Emine Semiye Hanım’ı bilir misiniz? Kendisi tarihçi ve devlet adamı Ahmed Cevdet Paşa’nın küçük kızıdır. Ahmed Cevdet Paşa’nın büyük kızını bilirsiniz: Fatma Aliye Hanım. Hani 50 liralık banknotların üstünde resmi olan ve ilk Türk kadın romancı kabul edilen Fatma Aliye Hanım. Emine Semiye Hanım da ablası gibi öncü Osmanlı kadınlarındandır. Ablasından daha cüretkâr olan Emine Semiye Hanım edebi ve toplumsal yazılar yazmakla kalmamış, aktif olarak siyasetle ilgilenmiş ve aktifliğini eğitim alanında somutlaştırmıştır. Siyasal faaliyetlerini bir süre “İttihatçılar” tarafında sürdürdüğünden olsa gerek Cumhuriyet döneminde somut olarak eğitim alanında faaliyet göstermiş olmasına rağmen edebi ve entelektüel bir figür olarak öne çıkmamıştır. Dolayısıyla Emine Semiye istisnai birkaç çalışma dışında keşfedilmemiş; “gölgede kalmış” bir öncü kadın olarak tanımlanabilir.
Edebi alanda çok sayıda eser vermiş olmasına rağmen Emine Semiye Hanım’ın çok az sayıdaki eseri Latin alfabesiyle basılmıştır. Emine Semiye’nin 1920 tarihinde Dersaadet gazetesinde tefrika edilen “Gayya Kuyusu” adlı eseri kolektif bir çalışma ile günümüz Türkçesine kazandırıldı.
Gayya Kuyusu Osmanlı modernleşmesinin aile hayatındaki yansımasını gözlemleyebileceğimiz bir batılılaşmış konak tasviri ile başlar. Evin beyi konağın evlatlığı ve kızının en yakın arkadaşı Yekta’ya tecavüz eder ancak “Yekta aşçı yamağı ile kaçmaya çalışıyordu” iftirası ile evden kovulur. Evin hanımı durumun farkına varsa da “etraf ne der” düşüncesi ile bu duruma göz yumar. İftiraya uğradığı için kimseden yardım alamayan Yekta sokaklara düşer ve kendisi gibi evlatlık olan ve evden kaçan Cilve tarafından satılır. Yekta’nın hikâyesine paralel olarak küçük yaşta yetim kalan ve teyzesinin oğluyla evlendirilen Rezin’in hikâyesi de anlatılır. Rezin hayırsız kocası nedeniyle aynı zamanda kayınvalidesi de olan teyzesinin ve büyükannesinin baskısı altında adeta hapis hayatı yaşamaktadır. Tanzimat romanlarının en önde gelen meselelerinden “kadın sorununu” ele alıyor olsa da bu roman kadın yaşamları üzerine kurulduğu için Tanzimat aydının araçsallaştırdığı Osmanlı kadınını, gerçekçi bir biçimde anlatmıştır. Romanda Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı arkaplanda sunulmaktadır. Savaş dönemi koşullarında yaşanan yoksulluk ve bu yoksulluktan kadınların nasıl etkilendiği gerçekçi bir biçimde yansıtılmaktadır. Savaş koşullarında artan fuhuş ve fahişelik ahlakçı bir tavırla değil toplumcu bir anlayışla ele alınmıştır. Fahişe kadını mahkum eden ancak bu kadınların “düşüşüne” neden olan erkeklere dokunmayan ikiyüzlü ahlak anlayışı eleştirilir. Yine aynı ahlak anlayışının yücelttiği “aile”nin de ailenin fertlerinden çok başkalarının yargılarını önemseyen anlayışla kadınlar için baskı, şiddet, ezilme anlamına gelebileceği gösterilmektedir.
Homer Kitabevi tarafından “Modern Türk Edebiyatı Klasikleri” serisinin beşinci kitabı olarak basılan Gayya Kuyusu’nda hem sadeleştirilmiş metin hem de çeviriyazı bir arada yer almaktadır. Sadeleştirmeyi eseri yeniden yazma olarak gören, kendi ideolojik meşrebine göre ekleme çıkarma yapan örnekleri düşündüğümüzde bu çalışmanın son derece titiz ve dengeli bir sadeleştirme olduğunu özellikle belirtmek gerekir. Bu da eserin günümüz okuru ile sağlıklı biçimde buluşmasını sağlayacaktır. Darısı Emine Semiye’nin diğer metinlerinin başına…
GAYYA KUYUSU, Emine Semiye, Hazırlayanlar: Ruken Alp, Özge Soylu Bozdağ, Özlem Kazan, Müge Küçük. Homer Kitabevi, 2015.
0 yorum:
Yorum Gönder