Shakespeare’in Caesar’ında Antonius şöyle seslenir Caesar’ın cenaze namazına gelenlere: “Dostlar, Romalılar, vatandaşlar, beni dinleyin: Ben Sezar'ı gömmeye geldim, övmeye değil.” Benim bu yazıdaki niyetimse Türkiye’deki popüler bilim yayıncılığını ne övmek ne de gömmek. Bu yazının amacı bir fotoğraf çekmek ve popüler bilim yayıncılığının durumunu ve bizim gibi ülkeler için önemini ortaya koymak.
Öncelikle Sezarın hakkını Sezara verelim, ülkemizdeki popüler bilim yayıncılığı geçmişe göre çok çok iyi seviyede. İzmir’deki ortaokul ve lise yıllarımda kitap alışverişi yaptığım yegâne kitapevi olan Ayrıntı Kitapevinde sadece TÜBİTAK Yayınevi’nin yayınladığı popüler bilim kitapları olurdu. Şanslıysak diğer yayınevlerinin de bir kaç tane çeviri popüler bilim kitabı olurdu ama bunlar TÜBİTAK kitaplığının yanında hiçbir şeydi. Üstelik TÜBİTAK kitapları o zaman da çok ucuzdu, öğrenci harçlığımızla hepsini alabiliyorduk hiç düşünmeden. Bu yazıyı yazarken kitaplığımı gözden geçirdiğimde eskilerden birçok popüler bilim kitabımın TÜBİTAK yayınlarından olduğunu gördüm. Şimdi birçok başka yayınevi popüler bilim kitabı yayınlıyor TÜBİTAK ile beraber. Burada Alfa, Pegasus, Bilim ve Gelecek, ODTÜ, Arkadaş ve Metis gibi yayınevlerini mutlaka dile getirmek gerek ülkemizdeki popüler bilim kitaplığına katkılarından dolayı.
Ancak popüler bilim kitabı yayınlayan yayınevinin artması gene de kitapların niceliği olarak hala yurtdışındaki yayınlara göre geride olmamızı engelleyemiyor. Yurtdışındaki kitapevlerinde bulabildiğimiz popüler bilim kitapları ile Türkiye’dekilerin arasında nicelik olarak çok büyük fark var. Bu ampirik çıkarımı desteklemek için internet üzerinden kitap satışı yapan yabancı ve yerli sitelerdeki bilim kitapları sayısına baktım. Amazon’un Amerikan sitesinde “Bilim&Matematik” kategorisinde bu ay itibari ile 1,5 milyona yakın listeleme vardı. Her ne kadar bunların bazıları ders kitabı ve benzeri kitaplar olsa da rakamın ne kadar büyük olduğu tartışılmaz. Amazon’un İngiltere sitesi bu konuda daha doğru bir kategorilendirme yapmış ve doğrudan “popüler bilim” adında bir kategori açmış. Bu kategorideki listeleme sayısı ise yaklaşık 555.000! Evet, bazı kitaplar farklı satıcılar tarafından listelenebiliyor, ama gene de rakamın çarpıcı olduğunu kabul etmek lazım. Peki, bizde durum nasıl? Açıkçası bizde de çarpıcı sonuçlar, ancak zıt yönde. Öncelikle Amazon’un Türkiye’deki ortağı olduğu oluşumu İdefix’in Popüler bilim kategorisindeki rakama bakalım: 701! Popüler bilim dışındaki diğer “bilim” ile ilişkilendirilmiş çeşitli başlıkları da dahil ettim ancak 3000’i geçemedim. Bir başka çevrimiçi site olan Kitapyurdu’nda daha iyimser rakamlarla karşılaştım, popüler bilim kategorisinde tam 1194 kitap listelenmiş! Diğer alt kategorilerden de ilave ettiğimizde gene rakam 3000ler civarında. Bir de hem internet satışı hem de kitapevi satışı olan D&R’ın sitesine bakalım: 2366 kitap. Haydi, bütün kitapçıların farklı kitap sattıklarını varsayalım ve hepsini toplayalım ama gene rakamımız toplamda 20-30 bin listelemeyi bulmayacaktır. Yurtdışı sitelerdeki listelemeyi de elimizden geldiğince budayalım; misal çift listelenenleri, anlattığı bilimsel teoriler artık yanlışlanmış veya eski olanları, kapağını sevmediklerimizi vb hep silelim ama gene elimizde 250-300bin civarında kitap kalacaktır. Alis Harikalar Diyarındaki Alis’i büyüten keki biz alsak, küçülteni onlara versek belki eşitleniriz.
