Korkularımızla Yüzleşmek (Elçin BİLGİN)

Daha önce Zor Kişiliklerle Yaşamak ve Kendine Saygı yapıtları dilimize çevrilen Psikiyatrist Christophe André yeni kitabıyla bütün insanlığı kuşatma altına alan “korku”yu ele alıyor. Korkunun atalarımızdan bize miras bırakıldığını yazan André genetik olarak gelenlerin yanında öğrenilen ve yaşanılanlardan kaynaklanan korkuları da ele alıyor. Korkuları, bütün miraslar gibi hayatta kalmamız için bir şans ve yaşam kalitemiz için bir ağırlık olarak değerlendiriyor. Kız ve erkek çocukların farklı biçimde yetiştirilmesinin de korku konusunda yansımalarının olduğuna dikkat çeken yazar, anne-kız, baba-oğul çatışmasına da değiniyor.

Korkudan korkmamak gerektiğini, onunla nasıl baş edilmesi gerektiğini gerçek olaylar ve kişilerden örnekler vererek kitabında sıralayan André korkunun tanımını şu şekilde yapıyor: “Korku alarm işareti gibi bir şeydir ve işlevi bütün alarm işaretleri gibi bizi bir tehlike konusunda uyarmak ve bu tehlikeye karşı en etkili biçimde mücadele etmemizi sağlamaktır. Mesele bu alarm işaretinin olabildiğince iyi ayarlanıp ayarlanmadığıdır... Korkmak hayatta kalmak için iyidir. Korkuyu uyarlamayı bilmek yaşam kalitesi ve zekâ için iyidir.”  

Fransa’nın en iyi korku ve fobi uzmanlarından biri olan Christophe André, kendi terapi seanslarından yola çıkarak korkunun biyolojik ve evrimsel yönünü gözler önüne seriyor. Yapıtı, fobileri, korkuları ve kaygıları beslendikleri kaynaklarla birlikte ele alarak tanımlayan, çözüm ve tedavi yolları sunan, korku mekanizmalarımızın bazen rayından çıkabileceğini ve böyle durumlarda duygusal beynimizin devreye gireceğini anlatan bir başvuru kitabı.

André’ye göre, hayatı korkularımıza dar etmememiz gerekir, aksi takdirde onlar bize hayatı dar ederler. Arenaya çıkmadan korkuyu alt etmek mümkün değildir. Korkulara egemen olmak için onlarla sık sık ve düzenli biçimde yüz yüze gelmek gerekir. Bu düşüncelerden yola çıkan yazar, korkularla savaşımda 10 önemli öneri sunuyor:“Korkularınıza itaat etmeyin, sizi korkutan şey hakkında gerçekten bilgi sahibi olun, korkmaktan korkmayın, dünya görüşünüzü değiştirin, korkularla kurallarına göre yüz yüze gelin, korkularınıza saygılı olun ve başkalarının da saygılı olmasını sağlayın, korkunuzu, hikâyesini ve işlevini düşünün, kendinize odaklanın, rahatlamayı ve derin düşüncelere dalmayı öğrenin, çabalarınızın süresini belirleyin.”

Korkmak, korkaklık yani cesaretsizlik midir? Bu çoğu zaman yanlış bir düşüncedir. Cesaret ancak korkunun ısırması sayesinde gösterilebilir... Çok korkmuş bütün bu insanlara saygı duyulması gerekir. Bu insanlar görünmeyen, içlerine çöreklenmiş bir iç düşmanla mücadele ediyorlar. Bu düşman onları her şeyden çok daha fazla korkutabiliyor, onlara kesinlikle hayal olan bir şeyi bilgi gibi kabul ettirebiliyorlar. Ayrıca bu kişiler karanlıkla savaşıyorlar. Bu düşmanı kendilerinden başka gören biri var mı? Kim hissediyor bu korkuyu? Bu durumda filozofların dediği gibi cesaret göstermek korkuya rağmen davranmaktır ve evet cesurdur bu insanlar. Bu cesaret gerçekten psikoterapinin lütuflarından biri olan bu anı yaşamalarını sağlar. Bu, gelişme kaydetmeye başladıklarını hissettikleri andır. Gerilemenin durduğu ve korku karşısında hareketsiz kaldıkları andır.

Sonra? Bu aşırı korkular bittiğinde? Bu noktada başka bir hikâye başlar çünkü korkulara karşı mücadele etmek aslında özgürlük için mücadele etmektir. Bu hareket ve yeniden fethedilen düşünce özgürlüğünün ne işe yarayacağını herkes kendisi bilir.

Birebir yaşanmış öykülerin, sorunların, açmazların yanında çözümler, çareler de sunuyor André. Rahatlama teknikleri ve meditasyonlar sanal dünyada etrafı kaplayan aldatmacaları el tersi ile itmeyi sağlıyor.

Akıcı bir roman, şiir okur gibi yazılan ve çevrilen yapıt korkuların kuşatmasını aşmayı, onlarla nasıl baş edileceğini ve onlarla nasıl yaşanacağını bir dost, arkadaşla sohbet ediyorcasına anlatıyor. Korkuyorum! ya da ben hiçbir şeyden korkmuyorum! diyenlere de çok şey anlatıyor bu yapıt.   

KORKUNUN PSİKOLOJİSİ, Christophe André, Çev.: Ekin Duru, Say, 2015.
 

0 yorum:

Yorum Gönder