Her edebi metin, okuruna ulaşmak üzere yazılmış bir mektuptur bir anlamda. “Mektup roman” dediğimiz yazım tekniğinde mektup, romanın bünyesine dâhil olduğunda roman yazarına geniş olanaklar tanır, ama belli kuralları vardır. Bir anlatım tekniği olarak mektup romanlar, yazarların yaşamlarını, yaratım süreçlerini ve bunalımlarını yansıtırken olay değil durum ağırlıklı, anonim değil bireye odaklıdır ve birinci tekil şahıs ağzından yazılır. Kahramanların duygu dünyaları aracısız, doğrudan anlatılır. Mektup roman tekniğine verebileceğimiz en iyi örneklerden biri, Johann Wolfgang von Goethe’nin yazmış olduğu “Genç Werther’in Acıları” adlı romanıdır.
Goethe’nin hayatından bir kesit
Goethe, 1771’de Strasburg’da hukuk eğitimini tamamladıktan sonra Frankfurt’a gider. Babasının yönlendirmesiyle avukatlık stajını yapmak üzere Wetzlar’a gitmeyi kabul eder ve “Yüksek Mahkeme” bünyesinde çalışmaya başlar. Burada Yüksek Mahkeme Sekreteri Johann Christian Kestner ve Kestner’in nişanlısı Charlotte Buff (Romandaki “Lotte” karakteri) ile tanışır ve Lotte’ye ölesiye âşık olur. Lotte ile Kestner’in yanında sonsuz acılar ve sonsuz ama kırık sevinçler içinde geçirdiği aylardan sonra, tek çıkar yolu sessizce kaçmakta bulur.
Bu acı aşk tecrübesini, bilgi dağarcığıyla yoğurarak arka planda dönemi, eskiye karşı yeniyi çıkararak yazmaya başlar ve bir buçuk yıllık çalışma sonunda “Genç Werther’in Acıları” (Die Leiden des jungen Werthers) adlı roman ortaya çıkar. Bu eser, basımı ve dağıtımını izleyen kısa süre içerisinde, Goethe’yi tüm Avrupa’da ün sahibi yapar. Werther, arkadaşı Wilhelm’e yazdığı mektuplar, Goethe’nin Charlotte’ye söyleyemedikleri, yazamadıklarıdır bir bakıma.
Yine aynı çevrede yaşayan Karl Wilhelm Jerusalem adlı bir memur, Braunschweig’lı elçi Höfler’in yanında çalışmakta, elçilik sekreterlerinden birinin karısını umutsuzca, karşılık görmeden sevmektedir. Jerusalem, 1772 yılının Ekimi’nde kendini vurur. Bu umutsuz aşk hikâyesi, intihar ve intihar biçimi, romanın 2. bölümünde yer almaktadır.
Goethe, eserin son sahnesinde beynine kurşun sıkan Werther’le birlikte kendisinin de aşk acısını sonlandırmış olur. Kitap yayınlandıktan bir yıl sonra, 1775’te Dük Karl August’un çağrılısı olarak Saksonya-Weimar Dükalığı’nın merkezi Weimar’a gittiğinde 26 yaşındadır. Goethe, kendini geçmişe bağlayan tüm bağlardan kopmuş olarak yaşamını sürdürür ve kısa bir süre sonra yeni bir aşka kapı aralayacağı Charlotte von Stein’le karşılaşır.
Werther’in Aşk -Soyluların İnsanlık- Trajedisi
Lotte gayretli, çalışkan, becerikli, toplumda saygınlığıyla bilinen kocasına bağlı ve kendi tutkularından korkup gerileyebilen, böylece sendeleyen bir burjuva kadınıdır.
Werther ise, son derece duyarlı, her türlü izlenime açık, içinde bulunduğu toplumun genel kuralları, yaşayış biçimi ve ahlâk anlayışıyla da sürekli çatışma içerisindedir.
Lukács’a göre Werther’in aşk trajedisi, sadece umutsuz bir aşk ilişkisinin doğurduğu bir trajedinin anlatımı değil, 1789 Fransız devriminin hazırlanma sürecinde burjuva toplumunun içinde doğup ortaya çıkan o yeni insanı öne çıkarıyor. Goethe, bu yeni insanı canlandırıp anlatırken onu Almanya’nın soylu kesimlerinin, bir yandan da dar kafalı, muhafazakâr burjuvazisinin karşısına koyuyor.
Bu duruma ilişkin örnek vermek gerekirse… Werther, bir akşam “asil topluluk” üyelerinin eğlenceli yemekli toplantısına katılır, katılımcılar tarafından istenmeyince oradan çıkmak zorunda kalır. “Bu pek de asil topluluktan sıyrılıp biraz yürüdüm, açık bir arabaya bindim ve M…’ye gittim. Oradaki tepeden günbatımını izlerken Homeros’tan Odysseia’sının geri dönüşünü, iyi yürekli domuz çobanından nasıl konukseverlik gördüğünü anlatan muhteşem ezgileri okudum. Her şey düzeldi o zaman.”
İntihar gecesi okuduğu son kitap ise burjuva edebiyatının doruğunu temsil eden G. E. Lessing’in “Emilia Galotti” adlı oyunudur. İlk kez 7 Mart 1772'de sahnelenen oyun, “Burjuva trajedisi”ni yansıtmaktadır.
Aşk ile okunan kitap
“Genç Werther’in Acıları” yayınlandığı yıllarda bir intihar salgınına yol açar. Goethe’nin yaşadığı yıllar içinde en çok baskı yapan ve başta Fransızca olmak üzere sırasıyla İngilizce ve İtalyancaya çevrilen bu kitabı farklı tepkilerle karşılanır. Werther’in duygusal, içine kapanık, dış dünyadan yalıtılmış kişiliğinin sonucu olarak anlaşılan intihar çözümüne karşı, sonu farklı biten Werther’ler bile yazılır.
Bu arada, Thomas Mann, öylesine derin bir okuma gerçekleştirir ki, deyim yerindeyse “Lotte Weimar’da” adlı romanıyla esin kaynağı “Genç Werther’in Acıları” eserini devam ettirir.
Son olarak şunu söyleyebiliriz: 240 yıl önce yazılan “Genç Werther’in Acıları” adlı eserin klasikler arasında yer almasının ve insanlar tarafından çok okunuyor olmasının sebebini, “geçmişten günümüze varoluş sorunlarından ‘imkansız aşk’ acısının benzerliği”ne yorumlayabiliriz. Ama romanın asıl başarısı, “çok katmanlı, iyi kurgulanmış ve tekil yaşanmışlıkları genel toplumsal bir bunalımın eşliğinde çok iyi bir dille anlatabilmesidir,” demek daha doğrudur.
GENÇ WERTHER'İN ACILARI, J.W. Goethe, (Çev.) Nihat Ülner,
Öteki Yayınları, 2000.
0 yorum:
Yorum Gönder