Geçtiğimiz aylarda, İNSEV (İnsan Sağlığı ve Eğitim Vakfı) Yayınları tarafından Akif Akalın’ın çevirisiyle Aşırı Teşhis başlıklı bir kitap yayınlandı. Halk Sağlığı alanında çalışmakta olan Dr. H. Gilbert Welch, Dr. Lisa M. Schwartz ve Dr. Steven Woloshin’in birlikte yazmış olduğu, konusunda ses getiren ve pek çok polemiğe neden olan Aşırı Teşhis, sadece sağlık profesyonellerine değil, sağlık ve hastalık kavramları konusunda düşünmek isteyen herkese yönelik olarak kaleme alınmış bir kitap.
Halk Sağlığı alanında doktora çalışması yürüten bir hekim olarak, başta kitaba adını veren Aşırı Teşhis kavramına mesafeli durdum ve masamın bir köşesine koyarak, okumayı erteledim. Tam da o günlerde, hemşire bir arkadaşım, bir yakınının tanı koydurucu nitelikte olmayan bazı belirtilerle hastane hastane gezdiğini, ‘yapılmadık tetkik kalmadığını’ ama halen hastalığının teşhis edilemediğini, yakınının çalışabilir bir yaşta olmasına rağmen evde oturarak ölümü beklediğini söyleyerek, tetkik dosyasına bir de benim bakmamı rica etti. Gönderdiği tetkik sonuçlarından oluşan 600 sayfalık dosyayı incelemeye başladığımda, Aşırı Teşhis’i de okumaya karar verdim.
Aşırı Teşhis, isminden de anlaşılacağı gibi, “gerekmediği halde konan” teşhisin ne olduğunu, temel nedenlerini açıklamaya çalışırken, olası zararlarını da aktarıyor. Öncelikle, erken teşhis için kullanılan tarama testlerine eleştirel bir bakış açısı getiriyor. Ayrıca yüksek tansiyon, kolesterol yüksekliği, şeker hastalığı, osteoporoz gibi hastalıklar için normal ve anormal arasındaki çizginin nasıl bir sistem içinde belirlendiği ve önemi açıklanıyor. Ancak Aşırı Teşhis özellikle kanser taramaları konusuna eğiliyor. Bazı kanser taramalarını sorgularken, kansere ilişkin düşüncelerde bir paradigma değişiminde olunduğunu iddia ediyor ve kitabın kendisi de bu paradigma değişikliği üzerinden iz sürüyor. Kanserin çeşitli büyüme hızlarına sahip olduğunu, bazı kanserlerin hiç ilerlemediklerini, özetle ‘bazı kanserlerin aslında sorun olmadığı düşüncesinin tıp alanındaki radikal düşüncelerden’ biri olduğunu belirtiyor ve bu düşünceden hareketle, taramalarla bulunan bazı kanserlere yönelik tedavilerin ne kadar “gerekli olup olmadığını” tartışmaya açıyor. Tartışmanın özünü iki soru ile açıklıyor: “Tedavinin olanaklı olduğu insanlarda tedavi gerekli mi? Tedavinin gerekli olduğu insanlarda tedavi olanaklı mı?”
Aşırı Teşhis hekimleri daha fazla erken teşhis koymaya yönelten durumları irdelerken, ilaç endüstrisine, hastanecilik sektörüne, hukuki mevzuata ve yasa koyucuların yaklaşımlarına da eleştirel bir gözle bakıyor.
Prof. Dr. Zeki Kılıçarslan, Aşırı Teşhis’in Önsöz’ünde şöyle yazmış: “Kâr amaçlı sağlık kuruluşları, şirketler ve onlarla birlikte çalışan sağlık otoriteleri özellikle de erken teşhis arayışı başta olmak üzere genelde insanların yoğunlaşan taleplerini kendi çıkarları yönünde müdahale edebilecekleri bir zemin olarak kullanabilmektedir. Böylelikle örneğin hipertansiyon, şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği, kemik erimesi gibi alanlarda teşhis kriterlerinde oynama yaparak “tedavi” gerektiren milyonlarca yeni “hasta” oluşturabiliyor, erken teşhis arayışı ile yaygın şekilde kullanılan tarama yöntemleriyle “beklenmeyen/tesadüfi tümörler”i “teşhis” ederek birçok insanı yıllarca boşuna takip ve belki de “tedavi” edilecek yeni “hastalar” haline getirebiliyor.”
Aşırı Teşhis’te erken teşhisin dikkatli bir gözün fark edilebileceği “iki yanı keskin bir kılıç” olma durumuna işaret ediliyor. Bu da “sağlıklı şüphecilik” olarak adlandırılıyor. Aşırı Teşhis’in sayfaları bazen ironik, bazen istatistiklerle desteklenmiş radikal bir itirazı barındırıyor. Eleştiriye de eleştirel bakılabileceğini belirterek, en azından sağlık sistemini eleştirmeye cesaret edebilecek cesarete sahip bir sağlık kitabı olmasından dolayı Aşırı Teşhis çok değerli ve kafa açıcı.
AŞIRI TEŞHİS, Dr. H. Gilbert Welch, Dr. Lisa M. Schwartz, Dr. Steven Woloshin, Çev. Akif Akalın, İNSEV Yayınları, 2013.
0 yorum:
Yorum Gönder