Yabancı yayınlar ile Türk yayınlar arasındaki en önemli farklardan biri de çocuklara yönelik kitaplarda ortaya çıkıyor. Evet, son yıllarda bizde de çocuklara yönelik ve bilimi sevdirmek için yayınlamış kitaplar var ancak sayıları çok çok az. Azlığın yanında iki problem göze çarpıyor: 1. Çocuklara aktarılan kavramların açıklamalarında yanlışlıklar. Yeğenim için aldığım kitaplara her göz attığımda mutlaka 2-3 temel yanlış görüyorum, hem de çok basit kavramlarda. 2. Çocuklara yönelik kitaplarda cinsiyetçilik. Kızlara yönelik kitaplar ile erkeklere yönelik kitaplar arasında özellikle cinsiyetlerine yönelik farklar var. Misal, Mavi Bulut yayınlarının çocuklar için yayınladığı rehber kitaplardan erkeklerinki erkek çocuklarını maceraya, keşfetmeye çağırırken kızların ki onlara pareo bağlamaya davet ediyor.
Lanet olsun dostum, öndeki kuvantum parçacığını takip et!
Türkçe kitap sayısının az olması nedeni ile ülkemizdeki birçok bilim kitabı çeviri ve ülkemizde çeviri yayın kalitesizliğinden ne yazık ki onlar da nasiplerini almış durumdalar. İngilizcesini zevkle okuduğumuz kitaplar Türkçeye çevrildiklerinde ne yazık ki aynı tadı vermiyorlar. Bunun birden çok sebebi var: ülkemizdeki çeviri yayınlarda gitgide artan özensiz çeviriler, çevirmenlerin çevirdikleri bilim kitabındaki kavramlara hakim olmayışları ve en önemlisi yazarın dilini yorumlamadan Türkçeye birebir çevirmeleri. Son dediğimi biraz açmak istiyorum, özel bir yazar üzerinden: Ben Goldacre. Ben Goldacre’in ünlü “Bad Science” kitabı tahminimce türün meraklıları tarafından tüm zamanların en iyi ilk 20 kitabından biri olarak değerlendirilmiştir. Bu yüzden Türkçeye çevrildiğini ilk duyduğumda çok sevinmiştim, ülkemde de birçok insan bu müthiş kitabı okuyabilecekti. Kitabın isminin “Sağlıklı yaşam yalanları” olarak çevrilmesi kitabın içeriğini yansıtma konusunda çok başarılı iken çeviri ne yazık ki Ben Goldacre’ın kendine özgü tarzını yansıtmaktan çok uzak. Ben Goldacre gibi İngiliz sarkastik mizahının kalıplarını popüler bilim yazıları yazarken kullanan bir yazarı çevirmek sadece cümlelerini birebir çevirmek anlamına gelmiyor. Birebir çevirdiğinizde cümleler Amerikan dizisi çevirisi gibi duruyor: “lanet olsun dostum!”. Örnek: Chad Orzel’in köpeği üzerinden fizik kavramlarını açıkladığı son iki kitabı. Fakat çeviri konusunda hiçbir kitap kitaplığımdaki Barry Parker kitabı “Kuvantumu Anlamak”ın eline su dökemez bence. Ülkemizde Quantum’u kuvantum olarak çeviren iki kişi var gördüğüm: Parker’ın kitabının çevirmeni Sayın Elif Yıldız ve ülkemizde bilim merakının gelişmesi için ciddi çaba harcayan Sayın İsmet Berkan! Gerçi İsmet Bey 2013 yılı itibari ile quantuma kuvantum demeyi bırakmış durumda ama Elif Hanım hala kuvantum diyor mu bilmiyoruz.
