Kofi Annan’ın yakın çalışma arkadaşlarından Nader Mousavizadeh ile gerçekleştirdiği Interventions: A Life in War and Peace (Müdahaleler: Savaşta ve Barışta bir yaşam) adlı biyografik söyleşiyi New York Review of Books’ta değerlendirdiği yazısında Michael Ignatieff Annan’ın Birleşmiş Milletler’de oynadığı rolü başlıktaki ifadeyle tanımlıyor. Ignatieff, çokuluslu bir İngiliz şirketi için çalışan bir babanın oğlu olarak dünyaya gelen Kofi Annan’ın, ilerideki göreviyle ailesinin bir zamanlar Kwame Nkrumah’nın önderlik ettiği devrimci milliyetçi bağımsızlık mücadelesi karşısında takındığı orta yolcu tavır arasındaki dikkat çekici sürekliliğe işaret etmekte. Ignatieff’e göre Annan, ırk farklılıkları arasında bir yaşam sürmeyi ve bu farklılıklar içinde iki tarafa da güven ve rahatlık telkin etmeyi ve nihayetinde kendisi olmayı başarmak konusundaki yeteneğini erken yaşlarında böylesi bir ortamda büyümesine borçlu.
Ignatieff değerlendirmesinde, Annan’ın adam kayırmacılık ve suistimalin kötü şöhretli bir şekilde yaygın olduğu Birleşmiş Milletler bürokrasisinde ahlaki prestijini zaafa uğratmadan yükselebilmesini “kendi itibarına yönelik nezaket dolu fakat insafsız bir özenle” açıklamakta. Annan’ın ahlaki prestijini birçok despotik rejimle ve tiranla müzakere masasında inşa edebilmek ve koruyabilmek için gösterdiği çabayı vurgulayan yazısında Ignatieff Annan’ı sertçe eleştirmekten de kaçınmıyor. Özellikle Ruanda trajedisinde, BM barış gücünün soykırımın başlamasından birkaç ay önceki müdahalesine nasıl izin verilmediğini tartıştığı bölümde Ignatieff, Annan’ın BM’nin ahlaki prestijine gereğinden fazla güvendiğini ve böylelikle BM’nin suç ortağı durumuna düştüğünü de ileri sürüyor. (Bu arada Ignatieff’in Lesser Evil / Ehven-i Şer adlı kitabın yazarı ve önleyici müdahale stratejisinin bir taraftarı olduğunu da akılda tutmak gerekiyor). Buna karşın Srebrenitsa da ise Annan’ın bütün uğraşlarına rağmen güvenli bölgelerin korunması için güvenlik konseyinden yeterli desteği bir türlü alamadığı gerçeğini de teslim ediyor.
Ignatieff, oğlunun da adının karıştığı “gıda için petrol” yolsuzluğuyla gelen prestij kaybının ardından Annan’ın Suriye konusundaki son başarısız müdahalesini ise “vicdanlı bir adamın kefaret arayışı” olarak değerlendiriyor. Ignatieff’in altını çizdiği gibi Annan’ın hayatı “hala inatçı bir şekilde devlet çıkarlarıyla yönetilen bir dünyada ahlaki prestijin kırılganlığına dair ibret verici bir hikaye” olarak ortaya çıkıyor.
0 yorum:
Yorum Gönder