Joseph Campbell, Kahramanın Sonsuz Yolculuğu kitabında, mitolojik kahramanın arketipsel imgeler yardımıyla yolculuğunu irdelemektedir. Campbell, bu irdelemeye kolaylık sağlamak için çarpıtılmış dinsel ve mitolojik figürleri psikanaliz yöntemiyle değerlendirir. Bu yöntemi seçmesinin kendince bazı sebepleri vardır. Gördüğümüz düşler, kişiselleştirdiğimiz mitlerden oluşmaktadır. Mitler ise kişisellikten çıkarılmış düşlerimizdir. Düşlerimiz kendi sorunlarımızın birer simgesiyken, mitler bütün insanlığın sorunlarını ve çözümlerini içerir. Bu bağlamda kahramanın yola çıkma sebebi yaratılan soruna çözüm bulmaktır. Macera sonrası yenilenen insanın görevi ise kendi özünü keşfetmek ve yenilenmiş dünyasındaki birikimlerini bizlere aktarmaktır. -burada kahramanın her zaman başarılı olamadığını yahut yolculuk sonrası cezaya çarptırılabileceğini belirtmek gerekir- Campbell bu savını güçlendirmek adına kitabın geniş bir bölümüne yaydığı derleme düşleri kullanmıştır. Çeşitli kitaplardan derlenen düşler ile psikanalistlerin söylemleri ve mitsel anlatılar karşılaştırılmış, yöntemin gerekliliği açıklanmıştır.
Yolculuk süreci
Kahramanın yolculuğu esas itibari ile belirli bir düzlemde ilerlemektedir. Dünyadan ayrılma (yola çıkış), birtakım güç kaynaklarına dalma (erginlenme) ve yenilenen bir yaşam (dönüş). Dünyanın neresinde olursa olsun kahramanın macerası bu çekirdek birimden ve bu doğrultuda paralellik gösteren motiflerden oluşur. Hatta sinemayı yakından takip eden okuyucular Star Wars, Harry Potter, The Hobbit gibi pek çok filmde rahatlıkla bu izleri bulabilirler. Kitaptan bir örnek vermek gerekirse İrlandalı Finn MacCool’un bir canavar tarafından yutulması, Polonezyalı Maui’nin bir timsah tarafından yutulması, Zeus dışındaki bütün eski Yunan panteonunun Kronos tarafından yutulması, Kırmızı Başlıklı Kız’ın kurt tarafından yutulması bizleri balina karnı-anne rahmine dönüş- simgesine götürür. Görüldüğü üzere farklı coğrafyalarda, farklı zamanlarda anlatılagelmiş bu hikâyeler aynı düzlem üzerindedir. Campbell’in kategorize ettiği kahramanın yolculuğunda yola çıkış öncelikle maceraya çağrı ile başlar. Kahraman çoğu zaman bu çağrıyı reddeder. Geri çevirmeye rağmen bir şekilde macera için cezbedilir ve yola koyulur. Yolculuk sırasında bazı sınavlardan geçer. Bu sınavların kimisi bilek gücü, kimisi zekâ ile aşılır. Zor durumlarda kaldığı vakit yardımcı veya yardımcılar sayesinde yoluna devam ederek zafere ulaşır. Sıradan insan kahraman olmuş ve zafer ile birlikte erginlenme tamamlamıştır. Erginlenme bilincin ve böylece varlığın genişlemesidir. Kahraman aydınlanmış, yücelmiştir. Son çaba dönüş çabasıdır. Eğer kahraman kutsanmışsa doğaüstü güçler yardımıyla dönüşü gerçekleştirebilir. Dönüşün engellendiği durumlarda ise kaçar ve takip edilir. Dönüş eşiğini atlattıktan sonra insanlarla yeniden iletişim kurabilmek için alçalmalıdır. Yolculuk sonrası getirdiği ödül ise dünyayı yeniler. Peki, bu anlatılar öz itibari ile bize neyi göstermek istiyor?Herkesin kahramanı kendine
Campbell’e göre mitsel anlatılar doğru yorumlanırsa günümüzde etkin birer yaşam rehberine dönüşebilirler. Bu sebeple mitolojinin ne olduğu değil; nasıl işlev gördüğü, insanlığa geçmişte nasıl hizmetlerde bulunduğu önemlidir. Mitoloji kendisini, bireyin, ırkın, çağın gereksinim ve tutkularına karşı yaşamın kendisi kadar açık olarak göstermektedir. Kişi bu yolculuğa çıkarak kişisel sınırlarına, çekişmelerine, umut ve korkularına bağlılığını terk edebilir. Campbell’in belirttiği üzere mitsel anlatıların çağdaş bakıştan uzak olduğu hemen hemen herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir. Modern insanın değişimi simgeler evreninin çökmesine sebep olmuştur. Nietzsche’nin “bütün tanrılar öldü” söyleminin bu noktadan çıktığını kabul edebiliriz. Toplum, ekonomik ve politik bir örgüt haline gelerek dinsel içerikten uzaklaşmıştır. Birey ön plana çıkmış ve insan ruhunun bilinçli ve bilinçdışı alanları arasındaki iletişim kesilmiştir. Campbell’e göre büyük dünya dinleri de insanlığın ihtiyaç duyduğu sosyal düzeninin gereksinimlerini karşılamamaktadır. Dinler politik birer araç haline gelmiştir. Dolayısıyla her insanın içinde bulunan tanrı-insan imgesini doyuramamaktadır. Birey yalnız kalmıştır ve bu yalnızlık o gece göreceği düşü tahmin etmek ya da denetlemekten daha etkili bir simge icat edemez hale gelmiştir. Simgeler artık ruhumuzu ilgilendirmemektedir. Modern insan yeryüzünde keşfedilebilecek hemen hemen her şey hakkında bilgi sahibi olmayı başarmıştır. Bu sebeple gizemli kalan tek şey insanın kendisidir. Campbell, mitlerin sonun başlangıcı olduğunu ileri sürmektedir. Bu yüzden tanrı ve tanrılar ancak geçici araçlardır. Bir başka deyişle zihni harekete geçirip uyandıracak, insanın kendisini keşfetmesini sağlayacak simgelerdir.Sonuç olarak bu kitabın karşılaştırmalı bir çalışma olduğunu belirtmek gerekir. Mitler arası benzerlikler, uygulamalarda görülen benzerlikler/farklılıklar belirli bir şema etrafında gösterilmeye çalışılmıştır. Kitabın her bölümünde bahsi geçen simgenin herhangi bir gelenekteki anlatısı yer almaktadır. Campbell, okuyucuyu yormamak adına anlatıyı sonuna kadar anlatmak yerine, konu ile ilgili kısımdan bahseder ve sonraki bölümde -hikâyenin devam etmesi gerekiyorsa- yeni simge ile birlikte olay örgüsü devam eder. Böylece kitabın sonuna geldiğiniz zaman yüzlerce anlatıdan haberdar olursunuz. Bu mitsel anlatıları araştırıp bulmak ve kendi yolculuğunuzu şekillendirmek sizin elinizde.
0 yorum:
Yorum Gönder