Çeviri konusunda tek sorun nitelik değil elbet, çeviri eserlerin niceliği de sorun. Yukarıda verdiğim örnekte görüldüğü üzere ülkemizde basılan kitap sayısı ile yurtdışında basılan kitap sayısı arasında ciddi bir orantısızlık var. Her ne kadar eskiye göre kitaplar yayınevleri tarafından dilimize daha hızlı kazandırılsa da hala birçok iyi kitap Türkçeye çevrilmedi ve çevrilecek gibi de gözükmüyorlar. Mesela İngiliz fizikçi Brian Cox’un, ki kendisinin “Why does e=mc2” adlı kitabı her fizik meraklısı tarafından mutlaka okunması gereken kitaplardandır, bir çok kitabından mahrum kalıyor Türk okuru eğer İngilizce bilmiyorsa. Popüler bilim kitaplarına olan talebin artması ile bu durumun düzeleceğini umuyorum. O zamana kadar doldurulacak büyük bir boşluk var, Türk yazarlar tarafından.
Yerli malı yurdun malı herkes onları okumalı
Ülkemizde son 10 senedir Türkçe popüler bilim kitaplarının sayısında da gözle görülür bir artış var. Özellikle ODTÜ, Bilim ve Gelecek, TÜBİTAK ile Arkadaş yayınları ciddi bir katkı sağlıyor bu konuda. Bilim ve Gelecek serisinin 50 soruda serisini bu konuda takdire şayan buluyorum, bir çok bilim meraklısının kaynak kitap olarak alıp kitaplığına koyması gereken kitaplar bunlar. Bu seriden özellikle Alaeddin Şenel’in “50 Soruda Bilim ve Bilimsel Yöntem” kitabını kesinlikle okunması gereken bir kitaptır. Sadece pozitif bilimleri değil, sosyal bilimleri de kapsamakta, yani bilimin her alanı ile ilgilenen insanlara hitap etmekte.
Türk yazarların kitapları henüz yabancı yazarların kitapları kadar çeşitlenmiş değil ancak en az onlar kadar ilgi çekici olanları mevcut. Özellikle Çağlar Tuncay’ın “Fiziğin F’si” ile Naci Balkan ve Ayşe Erol’un beraber yazdıkları “Çevremizdeki Fizik” kitaplarını özellikle belirtmek istiyorum, özellikle ortaokul-lise öğrencilerine fiziği sevdirmek için öğretmenler tarafından kullanılabilecek kitaplar bunlar.
Ancak bu güzel kitapların yanında yerli “popüler bilim” kitaplarının içinde zehirli sarmaşık gibi büyüyen bir tür daha var: “bilimselmiş gibi” veya “sözde bilim” kitapları…
Bilimselmiş gibi yayınla panpa!
Sözde bilim tarihin hiçbir döneminde şu an olduğu kadar güçlü ve yaygın olmamıştır eminim. Bugün bir kitapçıya gidip “kuantum” ile ilgili bir kitap sorduğunuzda gerçek bir bilim kitabından çok daha fazla “kuantum şarlatanlıkları” üzerine kitap bulabilirsiniz. “Kuantum düşünce”, “Kuantum iyileşme”, “Kuantum benlik” ve “Kuantumla dinimi öğreniyorum” gibi konularda onlarca kitap bulabilirsiniz. İşin acı tarafı çoğu kitapçıda bu kitapların “Bilim” başlığı altında sergilenmesi . Ne yazık ki birçok insan da bu tür kitapları okuyarak kuantum mekaniği üzerine bilgilendiklerini ve bu sayede hastalıklarını iyileştirebileceklerini düşünüyorlar. “Gerçek kuantum mekaniği bu değil” elbet, ancak bir tane düzgün popüler bilim kitabı yazılana kadar ne yazık ki 5 tane “Kuantum mekaniği ile büyüyorum” kitabı yazılıyor ve basılıyor. Yazımın başında bahsettiğim “Kuantum moda” kavramı henüz iki haftalık bir kavram ama eminim bu yazı basıldığında kitapçılarda “kuantum ile giyiniyorum” başlıklı bir kitap bulabileceksiniz. Bulamazsanız bile çok üzülmeyin, doğa boşluk kabul etmez, üç vakte kadar mutlaka birisi yazacaktır.
