sinema estetiği açısından gerekli ve son derece de temellendirilmiş yorumlar.

Yakın Plan Yeni Türkiye Sineması, birkaç cilt kitabın birinci cildi gibi duruyor. Çünkü Yeni Türkiye sinemasını bu dört yönetmen üzerinden açıklamak meseleyi kısır bırakır. “insanokur.org”da Zahit Atam’ın; Semih Kaplanoğlu, Reha Erdem gibi yönetmenleri de içine alan ikinci bir ciltin üzerine çalıştığı ile ilgili bir yorum okudum. O yorum eğer Zahit Atam’a aitse iki ciltlik bu güçlü kaynak sinema okurları için büyük bir imkan olacak.

YAKIN PLAN YENİ TÜRKİYE SİNEMASI, Zahit ATAM, Cadde Yayınları, 2011

0 yorum:

Yorum Gönder