Bu tür post-modern dönemin “felsefiymiş gibi” duran yayınlarına panzehir olacak iki kitabı burada mutlaka dile getirmek gerek. Birincisi Alan Sokal’ın “Şakanın ardından – Postmodernizmin bilimsel, felsefi ve kültürel eleştirisi” adlı kitabı. Alan Sokal’ın akademik dünyaya bomba gibi düşmüş olan şakasını (meraklıları için Açık Bilim dergisinde www.acikbilim.com detayları mevcut ) açıkladığı ve şakanın etrafında dönen tartışmaları topladığı kitap mutlaka okunmalı. Diğer bir kitap ise gene Alan Sokal’ın bu sefer yardımcı bir yazar ile (Jean Bricmont) yazdığı “Son moda saçmalar: Postmodern aydınların bilimi istismar etmesi” başlıklı kitabı.
Neden popüler bilim kitapları?
Ülkemiz gibi yıllardır orta gelişmiş/gelişmekte olan ülke sarmalındaki bir ülkenin çıkış yolunun katma değer yaratabildiği teknolojiler geliştirmek olduğunda birçok kişi hemfikir. Teknoloji geliştirmek içinse temel bilimlerden mezun insan sayısı artmalıdır, oysa ülkemiz koşullarındaki eğitim müfredatı ve bilimin toplumdaki genel algısı yüzünden öğrenciler temel bilimler alanında okumaktan kaçınmaktadır. Bu sarmalın kırılması ve ülkemizin pozitif bilimler alanında daha çok kişi yetiştirmesi şarttır!
Ancak okullarımızın soğuk müfredatı ile bilimi sevebilecek kaç çocuk tanıyorsunuz? Ya da lise, hatta üniversite mezunu olduğu halde bilimsel metodun ne olduğunu size çok kısa ve anlaşılır şekilde anlatabilecek kaç kişi tanıyorsunuz? Bugün birçok mühendisin bile temel pozitif bilimler konusunda ÖSS/ÖYS ezberinden öteye gidebildiğini düşünmüyorum ki bu çok acı verici bir şey.
Popüler bilim yayınlarının amacı budur işte: çocuklara bilim sevgisi aşılamak. Bilim insanlarının laboratuvara kapanmış çılgın tipler değil, yaşadığımız dünyayı ve evreni anlamaya, keşfetmeye ve hepimiz için daha iyi ve yaşanabilir hale getirmeye çalışan insanlar olduğunu anlatır bu kitaplar. Çevresindeki her şeyi bilimle açıklayabileceğini, soru sormanın güzelliğini, zevkini ve gerekliliğini ve en önemlisi öğrenmenin ne kadar güzel bir şey olduğunu anlatır popüler bilim kitapları. İşte bu yüzden ülkemizde popüler bilim kitaplarının sayısı ve çeşitliliğinin mutlaka ve mutlaka artması lazım. Hele ki çocuklara yönelik bilim kitaplarının sayısı üssel oranda artmalıdır ki çocuklarımız daha küçükken bilimin ne kadar zevkli bir şey olduğunu öğrensinler. Popüler bilim kitaplarının sayısı arttıkça hem ülkemizde daha çok çocuk bilim insanı olmak isteyecek, hem de bilimsel düşüncenin toplumdaki yaygınlığı gitgide artacaktır.
0 yorum:
Yorum Gönder